Salı, Eylül 10, 2013

Karadayı: Biri ölecek, çok sevdiğin biri..



İkinci sezonu, bu gece başlayan Atv'nin iddialı dizisi 'Karadayı' hakkında çok uzun yazmayacağım. Hikâyenin neresinden tutsam elimde kalacağından korkuyorum. İlk sezondan beri bu samimiyetsiz ve acemi sabun köpüğü hikâyeyi öncelikle dev kadronun sonra da rejinin taşıdığı söylüyorum. Yeni sezona da farklı başlamadılar. Bana göre hikâye, ikinci sınıf bir kanalda günlük dizi olabilecek çapta ve zekada ilerliyor, ite kaka.. Üstelik, geçen sezon boyunca 'dönem lisanı' kisvesi altında yapılan hatalar da diziden soğumamı sağlamıştı. Kenan İmirzalıoğlu, basma kalıp rollerin adamı olmaya and içmiş olsa da bayıldığım bir ekran figürü. Çetin Tekindor da öyle.. Bergüzar Korel'i de tüm yeknesak melodik oyunculuğuna rağmen severim. Açıkçası dizinin kadrosu ilgimi çekecek kadar başarılı. Ay Yapım ve Kerem Çatay söz konusu olduğunda yeni nesil arasında Timur Savcı ile birlikte bayıldığım çapta vizyonlu ve özenli prodüktörlerdir.  Reji ekibine gelirsek, bana göre son yılların en parlak iki adamı Uluç Bayraktar ve Cem Karcı diziyi birlikte çekiyorlar. Ama ben bu diziyi izleyemiyorum.

Sezon açılışı yaptıkları bölümün işçiliği de kötüydü. Sanki color'a giden kopya yanlışlıkla yayına girmiş gibiydi.. Oyunculuklar da prova çekimlerden bağlanmış gibi ağır, aksak ve arızalıydı. Açıkçası tek parlak durum sanat grubu. Yine emeğini koymuş, cansipârâne.. Hoş, kostümde abartılı bir 'mavi gömlek' takıntısı var da sorun yapmam. Fakirler beyaz, zenginler mavi giyer mi demek istiyorsunuz alt metin olarak, bilemedim? 2. sezonun, ilk bölümü, ara vermiş, dinlenmiş, tazelenmiş bir ekip tarafından çekilmiş diyemem. Hele de jenerikte isimlerini görmesem bu bölümü Bayraktar- Karcı ikilisi çekmiş de diyemem. Hikâyenin, tek tek mantık hatalarına, inandırıcılık eksiklerine, sahne dizilişlerinin kötülüğüne girmeyeceğim demiştim çünkü özensizliği, seyirciye 'yersen' itelemesi yapması çok üzüyor. Eleştirmeye dahi katlanamıyorum, kusura bakmayın. Bilen bilir, senaristin başı sıkışınca, hikâyenin benzini bitince hemen içeri yeni bir karakter alınır. Geçen sezon Ayten'in çapı çatışma yaratmaya yetmeyince, bu sezon ters merdiven kurup, şeytanın aklına gelmeyecek bir viraj almışlar ve Mahir'e rakip düşünmüşler. 2 ay, 60 gün, bilmem kaç bin saat boyunca..

Mahir, sokak çocuğu.. Kriminal.. Ruhen kabadayı.. O zaman ona rakip bir salon erkeği koyalım. Kim olsun? Bu karakter belli ki son dakikada çıkmış. Haziran sonunda yeni karaktere karar verilmiş olsa ferah feza oyuncu bulunurdu. Yok, haziran ayından beri salon erkeği, avrupa görmüş, baba mesleğini devam ettirecek, önden tatlı sonradan çıkacak Karaman'ın oyunu tadındaki 'Playboy' karakterine Nihat Altınkaya'nın cuk oturacağını düşünmüşlerse, başka sorum yok Hakime Hanım.. Diyelim, uygun oyuncu bulamadın. E, karakteri revize et? Çağır bir okuma provasına on saniyede anlarsın Nihat'ın, Salon adamı Sinan olamayacağını.. Zor mu? Duyan da 36 bölüm bitmiş senaryo ile sezona başlıyorsunuz zannedecek. Geçen sezon da söylemiştim, kelime kabızlığı dışında da dizinin diyalogları sorunlu. Bence yazdıklarını hiç yüksek sesle okumuyorlar. Bir kere okusalar, sorunun nerede olduğunu anlayacaklar. Neyse.. Bu arada özet ile birlikte saat 20:00'da yayına girip, 23:45'te çıkan Karadayı'da Mahir, efsane bir replik kullandı: "Bir sinema çıkışı tanışma şansını elimizden alanı bulacağım ve ona bunun hesabını soracağım." Yazanın eline sağlık.

Sonuç.. Yine ağız tadıyla sevdiğim oyuncuları, bayıldığım adamların rejisini izlemeyeceğim. Olsun. Yeteri kadar izleyeni var, ranini eksik olsun. Emeği geçen herkesin gönlüne sağlık. Karadayı'nın yeni sezonda da yolu açık ve bereketli olsun!





.
Öyle yani..

1 yorum :

emre dedi ki...

Kenan için ekran figürü demişsiniz hala oyuncu olarak kabul etmeyenlerden misiniz?