Cuma, Mayıs 09, 2008

Sergüzeşt


Bugünlerde bir reklamda "Büsküviyi yerken daha çok zevk almanın yolu" olarak gösterilen Sergüzeşt, aslen Türk Edebiyatı'nda batılı aydın kimliğinin ilk modeli sayacağımız Celâl ile Köle Dilber'in ilişkisini anlatan Samipaşazade Sezai'nin 1889 yılında yazdığı bir romanın adıdır. Hatırladınız mı? Rahmetli Foucault da, Kissinger da henüz doğmamıştı o yıllarda.

Aslında bir tükenişin de resmidir Sergüzeşt, kadın erkek ilişkisinin temelde bir iktidar oyunu olduğunun da resmidir. Alafranga bir konakta insanlar mutlu mes'ud yaşarlar, kölelik ve eziyet yoktur, eşitlik masalları kulağa hoş gelir. Elbette kurallar bozulana kadar... Yaşanan bir aşk ya da ilişki değildir Celâl açısından. Dilber, Celâl'e çeşitli kılıklarda modellik etmektedir sadece. Yani Dilber yine Celâl'in esiridir. Dilber dizinin dibindeyken onun mülkiyetinde yaşamaktayken yaşamının temel sorunlarıyla ilgilenmeyi aklına bile getirmeyen, ona trajik edebiyat eserlerinden pasajlar okuyan ama Dilber'in hayatının trajikliğini fark edemeyen zavallı Celâl, Dilber'i yitirdikten sonra büyük acılar çeker. Çektiği büyük acılar da bu yarı aydın gencimizin bakışını, dikkatini insani bir yöne çevirmeye yetmez. Ve mülkiyet güdüsüyle donatılmış Celâl de kaybettiği iktidarın acısıyla daha da körleşen zihniyle kendi tükenişini hazırlamaktan başka bir bok yemeyi akıl edemez.

Nereden nereye, dersen: öylesine...





•• Webshots.com by Anica 2008

Hiç yorum yok :