Pazar, Mayıs 18, 2008

At Kurtul!



Senden benden çok yaşıyorlar. Ölümlü olduğumuzun kişisel inkarıdır eşyalar. Biriktikçe özgürlüğümüzü çalsa da, bizden habersiz çoğalıp dururken onlar, kirleniyoruz. İçimizi acıtıp geçmişi hatırlatıyorlar. Döke saçıla yayılıyorlar hayatımıza. Karanlığa kuytuya hapsederek kurtulamıyorsun korkunç belleğinden eşyaların. İnadına daha parlak. İnadına soyunmuşlar çırılçıplak. Hayret! Herkes birbirine yar olmuş hemen.
Tasalar kavgalar unutulmuş. Onda çocukluğum, bunda ilk aşkım, ötekinde sancım, berikinde aldatılmışlığım. Bir dayanışmadır gidiyor insafsızca. Görmedim kimseyi böyle, hep birlikte aynı halet-i ruhiyyede. Bugüne kadar tatmadığın bir ortaklık duygusu mu aradığın, dal o karmaşanın içine bulursun. Yün atletler, uzun donlar, ambalajı açılmamış armağanlar, kuşaklar çoraplar, eski fotoğrafları hapseden ahşap çerçeveler, sırrı dökük aynalar, ucu kırık bir tabak, yorgun argın ama inatla var olmaya direnen o sarı zarfa isyan bayrağı açmış kartpostallar, neşeyle mürekkebini yeni gelenin üzerine kusanlar. Son nöbetinde sana geçmişi hatırlatacaklar.

Eşyaları ve üzerlerine yapışan anıları unutmak, bir tür intihar değil mi? Bile isteye unutmak. Göz önünden kaldırmak, satmak ya da bağışlamak değil, unutmak.
At kurtul!




••
rd, 2008 istanbul

Hiç yorum yok :