Perşembe, Şubat 13, 2014

Bir tesadüf, bin âh!


Blog takipçileri annemin zihinsel kondisyonunu iyi bilir. Birazdan anlatacağım hikayeyi de.. Annem manik depresif. Evvelce hastanede yattığı zamanlarda Aycell'i dava etmeye hazırlanmıştı, adını izinsiz kullandıkları için.. Sonra sezonlar boyunca Öyle Bir Geçer Zaman Ki dizisini benim yazdığımı, aile sırlarımızı arsızca ortalığa döktüğümü de iddia etmişti. Kanıtı da vardı. Mesela Cemile, Ali Kaptan'ın dostunu bıçaklamıştı rıhtım da, 'tıpkı Ümmühan'ın, Rus Mustafa'nın dostu Tasula'yı bıçakladığı' gibi.. Hasefe'nin 'Tıpkı Şükriye' gibi gelininden yana durması, Ali Kaptan'ın 'Tıpkı İsmet' gibi yaşadığı zamparalıkları, bizi terk edişi ve yenilgisi anneme hep kendi yaşadıklarının dillendirilmiş ortaklığı gibi geldi ve ısrarla sorumlusu beni bildi. "Sadece bizi anlatsan neyse utanmadan komşularımızı, en yakın arkadaşlarımın hayatını da anlatıyorsun," diye tutturmuştu.

Aslında Öyle Bir Geçer Zaman Ki ve Coşkun Irmak'ın başarısı biraz da bu yüzdendi. Herkesin başına gelebilecek hayat kırıklıklarını hikayelemiş önümüze atmıştı. Kulakları çınlasın. Ortak insan dertleri -illa da kendi yaşadıklarından süzdüklerini- seyirlik hale getirebilmişti. Neticede annemin bu şüpheci tavırları tatlı bir hâldi evin içinde, bir tür eğlence.. O zaman kendi evinde yaşıyordu annem ve her bölümden sonra arayıp sitem ediyordu. "Evladım bak yapma, filanca hâlâ yaşıyor ayıp değil mi?" tadında ince ayarlar veriyordu. Ben de, yemin billah o işle hiçbir alakam olmadığını izah ediyordum. Bir süre sonra vazgeçtim. Sezonlarca sürdü iş anasını satayım, ben de inkardan yoruldum ve "Tamam anne orasını yazmam" diyerek geçiştirme yoluna gittim. Zamanla onun da ayar aramaları, ortak bulduğu hikayeler bitti. Konu da kapandı gitti.

Uzun zamandır merakla beklenen Ay Yapım projesi, Kara Para Aşk tanıtımını izlediğimde kendi kendime çok güldüm çünkü mezar taşlarından birinde aile soyadımız yazılıydı. Aklıma ÖBGZ maceramız geldi ama, annem artık daha da depresif, benimle yaşıyor. Odasından daha az çıkıyor. Düzenli ve uzun süre televizyon izlemiyor. Hatta dizi hiç izlemiyor. Açıkçası bir tepki bekliyordum ama eski zamanlardaki gibi zorlayıcı olmayacak diye umut ediyordum. Ve nihayet annem fragmana denk gelmiş. Önce telefon açtı. "Toplantıdayım, saçmalama. Kapat akşam konuşuruz" dedim. Ne yazık ki annemin manik depresif, yaşlı zihni ekrandaki mezar taşında zorla edindiği o soyadını görünce, 'tatlı bir tesadüf' sinyali almıyor. O akşam eve geldim. Annem odadan hiç çıkmadı. Ben de umursamadım. Ertesi gün zaten normal şartlarda da ölümcül olan banyo ritüelini katmerli zehr'etti. Suratıma tükürdü. Ah etti. Yıkanmadı. Üzerini değiştirmedi. Küstü. Arsızlığı iyice ele alıp, 'adlı adınca' anlatacaklarımın dehşetli acısını yaşıyor, kendince. Az önce de evden çıkarken arkamdan "Allah canımı alsaydı da bu günleri görmeseydim! Sen ne vicdansız bir evlatmışsın böyle mi intikam alıyorsun benden?" diye bağırıyordu.

Çok renkli günlerim var, bilemezsiniz.
Böyle işte..
R.

4 yorum :

Adsız dedi ki...

Gerek ekşisözlük'te gerek burada annenizin renkli hikayelerini okumuş biri olarak affınıza sığınarak soruyorum. Bir gün Rachel'in Aysel olma hikayesini bizimle paylaşır mısınız? Umarım yanlış anlamazsınız. Sadece merak işte...

ranini dedi ki...

@Adsız: Anlatırım:)

Adsız dedi ki...

Canınızı sıkmışım galiba. Sizi üzdüysem özür dilerim. Geçirdiğimiz hastalıkları bile vebalıymışız gibi eş dosttan saklayacak kadar ketum bir annenin evladı olarak haddimi aşmış olabilirim. Bazı hikayeler anlatılmasa da olur. Tadınız kaçmasın yeter ki.

ranini dedi ki...

@adsız: Yok estağfurullah üzülmedim ama anlatması çok zor o geçişi anlatmayı becerebilsem zaten basıcam:))