Perşembe, Temmuz 15, 2010

Bugün her şey olabilir!


2008 geri gelsin istiyorum, bütün olumsuzluklarına rağmen. Evimi kapatıp, yarım akıllı annemin yanında geçirdiğim öldürücü sekiz aya rağmen 2008'i yeniden yaşamaya hazırmışım gibi geliyor her düşündüğümde. Sonra.. Seksenli yıllara dönmek, Erol'a yeniden aşık olmak istiyorum. Söz veriyorum aynı hatayı yine yaparım ve beni terk'etmeni sağlarım, aksi mümkün değil. Sonra.. Babam yine ölsün istiyorum. Yeniden ölsün ki ben onu yeniden bulmuş olayım istiyorum.

Sonra.. Biliyorum, bugün şey olabilir. Bugün zelzele olabilir mesela, yer yarılabilir. Bir of çekerim, yedi tepe birden yıkılabilir bugün. Tufan için de bugünden uygunu yok, belirtirim. Yüzüme bakmadan, durup dinlenmeden, kırıntı bile nasiplenmeden, gölgesiz tepemden uçup giden kuşa bile meydan okuyorum:

Bugün herşey olabilir.
çünkü bugün benim doğum günüm...



Böyle işte...


.


... photo by Yevgenizamyatin

Salı, Temmuz 13, 2010

Kayısı Ağacı..


Bahçede bir kayısı ağacı var. Uzanıp yüksek dallara, toplayamadığım için meyvaları dalında çürüyor. Kafama düşdü bugün bir tanesi, hayırlara yordum.



Böyle yani..




• Yevgeni zamyatin, Mayıs 2008 Siem Reap




.

Cumartesi, Temmuz 10, 2010

Afiyet Olsun!


Nedense uyku tutmadı. Hava boğucu ve yağmur yağıyor. Süt ısıttım. Neyi doğru zamanda yaptım ki? Pekçok şeyi! Neyse kendimi övmenin zamanı değil. Doğum günüm yaklaşıyor. Temmuz'un tam ortasında 45 yaşımı idrak edeceğim. Ne çabuk geçti zaman... Tuhaf olan ne biliyor musunuz? Geriye baktığımda beklendiği gibi mutsuz olmuyorum. Bütün sıkıntılara, zorluklara, bıkkınlıklara ve ay dönümlü depresyonlara [sözüm sana Erayda ;)] rağmen sağlaması karanlık çıkmıyor hayatımın. Aksine olağan üstü kazanımları olan, şanslı piçin biriymişim, yemin ederim. Son zamanlarda yazmak, bilinmezlere, bloğa ya da sözlüğe değil, kağıda yazmak eskisi kadar uzak da gelmiyor. Sahiden yaşlanıyor olmalıyım. Doğum günüm yaklaşıyor. Anlatmak istediğim, ödeyemeyeceğim gönül borçlarını tarihe derkenar etmek istediğim isimler var. Farkında bile olmadan, tanrısal bir zamanlama ile karşıma çıkıp, hafifçe ittirip hayatımın yönünü değiştiren, kafa üstü çakılırken varlığını siper ederek çarpmanın yaratacağı korkunç acıyı azaltan, çok zaman acıyı ortadan kaldıran, üç- beş isim var ki şah damarıma kazısam mı isimlerini bilemedim, yemin ederim.

Huysuz, kalpsiz ve bencil bir ihtiyar olmayacağıma seviniyorum ama unuturum korkusuyla da deli gibi yazmak istiyorum. Küçük notlar, konu başlıkları çıkarmaya başladım, bir tür hayatımın tretmanını hazırlıyorum. Doğum günüme beş gün kaldı, hatırlatırım. Galiba süt taştı. Ocak da sönmüştür. Zaten bu havada sıcak süt içmek de neyin nesi? Bu gece sayıklamasından bloğa geri dönüyorum anlamı çıkmasın, sakın. Gider ayak sormasam olmaz, zaman zaman parmak uçlarımı elektrik çarpıyor, bu bilgisayar yeniden tamire mi gitmeli, bilen var mı? Bir de bu sene ülkemizi örovizyonda Nurettin Şenyuva temsil ettin. son günlerd ebir tek onun "Sempatiğim" isimli mümtaz eserine gülüyorum. Dizi eleştirmiyorum ama "Şen Yuva" hakkında ikinci bölümden sonra derin bir yazı da yazacağım. Hamlamışım, baksana lafın ucunu bile bağlayamıyorum. En iyisi dağınık kalsın!

Ah, son olarak ay ışığında, engin denizin koynunda tıngır mıngır salınırken sızmadan önce o son yudumu bana göndermeyenlere de, o tropikal adadaki iki katlı kiralık ahşap evinin terasından dağlara ve korkunç okyanusa bakıp tek başına sayfa çevirene de selam olsun!


Böyle işte!


•• "sempatiğim" videosu www.izlesene.com adresinden alınmıştır.


.