Cuma, Aralık 19, 2008

HUZURSUZLARA DAİR


Hangisi daha zor, bilemiyorum. Bir kız çocuğunun babası olmak mı, bir babanın kız çocuğu olmak mı? Gerçekten bilmiyorum bu cevabı. Niye sorduğumu bilmediğim gibi. Başım ağrıyor mesela. Sebebini biliyorum. Ama bu sorunun cevabını bilmiyorum. Ben, en çok babamı sevdim. O şapşal soruya da istisnasız "babamı!"diyerek cevap verdim, küçük bir çocukken bile. Oysa beni ilk terk eden erkek babamdı. Esrar içerdi. Şiddet kavramını öğrenmemi sağlayan da babamdı. Annemi çok döverdi. Gerçekten döverdi ama. Kan çıkmadan biten çok az kavga hatırlıyorum. O kadar küçük bir çocukken ve annem bu kadar çok dayak yerken duygusal olarak babamdan neden uzaklaşmadım, bilmiyorum. Üstelik annemi de çok sevdiğim zamanlardı.

Geriye, en geriye gidip hatırlayabildiğim ilk çocukluk anım, yine bir dayakla ilgilidir. Babam, kapıyı çekip evden çıkmış. Annem ağlıyor. Ananem beddua ediyor babamın arkasından. Ben, anneme olanları soruyorum, bilmiyorum hangi kelimelerle, ama cevabı hatırlıyorum. "Baban kumbaranı kırıp, paraları almak istedi. Ben izin vermeyince de beni dövdü." Bu cevabı alıp yine de kızgınlık büyütmemek, o babaya öfkelenmemek nasıl mümkün olabilir, bilmiyorum.

Elimi belime koyup, sabah körü kapıdan giren babama, "İsmeet, hangi karıların yanından geliyorsun bakiim eve??" sorusunu sorduğumda ilkokula çoktan başlamıştım. Babam suratıma bakıp, yüzünü ekşitmiş sonra beni kucağına alıp yatağın üzerinden indirmiş ve " Sonunda kendilerine benzetecekler seni... O yüzden kitap oku diyorum sana" demişti. Anlamamıştım onlara benzemek ne demektir, kitap okumak insanı neye benzetir. Bu olaydan sonra bir gece babam evden beni de yanına alarak çıktı ve Asmalı Mescit'de bir meyhaneye götürdü. Masada üç güzel kadın ve Turşu vardı. Turşu, benim de arkadaşım. Kadınlardan birinin yanına oturduk ve babam, "Hani geçen sabah elini beline koyup sormuştun ya hangi karıların yanından geliyorsun diye. Tanış bakalım." dedi. "Karı" lafının üzerine o kadar çok basmıştı ki ağzımdan çıkan laftan çok utanmıştım.

Hülya, babamın dostuydu. Pavyonda çalışıyordu. Babam bir orospuya kapılmıştı. Ama Allah için asla bir orospunun parasını yemezdi. Üstelik Hülya, babamdan önce de Yunus Abi'nin dostuydu. Yunus Abi babamın en yakın arkadaşıydı. Her şeyi biliyordum çünkü annemden öğrenmiştim. O geceden sonra da Hülya Abla'yla yan yana geldim, hatırlıyorum. Bir seferinde kucağına bile oturmuşdum. Babam da beni anneme söylemekle tehdit edip, yıllarca havuç suyu içirdi. Sonra babam ve Hülya ayrıldılar. Ben de babamın başka dostlarıyla tanıştırılmadım. Ama havuç suyu içmeye devam ettim.

Babam ölmeden evvel buluştuğumuzda bir sürü soru sordum. 13 senede biriktirmişim. Hepsini uslu usul cevaplamıştı. Kumbara meselesini de sorduğumda, "Evet kırmak istedim ama kafasında kırmak istedim!" demişti. Cevabının doğruluğundan hiç şüphe etmedim. Blog takipçileri bilir ki üst üste dökülmem. Ancak Başkan yazdığı bir yorumla babamla ilgili öykülerin hüzünlü olduğunun inceden altını çizince düşündüm. Beni çok eğlendiren, beni en çok güldüren adam babamdı. Çok komik anılarımız var ama, onları da kaleme alsam sesim hep kırık çıkar. Biliyorum. Sebebini bulamıyorum. Yazarak bulurum belki dedim de o niyetle döküldüm yine.. Ne sorduğum sorunun, ne de bu burukluğun cevabını bulamadım.

Böyle işte...


•• Hans Wolfgang Hawerkamp


.

21 yorum :

bolggcu dedi ki...

ben de annemin babamı dövmesini izleyerek büyüdüm ve yine de uzun süre babama kızmadım, onu sevmeye devam ettim..ta ki on iki on üç yaşına kadar.. sonra anladım ki kadın olmaya ilk adımları atmaya başladığımda babam bana da yavaş yavaş kötü davranmaya başlıyor.. bir kaç tokat dışında beni hiç dövmedi ama o yaşlardan sonra babamdan nefret etmeye başladım... şimdi aradan yaklaşık yirmi yıl geçmesine rağmen hala hoşlanmıyorum ondan.. bir araya gelmek istemiyorum.. üç beş sene öncesine kadar da ölmesini dileyerek uyurdum her gece.. herhalde baban seni sevmeyi hiç bırakmamış.. ya da sen onu sevdiğin zamanları hiç unutmamışsın..

ömer kuseyri dedi ki...

babanı sevmiyorsun. sadece birini daha sevmekten vazgeçmemiş olmak için kurguluyorsun bunları zihninde ve kaleminde ranini. o biri de annen... onu sevmekten vazgeçmişsin. mesele bu kadar basit!

zuzu dedi ki...

babana dair anlattıklarında hep bir burukluk var ranini. sözlükten de entrylerini takip ettiğimden az çok, nedir ne değildir biliyor gibiyim her şeyi(az şeyi/çok şeyi:P)

anılarında çok şey var ama nefret yok. yaşadıklarının hesabını mı desem her neyse işte onu kendine vermişsin çoktan, ya da ben öyle anlıorum. hüzünlüü de olsa, mutlu da olsa genel bir "gider" durumu var. kötü ve iyi her anınla çarpışmış, sonra barışmış gibisin.

uzun lafın kısası, insan seninle özdeşleşiyor yazdıklarını okuduğunda ve senin gibi bakıyor onlara, üzülmüyor.

Smoking kills dedi ki...

@ömer kuseyri

ranini de aynı şeyi söylüyor aslında ama siz okuduğunuzu anlamıyorsunuz sanırım ya da alt metin okumasıyla büyük bir buluş yapmış gibi olmayı seviyorsunuz. alt metin çıkarımlarına gerek yok, okuduğunuz üst metin zaten bu durumu tartışmaya ve söylemeye çalışmış.

üstelik çok da sıkıcı bir insansınız!

Smoking kills dedi ki...

hay ömrün uzun olsun zuzu! çok yaşa.. işte ben yıllardır bu kadına "yaz" diyorum, "lan bunları kim niye para verip okusun?" diyor bana... ekşi sözlüğe ve buraya yazdıkları aslında bir kitap projesinin hikayeleriydi ve bir gecede hepsini sözlüğe yazıp kaçtı.



hamiş: bu yorumu yayımlamazsan blou açar yine söylerim lafımı, haberin olsun:)))

ranini dedi ki...

@ smoking kills

aşkolsun.. ben ne zaman lanlı lunlu konuştum seninle :))

hamiş'e gerek yok ne yolladın da yayımlamadım?

ömer kuseyri dedi ki...

@smoking kills

her okuyan sizin kadar kıvrak değildir diye izah etme ihtiyacı hissetmiştim.
;)

Anonymous dedi ki...

'babanı sevmiyorsun. sadece birini daha sevmekten vazgeçmemiş olmak için kurguluyorsun bunları zihninde ve kaleminde ranini. o biri de annen... onu sevmekten vazgeçmişsin. mesele bu kadar basit!'

bakindi hele!
ranini; bu kaldirim psikiyatri 'omer kuseyri' belli ki sana asik, hafif kirik sataskanligi da bir tur sevgi tezahuru! Bence umit unal'dan sonraki soylesiyi kuseyri ile yap, az da onu taniyalim... Abi de hafifler, sevaptir! Olma mi?

Don Kisot

gülcan dedi ki...

yıllar öncesine götürdün gene beni ranini ,dolandım geldim :))kimin kızısın die sorulan soruyu her nasılsa Kadir'in yerine babamın ! die öğrenmişim :)halada öyle cevaplarım.Babamdan tokat değil azar bile işitmedim,annemden dayak yedim büyürken die mi babamı daha çok seviyorum ?

sinagrit dedi ki...

Galiba tüm insanlar için geçerli.
Anne ve babanın yarattığı düş kırıklıklarına karşı bilinçaltında
birtakım koruyucu tepkiler oluşuyor.
Yetişkin bile olsa kişi kendi dengesini sağlayabilmek adına bunlara sarılıyor.
En çokta sevgiye.
Çocukken; başedilemiyen ebeveyinlerle
ilişki kurabilmenin, onlarla başedebilmenin tek yolu sevgi oluyor.
Acaba bu gerçek sevgimi ranini.
Bunu bende defalarca kendime sormuşumdur.
Cevabını ancak çocuk sahibi olunca anladım.
Çocuk kalbinde, anne ve babaya olan samimi sevginin kaynağını onlara karşı duyulan gurur ve güven oluşturuyor. Bunun dışındaki sevgi
ya çok eksik yada hissedilen değil,
öğrenilmiş bir duygu.

ömer kuseyri dedi ki...

ranini,

blogunla ilgili istatistik bilgileri haiz misin? değilsen not et bir kenara, okurlarının yaş ortalaması epeyce düşükmüş.


@don kısot
ne demiş üstadınız?
"ilan-ı aşk, ilan-ı harb gibidir."

afili laf! ama ben aşkı sizin gibi Cesare Pavase'den değil, Jean-Jacques Rousseau'dan öğrendim.
;)

kaldırım psikiyatristinden, bütün kaldırım aşıklarına ithaf olunur!

nereden nereye dedi ki...

bir yazıyı okurken derinlemesine okumam cümleleri okurum kimi zaman, duyguları hissederim. ama yok yazan ne düşünmüşe gelmem çok kere. artık öss ya da les sınavlarına girmiyorum. ana fikirden bana ne. yazar anasını babasını sevse sevmese bana ne. ben ne hissetttim ona bakarım. ve ben güzel hissediyorum bu blogda yazıları okuduğumda zaman. dalmıyorum derinlere, ağlamıyorum da hadsiz başkan gibi o duygusal yazılara. ama dokunuyor insanız ne de olsa.

yaşayarak bildiğim tek şey, nefret insanı çirkinleştiren hayat damarlarını tek tek kopartan bir şey, ondandır nefret duygumu attım. kimseden nefret etmiyorum. herkesi de sevmiyorum ama kendime zarar vermiyorum.

ana baba ne yaparsa yapsın sevilir, candır onlar. sevmiyorum diyenin bile içinde bir küçük kırıntı vardır.

@ömer kuseyri

pek güzel irdelemişsin ranini'nin içsel durumunu ben hiç öyle düşünmemiştim afferim sana. zaten herkes senin gibi düşünse bırak tek tip olmayı olumsuz insanlar olur çıkarız. hayat yeterince olumsuz zaten.

bu arada C. pevase'den bir küçük yazısı ile sonlandırıyorum.

"birinden oc mu alacaksin? onu bagislamis gibi davran; birak, hayat oc alsin ondan. zamanin kendi kendine gecisi; kurbanin bir sey yapmasini gerektirmeden, nasil olsa korkunc acilar cektirir herkese." yaşama uğraşı'ndan.

aşkı kimden nerden nasıl öğrendiğimiz değil, aşkı nasıl yaşadığımız önemlidir. aşka ne kadar iyi bir partner olabildimize bakalım.

sağ baştan sayarsak yaş eğitim vs. birileri mutlu olabilir. ama merak ediyorum. bu kimin nerde işine yarar. türkiye istatistik kurumunda ranini'nin blog okurları ile ilgili çok özel bir bölüm mü var :))

Anonymous dedi ki...

hmmm!
hem kaldirim psikiyatri hem de ask doktoru...! kustah oldugun kadar kabasin da kuseyri...! beni Rousseau'yla korkutamazsin, o topa girersem ikimiz de SIKICI oluruz! baska numaran var mi? ask mesk derslerine gireceksek eglenelim bari! Oscar Wilde nasil olur? Hadi hazineyi yokla bakalim biraz!!!

hamis: ranini gurultumuz rahatsiz ederse uyar hemen keserim! biz malumatfurus'la kurucesme ask kafe'de de mesveret ederiz!

Don Kisot

betty puf puf dedi ki...

En şanslı yanı bunları sorabilmiş olman. Ben soramadım -henüz- biliyorsun.
Babamın "dost" unun adı Alev di ve komiktir nedense insan nefret edemiyor onlardan. Teknik olarak edilmesi gerektiği halde...
Yaralarımız kapatacak kadar büyümek, nefret edemeyecek kadar çocuk kalmak en güzeli belki de...
Gözyaşıma ortak oldun.

Hadsizin Baskani dedi ki...

Spoiler: Hadsizin Başkanı mahlasıyla yazan kişinin az sonra okuyacağınız aşağıdaki yorumlarından ilki dışında yorumlarında fazlasıyla banal bir üslup farkedecekdiniz... 6 yaşını geçmediyseniz lütfen scroll down yapıp bu şahsın yorumlarını es geçiniz :) Vakit ayırdığınız için teşekkürler...

-----------------------------------

@Ranini,

Senin bu sımsıcak yazınla, hatıralarını yine kendi hayatımla içselleştirdim ve yine her zaman ki gibi hüzünlendim doğrusu... Şimdi "Ulan, bu karı neyi içselleştirdi yine, ne diye yine böyle depresifleşti?" diyeceksin, biliyorum :) Yooo, yooo pavyonda çalışmıyorum ya da çalışmadım :) ve dost hayatı da yaşamıyorum ve hiç yaşamadım ama kadının hiçbir zaman adının olmadığını çok iyi biliyorum. Kadının her zaman affedici olması gerektiğini ya da affedici olmaya zorunda bırakıldığını da biliyorum pekala. Aldatılmadım, belki de aldatıldım bilemem hissetmedim, dayak yemedim ama sebepsiz yere bir gün ansızın terkedildim... En üzücüsü, sevdiğinin aynı ölüyormuşçasına nedensiz usulca çekip gitmesidir... Bu iğrenç durum, inan ki bazen keşke aldatsaydı ya da vursaydı, kırsaydı, dövseydi bile dedirtebilir insana çünkü o zaman nefret edersin. Ammavelakin karşındaki kişi hiçbir şey demeden giderse, nefret de edemiyorsun... Dahası, şayet hala seviyorsan, geri geldiği zaman hiçbir şeyi yaşanmamış bile sayıyorsun. Kadının adı yok kadının milleti de yok çünkü kadından beklenen bu supra özellik beynelmilel bir şey. Eğer seni terkeden Türk olmayan eşine onu artık düşünmediğini ima etmek amaçlı "biriyle görüşüyorum" yalanını söylüyorsan, hemen arkasından da o eskiden pek bir relax, macho olmayan adam "utan orospu, senin çocukların var" mealinde küfüre varacak şekilde sana kendi dilinde birkaç kelam sarf eyliyorsa ve sonra da senin söylediğin "ilişkim var"ların yalan olduğunu öğrenip bir süre sonra sana "yine evlenelim" dediğinde sen ya salaklıktan ya da aşktan, mı desem yoksa her ikisi mi desem, bu teklifi kabul ediyorsan senin adın yoktur... Benim adım yok çünkü çok seviyor(d)um...

Annenin anlayabiliyorum seni dolduruşa getirmesini... ama başka bir karı yüzünden sabah benimki eve geç girseydi var ya biterdi o ayrı :) Cesare Pavase'yle kafa kırılmıyor ama Cesare Paciotti'yle öyle güzel kafa kırılıyor ki :))) geçmişte başka heriflerin üzerinde Paciotti'yle çeşitli denemeler yapmış ve gerçekten ayakkabıların gerektiğinde silah niyetine kullanıldığını iyi etüt etmiştim... İnce bir detay: Stilettolar hem daha güzel hem daha işlevsel kafaya değil başka yerlere de güzel darbeler indirebiliyorsun :) "farz-ı meral" diz kapağı...

-----------------------------------

@Ömerçip,

Monsieur Küseyri, "dök içini" diye yazılmış butondan aşk mektuplarını gönderebilirsin Ranini'ye... Hani utanıyorsan bizden "felan", oradan gönder diye şeyi şeetmiştim de...

-----------------------------------

Uyarı: Az sonra okuyacağınız aşağıdaki yorum
tamamen geyiktir. Bu nedenle, alıcınız ya da vericiniz midir nedir onun ayarlarıyla oynamayınız :)

@Donsuz aman adsız Don Calvin Klein Quixote,

Ya, Don Kişot musundur nesin, benim saptamamı çalmasana be :)) Ben önce dediydim be Ömer Ranini'ye aşık diye [Bu arada, bir taraftan da Ömer'in Ranini'nin blogu ile ilgili olarak şu yaş ortalamasının düşük olduğunu belirttiği yorumunu çok beğendim doğrusu. Baksana Allah aşkına benim bu "Ömer, Ranini'yi seviyor" yorumum başlı başına okuyucu kitlesinin yaş ortalamasını 0-6'ya kadar indirdiğimin resmi bir kanıtıdır :P]... Heee, ne diyordum? Kimse benim sözümü, saptamamı çalamaz tamam mı? :) Oscar Wilde'ı hortlatıp gelir seni onunla döverim heee... :)))

(Kişot, bunlar latifedir amman heee yanlış anlama :P)

-----------------------------------

Millet şşşişşşt bir dinleyin bakiiim beni beee, benim bu banalliğime, avamlığıma, taponluğuma cevap vereni ulu Manitu benden bin beter etsin, e mi? :)) Hadi şimdi uzadım ki öbür yazıya bir yorum yazabileyim...

Hepinizi çok öptüm :)))

ömer kuseyri dedi ki...

ey ahali!

ya gerçekten körsünüz ya da kör numarası yapmak hoşunuza gidiyor. ranini elbette hepimizden 'zeki' ve 'bilge' olduğu için bana cevap vermiyor, ama okurları tetikçi kesiliyor, nedense??

zaten onun da bütün istediği bu. biz itişelim, o kenardan izlesin ve kendine ne kadar değerli olduğunu söylesin. "bir blog yazıyorum insanlar birbirine giriyor" desin.

bana cevap vermiyor neden? beni susarak dövdüğünü sanıyor. öyle yazmış kendisini tanımlarken ekşi sözlük'te, okuyunuz!

"bilen bilir ki, en vazgeçilmez yeteneği susarak adam dövmesidir. ranini 24.03.2006 13:06"

bir insan kendini bu cümleyle tanımlıyorsa eğer o insan çok tehlikelidir.

dizi eleştiriyor, söyleşiler yapıyor. çok travmatik ama çok renkli bir hayatın ipuçlarını veriyor. bunlar gerçek olabilir mi? hayır, bunlar çok yaratıcı ve rahatsız bir ruhun bizlere oynadığı oyunlardır. hoş ve keyifli oyunlardır, kabul. ama itirazım tam bu noktada başlıyor. "okuma, burası kişisel bir blog" diyenleri duyar gibi oldum. hatırlattığınız için müteşekkirim ama söylediğim gibi benim itirazım ve karşı çıktığım mesele önemlidir.

ranini dürüst davransa ve bütün bunlar kurgudur dese, elini öpeceğim ama bunları 'gerçek' gibi sunuyor.

sığ bir dille kaleme aldığı için 'naif' sanıyorsunuz. beğeniyorsunuz çünkü 'yaşanmış' sanıyorsunuz. yaşanmışlıkları anlatıyor diye beğeniliyor ama bir edebi değeri yok. smoking kills, istediği kadar kendini kandırsın. belki araştırsanız babasının sağ olduğunu görürsünüz ya da yatağında huzur içinde öldüğünü öğrenirsiniz.

@hadsizin baskani
meşrebim değilsiniz, o sebeple tavsiyelerinizi kendinize saklayın.

@don kisot
aforizma çapına mı indireceğiz 'aşık' atışmamızı?

acilin ben doktorum dedi ki...

@omer kuseyri

anlattiklari kurgu olsa ne olur, gercek olsa ne olur hic anlayamadim? bu bir kurgudur, diye dipnot koysa rahat mi edeceksin?

gelip elestiri yapiyorsun sonra cevap verirken celisiyorsun. arkadasim madem kurgu butun yazilanlar o zaman sen bir kurgudan psikanaliz yaptin?

YUH SANA!!!

Hadsizin Baskani dedi ki...

@Küseyri,

Sana gülüyorum. Meşrebini yesinler senin...

Nedir be senin bu kadınla alıp veremediğin? Bakıyorum da amma psikopata bağladın heee... Sen de Ranini'ye olan attachmentını anlat da rahatlayayım... Angut angut yorumlar yapıp hazımsızlık yaratıyorsun bünyemde gece gece... Şu kadının hatrına hanım hanım yorum yazıyorum ki yayınlasın diye... Hakkaten rahatsızlığın nedir şekerim? Madem doğruluğuna inanmadığın samimiyetsiz yazılar yazıldığını düşünüyorsun, bunu o zaman bu kişiye e-mail atarak ifade etme yoluna hiç gitmedin mi ya?

sacit kutanlı dedi ki...

@ömer kuseyri

aklıma düşürdün eğer bunlar kurguysa bu kadın (kadınsa elbette belki cinsiyeti de yalandır) on numara yaratıcı demektir. yani buna hasta ruh denilemez olsa olsa büyük yetenek buralarda harcamasa kendini dersin.

senin derdinin tamamen kişisel olduğu çok belli arkadaşım kendini kandırma daha çok kuyruk acısı gibi senin durumunun özeti.

babası hasta olarak ölse ne olur, ölmemiş olsa ne olur? hatta bizzat babası yazıyor olsa bu yazıları kaç yazar? asıl hastalık sende ömer farkında değilsin?

ranini,
senin yerinde olsam artık bu adamdan/ kadından gelen tek bir satırı bile yayınlamazdım.

Smoking kills dedi ki...

bence de yayımlama olsun bitsin!

Hadsizin Baskani dedi ki...

Hee valla, her ikiniz de doğru söylüyorsunuz Sacit ve Smoking...