Salı, Aralık 09, 2008

Fotoğraf Arkası Yazıları


Eski bir Zeki Müren fotoğrafı var elimde. Ön yüzünde, "İsmet Bey'e sevgilerimle.." yazan, hayranlar için imzalanan fotoğraflardan. Saklıyorum. Sararmış. İmzası bile solmuş. Olsun. Saklıyorum yine de...

Kapağında ejderha kabartmaları olan, el oyması ahşaptan, küçük bir tütün tabakası vardı babamın. Dokunmak yasaktı. Yerinden oynatılması bile. Şimdilerde kayıp. Kimbilir nerede. Neyse. "216" olarak da bilinen, Export Samsun sigarasının revaçta olduğu zamanlardı. Ve annem tüm zamanların iflah olmaz otlakçısı. Her fırsatta babamın 216 paketinden sigara alıp, içerdi. Babam çok kızardı annemin otlakçılık huyuna da. Sanırım babam annemin her huyuna kızardı. Tıpkı annemin bana hep kızgın olduğu gibi. İnsan sevdiği birinin canını neden yakmak ister, anlayamazdım. Babama sorardım: Hiç canını acıttım mı senin? Acıtmadım çünkü kıyamam, derdi. Anneme neden kıydığını anlayamazdım ama, sormazdım. Annem, beni önce döver sonra da sarılır öperdi. Çünkü seviyorum seni, derdi. Kafam iyice karışır, işin içinden çıkamazdım.

Günler böyle akıp gider, kan revan içinde kalmadıkları, nispeten az gürültülü zamanlarda da, bu otlakçılık meselesinden çıkan tatlı- ekşi bir itişme yaşanırdı aralarında.

- Alma arkadaşım şu sigaradan! Zaten bulunmuyor..

- Aman! Mundar ediyorsun parçalayıp parçalayıp...

Hemen hergün aynı itişmeyi dinler, aynı sahneyi izlerdim. Babam esrarlı sigarasından bir tane daha yakar, annem kapıyı çarpar, "Zıkkım iç!" diyerek çıkardı odadan. Evi terk ederken yanına aldığı, ölümünden sonra da öksüz kalan "siyah bond çanta" yı karıştırıyorum şimdi... Daha dün sabah ölmüş babam. Siyah- Beyaz fotoğraflar var. İyi, kötü anların son hali. Bir de Zeki Müren fotoğrafı. Parlak kağıda basılmış, siyah beyaz. Fotoğrafın arkasında o çok sevdiğim el yazısıyla, büyük harflerle, mavi tükenmezden süzülmüş bir cümle:

"Sigaralarımı elleme, ecdadını siktirme!"




. Bu yazı 13 Eylül 1997 akşamı, İstanbul'da kaleme alınmıştı...

9 yorum :

nereden nereye dedi ki...

sigara hayattaki belki en kötü şey. bir de vazgeçilmez :(

kaç kere bıraktım kaç defa başladım. mark twain'in dediği gibi; bırakmak kolay, yüzlerce kez yaptım.

insan en yakınına en sevdiğine
uzatıyor sivri tırnaklarını kanatıyor ısrarla.

annemle konuştuk geçende cam kırılınca yapışır dedi, ama et yapışmaz. doğru dedim anneme, kalp yama tutmaz.

sadece zaman temizliyor pek çok şeyi. zaman temize çekiyor.

fotoğraflar arkalarına yazılan notlarla daha bir kıymetli. o günkü duygu her dem taze.

ranini'cim birlikte fotoğrafları olmayan insanlar yabancı mıdır birbirine konu ile alakalı değil ama.

gulhan dedi ki...

canimiz acidigi icin acitiyoruz baskalarinin canini ranini. yanibasimizdaki insana ulasiyor elimiz dilimiz. canini acittigimiz cocugumuzsa canimiz daha da aciyor cunku canimizi yakan o degildi. o zaman agliyoruz, seni seviyorum diyoruz, cocuk inanmiyor hakli...sevse canimi acitmayacakti, degil mi? caresizlikler insanin canini yakan. caresiz kapana sıkılmıs insan koseye sıkıstırılmıs kediye benzer, sicrar ustune insanin son bir can havliyle..
anneler yapar onu cogunluk, babayi dovecek hali yoktur ki!
yanlislari cok olan babam annemin yanlisini buldugunda sevincinden yerinde duramaz buyutur buyuturdu, babanin sigarasi da bana onu hatirlatti.
zeki murenin o halini hatirliyorum, hep sasirmisimdir kendini nasil o devrede boyle yaparak kabul ettirmistir, nasil yapmistir? nasiul tuhaf bir milletizdir, hep sasarim...

Hadsizin Baskani dedi ki...

San'at Güneşi Zeki Müren'in dekor olarak üzerine çıkıp da bale no:4 pozunu verdiği güzide iskarpinlerini pek beğendim :) Ya bunlar Twin Towers gibi be ya... Acaba, bunlar ayrı bir organizma falan mıydı? Neyle, besliyordu bunları sayın Müren? Sıkılmasınlar diye gezdiriyor muydu periyodik olarak? Gardrobunda beslediği bu potinlerin diğer arkadaşları da aynı ebatlarda mıydı? Şaka bir yana, homofobik biri hiç değilim lütfen yanlış anlamayın ama ne ilginç bir ülkeyiz beee. Diva'mız dönme, San'at Güneşi'miz travesti, megastarımız bisex, eski sabah şekerimiz-kadın programı sunucumuz nonoş, Etiler'deki şarkıcılarımız tontoş, bir yönetmenimiz yumoş... Aman ülkemiz ne liboş :)

Goddess Artemis dedi ki...

Babana ait anılarından bahsettiğin yazıların (buradakiler ya da sözlükteki entrylerin) en güzelleri.

Henüz benimkini kaybetmedim ama hep buruk bir gülümsemeyle, her an kaybedebileceğimin bilinciyle burnum sızlayarak okuyorum.

ranini dedi ki...

@başkan

ben bir tuhaflık görmedim bu saydıklarında?

Hadsizin Baskani dedi ki...

Demek istediğim: bu ülke ikiyüzlülüğün timsali bir ülke... Bazı insanların cinsel kimlikleri yüzünden aşağılandığının fakat bir taraftan Crème De La Crème bir zümrenin de bu ikircilikten hiç yara almadığı acaip bir ülke... İstediğim şey şu: Zeki Müren gibi olan insanlara da Zeki Müren'e gösterilen saygının gösterilmesini ve ben ya da sen nasıl biyolojik bir kadın olarak karşı cinsten dallama bir herif olan kocamızla/erkek arkadaşımızla falan filan sokak ortasında flörtöz bir şekilde yakın markaj dolaşabiliyorsak, onun arka cebine elimizi koyabiliyorsak, dudaktan-yanaktan öpüşebiliyorsak, evlenebiliyorsak ya da ayrılabiliyorsak, ünlü olmayan sıradan eşcinsellerin de toplumdaki bütün heteroseksüeller ve ünlü eşcinseller gibi aynı özgürlüklere sahip olmasını istiyorum. Bunu 2 küçük çocuğu olan genç bir anne olarak istiyorum çünkü yarın öbür gün çocuklarımın ne olacağını bilmiyorum. Çocuklarımıza eşit bir toplum yaratamadıktan sonra yaşamanın ne anlamı var? Bir bakıma da, Zeki Müren'i ve Bülent Ersoy'u hiç beğenmiyorum çünkü bu iki insan yavrusu kendi cinsel kimliklerini reddedip sanki senin, benim gibi normal kadın olarak yaşadı/yaşıyor. Kendi gibi insanları yok saydılar ve biri hala yok sayıyor. Çok yazık! Türk toplumu çok hoşgörülü bir toplum... Yıllar boyu, çok yetenekli travesti bir adama "Paşa" dedik, bağırmaktan başka bir yeteneği olmayan transeksüel olan bir insana sanki kısırmış gibi müamele yapıp onu "Diva" diye adlettik, metresliği meşru hale getiren ünlü kadınlarımızdan birine "Sinemanın Sultanı" dedik bir başkasına da "Taçsız Kraliçe" ünvanını verdik. Taksim'de; Cihangir'de dolaşan garibanların da kafasını kazıdık, Tarlabaşı'ndaki kader kurbanı hayat kadınlarına da tecavüz edenlere ceza indirimi verdik... Süper bir ülkeymişiz... El insaf!!! Herkes eşittir!!!

ranini dedi ki...

yok, ben ülkenin insanını iki yüzlü bulmuyorum. bazılarını sokaktaki adam aşağılarken,bazılarını da sen aşağıladın -bana göre- evvelki yazını yazarak, böylece eşitlendi yüzünüz..

"diğeri üzerinden" argüman kurmasan belki ben de fikrine hörmet ederdim ama edemedim:)

Hadsizin Baskani dedi ki...

Canın sağ olsun :) Hürmet etmene gerek yok ben kendi kendimi hürmet ediyorum :))

nereden nereye dedi ki...

bir hikaye anlatmıştı annem yıllar yıllar evvel.

iki arkadaş karşılıklı oturuyorlarmış. biri diğerine masaya fahişe yaz demiş. arkadaşı yazmış. sonra para vermiş banknot halinde ört üzerine demiş, arkadaşı örtmüş.

olay kısaca budur.
PARA HER ŞEYİ KAPATIR!

namus ve bazı yerlerde çeşitli sosyal tabakalarda üzerinde uzun uzadıya konuşulacak bir şey değildir.

fotoğraf arkası yazıları ile pek alakalı bir yorum olmasa da esas sonuç budur.

ölünün arkasından konuşmayı hiç sevmesem ve tercih etmesemde,Zeki Müren'in davranışları hoş değil.sayın bilo ablaya gelince o en azından tercihini yapmış biri benim nazarımda.

bir söz vardır lafı uzatmadan :

BÜTÜN İNSANLAR EŞİTTİR AMA BAZILARI DAHA EŞİTTİR.

İşte bu yüzden çok da konuşmaya gerek yok. hiçbir şey değişmeyecek. topluma empoze edilenler ile yaşayacak herkes. bazı metresler saygı görecek, mahalledeki x teyzenin kızı metres oldu diye dedikodu malzemesi olacak. çünkü sistem böyle çalışıyor. kim çomak sokabilir.

hadsiz başkan sana katılıyorum. ama birazda olduğu gibi kabul etmek lazım toplumu. ya da anne olarak sen en azından oğluna kızına özgürlük ve demokrasi anlayışlarını istediğin biçimde aşıla ki, yarınlar daha güzel olsun en azından onlar için.