Cumartesi, Şubat 08, 2014

Radikal Cumartesi 20 Kişiye sordu: Ne olacak bu dizilerin hali?



Geçtiğimiz hafta Radikal Gazetesi'nden İpek İzci ve Bahar Çuhadar, '20 maddede dizi krizi' başlıklı bir araştırma yayınladılar. Diziler hakkında uzun zamandır atıp tutan biri olarak bana da görüşümü sordular. Bir paragraf demişlerdi ama elim de çenem gibi düşük olduğu için cevap uzadı.

Soru: Yayımlanmadan önce bu kadar tantana koparan bu dizilerin apar topar yayından kaldırılmasına yorumunuz nedir? Yıldız oyunculuk mu bitti, hikayelerden mi sıkıldık, sizce nedir?

Cevap:  Açıkçası ‘Yıldız’ sistemine dayalı hikaye izleme evrenseldir ve asla bitmez ama ülkemizde fena halde can çekişiyor. Çünkü dünyada hâlâ çalışan sistem ülkemizde ciddi bir uygulama hatasına kurban gidiyor. Şöyle ki; elimizde, bir projeyi sırtlayıp götürebilecek kaç yıldız oyuncumuz var ve bunların kaç tanesi ekrana iş yapmaya sıcak bakıyor? Nasıl toplarsan topla, sayısı 10’u geçmez. Gerisi maalesef yıldız olduğunu zanneden ya da çevresi tarafından o yanılgıya itilen oyuncu ya da oyuncu adayları. Şimdi bu sıfatı ‘yeterlilik’ olarak değiştirip aynı soruyu reji, ekip ve yazarlar için de sorabiliriz, sayı değişmez. Bu durumu bir sezonda görücüye çıkan proje sayısı ile denkleyince de başarısızlığın sebebi ayan beyan ortada. Üstelik yıl olmuş 2014, hala ‘ekrana iş yapmak kalıcı’ değil diyorsun, 2 milyon seyirciye gösterdiğin ‘özeni’, ‘saygıyı’ ve birlik olmayı 30 küsur milyonun önüne her hafta çıkarken göstermiyorsun. Önce bu gerçeği hazmedelim. Asıl önemlisi ise Türkiye’de seyirci profili değişti. Ekranı hızla istila eden dinamik bir kitle var. Katıksız ‘Total’ ve ‘Ergen Egemen’ bu kitleyi hesaba katmak zorundasınız. Bu sezon başlayan -bana göre- her anlamda kârlı ve başarılı ekran işlerine bakarsanız, hiçbiri yetişkin hikayeleri değil. Yetişkinlere de hitap etmenin yolunu bulan ama öncelikle genç kitleye odaklanan hikayelerdir. Diğerleri ya kadrosundaki yıldız oyuncuların performansını ya onlara hayran olan seyircinin hoş görüsünü sömüren ya da trajedi pornosu üreten işlerdir. Bu da benim nazarımda saygıdeğer bir başarı değil. Televizyon artık sadece bir eşyadır. Adına ‘ekran’ denen bu global ve yeni gerçeği görmezden gelerek başarılı olamazsınız. Karşınızda her anlamda genç bir seyirci var. Onlar ekran başına geçtiğinde eski usul ‘dersler’ almak istemiyor. Yeni yüzler görmek ya da eski yüzlerin yeni hallerini görmek istiyorlar. Hikayenin onlara parmak sallamasından, nasihat etmesinden hoşlanmıyorlar. Özetle sektör ciddi bir kuşak çatışması yaşıyor. Yapımcılar ekrana egemen olmaya başlayan gençleri fark etti ama, eldeki eski malzemeden feragat edemiyor hâlâ amortisman hesabı yapıyorlar. O zaman da sadece gençleri değil yetişkin izleyici olarak beni de kaybediyorlar. Sonuç: Hızla kafasını gençleştirebilen yapımcı, olaylara karakter konduran değil de karaktere olaylar zinciri kurabilen yazar ve durduğu yeri doğru görebilen oyuncu bu kuşak çatışmasını en az zararla atlatır, ayakta kalır sonra da hayırlısıyla örgütlenirler. Aksi halde çizgi altı işler yapmaya ve yayından kalkmaya sonra da “seyirci bizi anlamadı, kanalın reytingi düşüktü, zaten ölçümleme sağlıklı değil,” demeye devam..


Haberin tamamını okumak için: Tıklayınız!

Hiç yorum yok :