Pazar, Mayıs 11, 2008

Zaman Akıp Gider Durulmadan*


Yokuş aşağıya iniyor hayat, kendine göre bir tempo tutturmuş işte. Durur muydu öyle sen istedin diye? Durup da gülümser miydi uzaktan? Durur mu kuş, kaçar korkusundan. Durur muydum ben? Durdum. Duruldum. Günün, benden çıkan ve benim de duyduğum ilk sıradan cümlesini kurdum. Bugün gibi sıradan bir gün. Her köşe başında çiçek arıyorum bugün. Çingeneler nasıl tasasız, işveli, birinin önünde dursanız, her biri dalıyor ya araya. Hayatdan alacaklarımız da böyle, önünde ya da kuyruğun sonunda. Şimdi sarı, top top çiçeklerde benim aklım. Mimozalarda. Bir kucak mimozayla devam etmeli yola, mimozaların arkasından seçilmiyor bu karmaşa nasılsa.

Hani kızdırılmış büyükler, kızdıran küçükleri bir yerden bir yere hırsla koyar ve bir tehdit savurur ya, bir yere kıpırda da gör gününü diye, zaman da böylesi bir hırsla düşüvermiş gibi peşimize. Ama insanoğlu bu, en efsunlu çabanın bile anlamsızlığını anlayamaz da piramitlerden birkaç yüz ayak uzakta, eğilir ve bir avuç kum alır avucuna sonra biraz ilerde sessizce dökülmeye bırakır. Fısıltıyla der ki: Sahra'yı değiştiriyorum. Oysa hepimiz hayatın ortasında bir o yana bir bu yana koşuşturuyoruz. Gösterdiğimiz yerden ses geliyor sanıyoruz.

Şimdi zaman dursun öyleyse, ben sırayı değiştiriyorum!



* Orhan Gencebay
rd, Dolmabahçe 1998

1 yorum :

Coskun Celik dedi ki...

Ümit, bekleyiştir
Hasret, aramak
Sevmek, bulanık bir denize dalmak
Kader tüm hayatın olaylar zinciri
En büyük gerçekse olup olmamak!