Çarşamba, Eylül 25, 2013

Çalıkuşu: Sıradaki Güğümler!



TİMS'in, Reşat Nuri Güntekin'in aynı adlı eserinden yeniden ekrana uyarladığı Çalıkuşu'nun ilk bölümü dün gece yayınlandı. İlk 25 dakikasını kaçırdım. Bu yüzden tekrarına da bakmak zorunda kaldım. Bugün de eleştirisini yazmadan önce internet sitelerinden romanın özetini buldum. Okudum, hazırım. Ne var? Oturup, baştan aşağı romanı okumamı beklemiyordunuz değil mi? Özet sitelerine takılmak en pratik çözüm ve bence çoğu edebiyat uyarlaması yapan pek çok senarist de benimle aynı yöntemi uygulamalı. Neyse ki Çalıkuşu 2013'ü uyarlayan ekip romanı en az bir kez okumuş hissi yaratmayı başardı. Anlamışlar mı, derseniz? Bilemedim. Oralara bir girersem hiç çıkamam zamanlarından geçmekteyim.

Eğer bilgisayar başındaysanız arama çubuğuna 'Çalıkuşu' yazdığınızda önünüze dizilen sayfalarca kaynaktan öğrenebileceğiniz gibi romanın yayınlandığı dönemde (1922) ilgi görmesinin önemli nedenlerinden biri de kullandığı 'gündelik lisan' olarak gösterilmektedir. Çağan Irmak'ın senaryo ekibi de bu konuda ziyadesiyle hassas davranmış ve uyarlamanın dilini günümüz sokak lisanına haylice yaklaştırmışlar. Kabuğunu kırmak için debelenmiş, epeyce de çalkalanmış topraklarda yaşayan insanların adetâ ve yalnızca aşk maceralarını fon alıyormuşcasına kurgulanan bu popüler eseri ekrana uyarlarken, 90'lı yıllarda radyo dj'leri tarafından dilimize yeniden pelesenk edilmiş, 'Sıradaki güğüm sevip de kavuşamayanlara gelsin' kalıbının kullanılması ekibin yazarken de, çekerken de çok eğlendiğinin açık bir göstergesiydi. Allah daim etsin.

Sahneler ilerledikçe Reşat Nuri romanından ziyade, rahmeti Osman Seden'in 1986 yılında TRT için yaptığı dizinin uyarlamasını izlediğime kani oldum. Bu o zaman çok gençtim, hayat çok renkli ve tazeydi. Bu sefer ise her şey çok sıkıcı ve bayattı. Lakin sanat ekibi zahmet edip onlarca fırfırlı saten şemsiye yaptırmıştı. Emekleri heba olmasın diye diziyi izlemeye devam ettim. Şimdi, dürüst davranmak gerekirse sanat grubu da bir yere kadar haklı. İnsanlar geriye dönüp baktıklarında, o döneme ait referans olarak bulabildikleri tek kaynak 'Katibim' ve 'Tosun Paşa' olunca, 1920'lerde sokakta dolaşan halkın az sonra Çadır Tiyatrosu Sahnesi'nde kantoya çıkacak şantözler gibi giyindiklerini zannetmeleri normal. Demem o ki dönem işlerinin dekor -kostüm konusunda çuvallamalarında bütün suç Yeşilçam'ındır.

Baktım dizide her şey fazladan melodili bir neşe içinde abartılı ve renkli ilerliyor. Yadırgıyordum ki tam o noktada Çağan Irmak'ın ne yapmak istediğini anladım. Çalıkuşu, yola çıkışı itibariyle de bir tiyatro eseridir ya, Irmak da o kafada ilerleyip yorumunu teatral kılmak istemiş. Keşanlı Ali hezimetinden de kimsecikler ders almadı zaar. Çalıkuşu 2013'ün tamamı çizgi romandan kaçmış gibi abartılı kurgulanmış. Tamam teatral bir yeni soluk deniyorsunuz da ortaya çıkan Fars dahi değil, bir tür müsamere. Evlatlarımız sahne alacak, eşe dosta anekdot biriktireceğiz diye izliyoruz amma sıkıntıdan da patlamayalım istiyoruz, çok mu? 

Feride, -romanda ısrarla bahsedildiği gibi- yaramazdan ziyade hain bir çocuk ve Safinaz'dan hallice bir genç kız olarak yorumlanmış. Feride karakterinin içinin boşaltılmasının faturası da, plastik malzemesinin kusursuzluğu ile gönüllere taht kurmuş Fahriye Evcen'in kısıtlı rol kabiliyetinden mâ-adâ projeyi tasarlayan Çağan Irmak'a kesilmelidir. Filhakika bir projede Çağan Irmak ve dengi çapta bir imza varsa karakter yorumlarını oyuncular üzerinden eleştiremem. Şüphesiz öncelikli muhatabım Çağan Irmak olacaktır. Bu sebeple ne Fahriye Evcen ve Burak Özçivit, ne de uyarlamanın biçimi ve seçilen yol üzerine fazla cümle kurmayacağım. Demek ki Çağan Irmak'ın gönlünde yatan Feride ile Kâmrân ve okuduğu romandan aldığı kâm budur. Kabul eder izlersiniz ya da televizyon tarihinin tozlu raflarına gömersiniz. Patron sizsiniz..

Açıkcası cast yönetimini oldukça başarılı buldum. Cast direktörleri, hakimiyet ve yeterlilik konusunda güçlendikçe çok daha parlak sonuçlar çıkaracağına da inanıyorum. Bu projede de yan kadroda çok başarılı ve güçlü oyunculuklar izledim. Pek çoğu deneyimli, pek çoğu da isimsiz oyunculardı. Hepsinin gönlüne sağlık! Misal Feride'nin 10 yaş halini canlandıran Nehir Çağla Yaşar'ı tarifsiz beğendim. Nasıl isterseniz öyle adlandırın amma ekran işlerine baktığımda bazı oyuncuların gözlerinden asla somut olarak tarif edemeyeceğim bir ışık çıkıyor ve ciğerimi kesiyor. Dün gece Çalıkuşu'nu izlerken de bazı performanslarda aynı duyguya kapıldım. O ışık dile geliyor ve 'Olmadım, ben bu role oturmadım', diyor. Örnek de vereyim. Kanal D'nin başarılı projesi Kanıt dizisinde genç polis rolünde izlediğimiz Deniz Celiloğlu'nun çıktığı her sahnede sanki Kanıt'ı izliyormuş gibi hissettim oysa kadroda Suskunlar'daki yorumuyla ocağımıza ateş gibi düşen Mehmet Özgür de vardı ve onu izlerken aklıma zerre kadar Takoz İrfan gelmedi. Deniz Celiloğlu'nun canlandırmaya niyet ettiği karakterin ise bakışları, replikleri tonlayışı, saçı sakalı, yarı külhan duruşu tamamen bizim eski Selim'di. Selim, zaman makinesine binmiş, kostüm değiltirmiş ve Çalıkuşu'nun arızalı dünyasına ışınlanmış gibiydi. Olduğu gibi. Hiç değilse sakalını kesip, saçını yandan tara? Plastik malzemeni elletmeyeceksen o zaman yeni bir karakter ver bize? O da yok.

Eskisi gibi kadrolar çekime 2 hafta kala şıpınişi hazırlanmıyor ki, oyuncuların karakter çıkarmaya vakit bulamamalarını gerekçe olarak kabul edelim. Lafımın tamamı da Deniz Celiloğlu'na değil. Haddinden fazla alınmasın. Muhtemelen pek kıymetli ve yetenekli bir oyuncu adayı ama meziyetini henüz ekran seyircisiyle paylaşmaya karar vermemiş olmalı. Yeri gelmişken lafı meclisten dışarı ama mutlaka söylemeliyim, bazı ekran figürleri ve onlara yol açanlardaki bu sebepsiz 'özgüvenli' hali düpedüz meslek sevgisizliği olarak kabul ediyorum. Hayır, yüz bin kişi filmini izleyecek diye bir titizlenme, bir abartılı önemseme, kıymet verme hali takınacaksın ama 10 milyonun karşısına çıkarken, 'Alt tarafı televizyon işte!' Yağma Hasan'ın fırını çoktan kapandı, kaldırın kafanızı biraz da, dünyada sektörün geldiği noktalara bakın.

Ömrü bol olsun, blog röportajı için konuştuğumuzda, 'Oyunculuk bir ruh haldir.' demişti, Ahmet Mümtaz Taylan. Kulağıma küpedir, size de şiddetle tavsiye ederim. Netice.. Dizide en beğendiğim, çok zekice kurulmuş dediğim tek sahne de, Ortadoğu'da savaş esnasında çekilmiş ve net yorgunu bir fotoğraf karesinden yerelleştirme çıkınca toptan iflas ettim. Her şey kötü mü? Değil ama, benim için yeterli değil. Neden bu işi izleyeceğim, sorusuna cevap veremedim. Çalıkuşu, hayli demode uyarlama anlayışı, tuhaf rejisi, ergen hikâyesi ve (umarım henüz) içi boş karakterleriyle ilgi alanım olmaktan çok öteye düştü. 'Tims'e olan sevgi/ saygı kontenjanımı da Muhteşem Yüzyıl işgal edince 'İzlerim!' diyeceğim tek bir sebep bulamadım. Arada bakarım, o kadar..

Emeği geçen herkese teşekkür eder, Çalıkuşu'nun ekran macerasının bereketli ve uzun olmasını dilerim.


Öyle yani..



.

2 yorum :

Adsız dedi ki...

Çalıkuşu'nu izledim ve tam anlamıyla nefret ettim. Fahriye Evcen o kadar yapmacık oynuyordu ki tahammül edemedim. Kitabı okumuş, iki diziyi de izlemiş biri olarak hiç beğenmedim.Tamamen hayal kırıklığı olduğunu düşünüyorum. Hikayede değişiklik yapacağız farklılık olsun adına saçma sapan şeyler eklemişler. Fahriye Evcen Çalıkuşu rolüne hiç olmamış. Kitapta geçen karakter adı dillere dolanacak kadar güzel bir karakterdi. Ergen yorumunuza katılıyorum. Beğenen insanların neresini beğendiğini anlayamadım. Neyse bu konu hakkında daha çok yazabilirim. oh içimi döktüm rahatladım :)
sema

Adsız dedi ki...

2.bölümü yayınlandı. İlk 2 bölümü gayet başarılı buldum. Fahriye Evcen ve Burak Özçivit'i çift olarak çok beğendim. Kitabı okuyanlar sevdikleri bazı cümleleri duymak istiyorlar ya benimde var bikaç cümlem. mesela enişte öldü bu bölümde daha duyamayız ama enişte feride için "bu kız mezarında talkın veren hocayı bile güldürür." der. bunu duyamadım. inşallah diğer kafamda yer etmiş cümlelerimi duyarım. genel olarak güzel olmuş dizi. fahriye evcen diğer kızların yanında bariz büyük dursa da olur o kadar diyorum. :) severek izliyoruz efem. datdiri dat dat datdiri dat dat datdiri dat dat dat dat. :)))