Cumartesi, Mayıs 03, 2008

Babanın Zulasından Esrar Çalmak


Nereden baksan hırsızlıktır. Bu eylemin gerçekleşmesi için esrar içen bir baba ve en az bir çocuk olmak zorundadır. Üzeri ejderha oymalarıyla bezeli küçük bir tabakada saklardı babam esrar plakasını. Tütün için kullandığı sigaraları ve üzeri yaldızlı arapça harflerle bezeli, şeker ambalajına benzeyen diğer şeyi. Ejderhalı tabakayı da baş ucunda. Küçük bir kız için eğlenceliydi babayı esrar pişirirken izlemek. Önce gazete kağıtlarına, en son ince bir jelatine sarar, pişirirdi ocakta. Sonra da boş bir viski şişesinin altına koyar, üzerine çıkar, zıplardı. En sevdiğim bölümdü. Komik gelirdi. Aklım erdiğinde ben mi uzaklaştım yoksa ömünem gelene "Babam murat'ın yemini yiyor." diyerek durumu etraflıca tariflediğim için uzaklaştırıldım mı bilmiyorum ama, daha az şahit olduğum bir durumdu.
Bilinen gerçek: babam esrarkeş. Yani babam esrar diye birşey içiyor. içki gibi... Yok, sarhoş olmuyor. Hayır, sallanıp yıkılmıyor yere filan. Sigara gibi. Belki de çok anlatmaya başladığım için uzaklaştırılmış olabilirim. "Çaylak her zaman tehlikelidir" derdi, babam.
Tam olarak ilkokula başladığım sene gözümün önünden bu görüntüler, burnumun dibinden esrarlı sigaranın dumanı ve genzimdeki yakıcı tadı kaybedilmişti. Sanırım yeniden ortaya çıktığında orta ikinci sınıfa başlamıştım.

Neden hiç esrar içmeyi merak etmedim, neden hiç denemedim, hiç özenmedim, bilmiyorum. Belki abartısız, sıradanmış gibi, olduğunca normal bir şekilde önüme sunulduğu içindir, bilmiyorum. Belki de tesadüftür. kullanmadım, meraklanmadım. Ama... Sadece bir kez.. Evet, bir tek kez.. Babamın kutsal emanetinden bi cigaralık esrar çaldım. Sezin Abla için. Evet. Bıçakla çizerek, tıpkı öğrendiğim gibi, kırdım ve çaldım. Hırsızlık anından yarım saat sonra babam anladı durumu. Evde annem, ananem, iki kedi, bir kanarya yaşıyor. Kimseye sormamış bile. Doğrudan beni çağırdı. Kanım dondu. Parçamı bile bulamazlar. Beni doğrayıp arka bahçeye gömeceğinden emindim.
"Rana... Burdan birşey aldın mı?"
Ömrümün yüzbin yılını verdim bu soruyu cevaplamak için.
"Almadım baba!"
Ayağa kalktı. Her ayağa kalktığında kan topuna dönen annemi aradı gözlerim. Kenarına iliştiğim yatakta eriyip muşambaların üzerine akacağımı sandım. Onüç yaşındayım.
"Doğru, almadın. Çünkü çaldın!"
Kelimelerin üzerinde uzun molalar veriyordu. Kısacık iki cümle. Ağlamaya başladım. Korkudan altıma işedim. Titriyordum. Şimdi bile ellerim titredi yazarken..
"Kime verdiysen, git, onu getir buraya!.." dedi.
Arkasını dönüp odasına gitti. Evden ölü çıkmış gibi bir sessizlik döküldü sofaya. Niye yazıyorum bunları. bilmiyorum. ders, anı, hatırat merakı, kendimi deşifre etmek için belki. Bilmiyorum. Üstümü değiştirdim, ağlamamı kimse kesemiyordu. Hıçkırmaktan göğsümün acıdığını hala hatırlıyorum. Gidip, Sezin Abla'yı çağırdım. Geldi. Esmer bir kızdı. Yirmili yaşlarını sürüyordu. Bembeyazdı babamla karşılaştığında yüzü. Babam ikimizi de karşısına aldı. Sezin abla'ya sorular sordu, ne zamandır içtiğini, nedenlerini filan... Sonra beni odadan dışarı çıkardı. Onlar gene konuştular. Uzun konuştular. Sezin Abla mutfaktan çıkıp evine gitti. Hiçbirimizin yüzüne bakmadı. Babam benle konuşmadı. Ben günü huzursuz tamamladım. Geceyi uykusuz geçirdim. Bir bedeli olmalı bunun.

Ertesi gün yemekten sonra babam beni alıp sokağa çıkardı. herhalde dönemeyeceğim kadar uzağa bırakacak, diye düşündüm. Arabayla KuruÇeşme'ye gittik. Sahile park edip, Topal Ömer'e çay söyledi. Sonra uzun uzun anlattı. Uzun uzun. Dinledim. Belki de dinlemedim. Benim derdim kendimi temize çıkarmak ve yaşamaktı. Yeminler ettim. Sarıldım. Özür diledim. Kızmadan konuştu benimle. Dedi ki: "Korktum. Hem de çok korktum. Evladımsın. Dahası avcuma bırakılmış bir hayatsın. Nereye koyarsam, orda duracak ya da yıkılacaksın.. Korkuyorum bu sorumluluktan ve seni yanlış yere mi koydum diye soruyorum kendime.. "

Bugün, benim babamın, doğum günü olacaktı. Eğer yaşasaydı.
Böyle işte..


14 şubat 2005 günü, Ekşi Sözlük'te yayınlanmıştır.
•• Fotoğraf: rd 2008, Etiler

4 yorum :

Luinelen dedi ki...

nefis bir anlatım, tebrikler.
biraz yaşanmışlık gerektirir herhalde bu içeriği tam kavramak.
detayların şerefine! a.

Goddess Artemis dedi ki...

Blogger camiasına hoşgeldiniz! :o) Başlangıç için ne kadar hoş ve anlamlı bir yazı olmuş, elinize sağlık.

Bloğunuzun linkini blogroll'üme ve RSS reader'ıma ekleyeceğim hemen.

Görüşmek üzere, sevgiler...

ranini dedi ki...

Teşekkür ederim... Beni sen heyecanlandırdın bu konuda.
teknoloji özürlüyüm. Eğer "nasıl blog eklenir?" sorusunun cevabını bulursam, ekleyeceğim ben de seni..

faruk dedi ki...

çok güzel, çok!