Perşembe, Aralık 11, 2008

VİCDANIM SIZLADI!


Filmin en güçlü tarafı hikayesi. Herşeyin ama herşeyin aniden anlamını yitirişinin, bir anda bütün gerekçeleri, acıyı, çekilen eziyetleri, insanın ne için yaşadığı ve savaştığı, direndiğini unutuverdiğinin yani bir "hiç" edişin hikayesiydi, beni gerçekten çok etkiledi. Dakikalarca durdum ve düşündüm. Hikaye bana eski bir hal için yeni bir durum söyledi, yazanın eline sağlık olsun. Ama senaryoya dökülüşünü o kadar başarılı bulmadım. Ben, boşlukları kendim doldurdum yer yer ve bu sebeple etkilendim belki de, bilemedim.

Ses, teknik olarak tam bir felaket. Parasını basıp aldığım taş gibi sıfır Dvd olmasa elimdeki, jelatinini açmış olmasam korsan zannederdim izlediğim kopyayı, o kadar kötüydü. Perdede de ses bu kalitede mi bilemedim. Film, teknik olarak bir facianın kapısında yatıyor zaten. Yer yer görüntüler çok kötü. Kırmızı kırmızı, küçük ışıklar var, durmadan vizörden yansıyordu bazı yerlerde (teknik açılımını bilemedim, affedin) meseleden koptum, kamera arkasında olduğumu bu kadar hissedince. Bilerek yapılmış, görmediğim yeni bir anlatım tekniğiyse peşin söyleyeyim tutmaz bu teknik, en azından beni bozdu.

Vicdan filminin Dvd'sinin dibine bir "röportajlar" kısmı eklemişler. Orada filmin yönetmeni Erden Kıral usta diyor ki: "Senelerce absürt oyunculuklar, uzaklara bakan, anlamsız bakışlarla oynayan adamlara alışkın olduğumuz için bu çocukların olağanüstü doğal ve başarılı performanslarını ağzım açık izledim." Tam kelimesi kelimesine bu değil ama, ana fikri buydu konuşmanın. Bu cümle bitince içimden dedim ki, Allah benden alsın ömrümü sana versin Usta! Ama, ben de benzer bir cümleyi rejiniz için söylemeyi çok isterdim, söyleyemedim."

Erden Kıral'ın bu filmde bize sunduğu reji o kadar eskimiş ki, yeminlen vicdanım sızladı. Şöyle bir silkelenip, yenileşmeyi denemiş ama, olmamış. Çok kilit sahneler müsamere tadında çekilmiş. O sütyen avuçlamalar, uzayan direklerin gölgesine bakmalar, başak dallarına yakın girmeler, tuhaf objelere yaklaşıp bin dakika sabit kalmalar, kaynayan kazanlar, doğsun güneş batsın güneş göndermeleri, iki kürek kemiğinde ne güzel birleşiyor dövme hayretiyle çekilmiş planlar, yürüyen bantlarda rutinleşen nesneler zamanı çoktan geçti. Bitti, gitti. Yeni bir şey görmek istedim, yeni bir durum göstermenizi isterdim hocam, özür dilerim. Fazla laf etmek ve saygısızlık etmek de istemem.

Kıssadan hisseye varayım, bu filmden iki önemli sonuç çıkardım ve mutlu oldum. Bir: Bu güne kadar izlediğim hiçbir filmde oyunculuğunu sevemediğim halde Nurgül Yeşilçay, iyi bir yönetmen ve iyi bir senaryo ile çok şaşırtıcı ve mükemmel bir performans çıkarabilir. Vicdan'da kötü mü? Hayır. Ama tek başına. İki: Tülin Özen'in oyunculuğu tek tip olma yolunda hızla ilerliyor.

Murat Han'a gelince... Bence Hollywood'a dönsün hiç değilse Ortadoğu'lu terörist furyasının kuyruğundan filan yakalasın, nemalansın. Ne diyeyim? Demiyorum ki, yeteneksizdir. Ama o karakter "Mutluluk"dan çıkıp teri soğumadan bu filme misafir gelmiş gibi be arkadaşım. Bir de bir araba laf etmiş dvd röportajında, "metnin altından girerim üstünden çıkarım, yandan bakarım sağa bağlarım, hikayenin ve karakterin ne demek istediğini çıkarırım iyi anlarım, iki kuşun kanadını birbirine bağlarım" filan diye. Bırak alttan girip üstten çıkmayı arkadaşım, bu tiplemenin ne farkı var "dilsiz"miş gibi olmasının dışında Cemal'den, biri bana bunu anlatsın.

Bir de şöyle bir moda çıktı. Murat Han'ı tenzih ederek söylüyorum lafımı, yanlış anlaşılmasın. Bunlar yavur ellerinde gidip oyunculuk üzerine okuyorlar ya, işte o derslerine girdikleri hocaları ve onların "kuramları"nı bunlardan başkaca da kimse bilmiyor sanıyorlar. Dönüp, derslerde duyduklarını burada bize laf diye satıyorlar. Lan arkadaşım, sizin bahçede reytingi en yüksek hoca Eric Morris, adamın yazdığı her kitap dilimize çevrildi. Dost Yayınları bastı, kitapları sebil. Sokaktan çocuğu çevirsen anlatıyor bu lafları çatır çatır.


İşte böyle..

.

7 yorum :

mutlu son dedi ki...

İzlemediğim film hakkında çok konuşmayayım ama fragmanalrındaki görüntü ve havayı sevmedim ben bir de Uğur Vardan yeni bir kader e ihtiyacımız varmıydı diye sormuş filmle ilgili yazısında,üçüncü sayfa hikayelerini film yapmak son yıllarda çok ilgi görüyor ama açıkçası Erden Kıral hiçbir zaman favori yönetmenlerimden olmadığı için zaten çok bayılmadığım bir film türünü bir de ondan izlemek istemedim, Murat Han konusunda gelince sanırım onun aynı şekilde oynaması biraz da yönetmenin tasarrufu yada tasarruf etmemesi.
Bu arada yeni şevket kim olsun anketinde mehmet günsür önde ama bu galiba aktörün özlenmiş olmasından kaynaklanıyor. Şevket için pek uygun sayılmaz yoksa.

redrum dedi ki...

nurgülde iş var da oynadığı filmlerde nedense hep içi en az doldurulmuş en karmaşık ve bıçaksırtı rolleri oynuyor diye düşünüyorum. kendisi rolüne kafa patlatan çok da ince ayrıntılar bulabilen akılı bir oyuncu röpörtajlarından da anladığım kadarıyla ki filmderde de ince işçiliği göze çarpıyo.tam bir metod oyuncusu gibi.
ademin trenlerini hariç tutabilirz.
orda iyi yönetime ve senaryoya gerek kalmadan(ortalama düzeyde bir filmde) inanılmaz derecede iyiydi ,hatta tek tük konuştuğu halde filmdeki en etkileyici oyunculuğu çıkarmıştı ki o rol nurgülün sinema hayatındaki en ona ters rolüydü.ve en iyi performansıdır bence
eğreti gelinde yine ona gayet uzak bir rolde dört dörtlük bir dönem oyunculuğu çıkarmış şuhluğunda dibine vurmuştu.ki filmde kendisi dışında herşey müsamere havasındaydı.
anlat istanbulda da deli rolünde sıkı iş çıkarmıştı.vicdanda nerdeyse tamamen doğaçlama çalışmış-diyalogların bazılarını kendisi yazmış,otoban sahnesi,gibi- bu kadar serbest yönetimle de çarpıcı biraz da anlaşılmaz derecede gerçekçiliğe yakın bir oyun çıkarmış.izmir aksanıda çok doğaldı.filmdeki en izmirli gibi duran en tutarlı performanstı belkide.
bi durup düşününce nurgülden daha iyisi yokmuş geliyo bana türkiyede. ama fatih özgüvenin dediği gibi henüz eline derin bir rol gelmş de sayılmaz.yaşamın kıyısında da bile filmdeki en yüzeysel aynı zamanda en karmaşık rolü üstlenmiş doyasıya eleştirilmişti ki ben orda da incelikli ve son derecede doğal bir oyunculuk çıkardığını düşünüyorum.türk aksanıyla konuştuğu ingilizcesine bayılmıştım
karakterinin geçirdiği değişimi hissettirerek içten bir oyun çıkarmıştı.senaryodaki onun karakteriyle ilgili sorunu saymazsak büük bir aktör olabileceği izlenimini çok açık gösteriyordu.
gözümün önüne perde inmediyse nurgül standartın çok üzerinde bir güzelliğe sahip olup bu denli yetenekteki dünyadakiender kadın oyunculardan biri gibi görünüyor.

redrum dedi ki...

bu arada vicdan dediğin gibi özgün ve etkileyici hikayesinin nasıl kötü senaryoyla rezil edilebileceğininin dersi gibi olsa da filmi biraz olsun neden sevdiğimi sinema dergisinde uygar şirinin minik anektodunu okuyunca daha iyi anladım.bu filmin psikopat hastalıklı sokak rock havası kendini bir şekilde sevdiriyo tüm hatalarına rağmen ve tabi oyunculuklar bence tülin özenin doğaçlamada sçması dışında çok etkileyiciydi özellikle dedidğim gibi nurgülün her yerinden sınırsız enerji fışkıran aydanuru, "vermicem ulan sana" ayarları müthiş içtendi,bence ödülü de haketmiş,ayrıca antalyada bulunan danny glovera beğendiği türk oyuncu olup olmadığı sorulduğunda festivalde 5 tane film izlediğini aralarında vicdanın
da bulunduğunu ve sadece ordakibaş kaıdn oyuncunun oyunculuğun aklında kaldığını ondan çok etkilendiğini ve beğendiğini söylemişti.nurgülün filme etkisini bir tek ben abartmamışım diye teselli bu da:)

sinema dergisinden
uygar şirin

"filmi rock müziğin evrensel formları kadar Erkin Koray hatta Orhan Gencebay'a da selam çakan günümüz Türk rockına benzettim.hattta filmin şarkısı da Ayyuka'dan "Toz Bulutu olsaymış .Sadece edası tavrı değil,sözleri de iyi giderdi

"küçük kız sıkıldı oğlanından
olmaz dedi oğlan sen benimsin birakmam
kız gitti oğlanın gözü yaşlı
bir toz bulutu bile kalmadı gayri"

ranini dedi ki...

@mutlu son

yok, ben de mehmet günsür'ü sadece başkan'ın gül hatırı için listeledim, eğlence olsun die:))

Hadsizin Baskani dedi ki...

Ya, eğer Mehmet Günsür Şevket olacaksa dokunmayın Şevket'ime ya :)) Duality'i çözmeye çalışıyorum burda kızım kızıııım :) Mehmet Günsür olacaksa Şevket, dizi prime time'da yayınlanmasına rağmen Ulu Manitu'm adına Şevket'ime lütfen Calvin Klein ya da Speedo sponsor olsun ve 2 beden küçük boxerla çıksın çıkamadığı durumlarda minicik speedo'suyla yüzsün her bölüm :)) ve lütfen bir adet zevk sigarasını içsin Ferhunde'yi "rahatlattıktan" sonra ve o meşhur çarpık gülüşünü de yapsın... (Feriştah Yenge'ye dönüşüyorum galiba hiç iyiye yormuyorum bu hallerimi :P) Allah kahretsin ya bu Türk TV'sini be ya :) Ulan Desperate Housewives da Amerika'da Pacific Standard Time'a göre prime time'da ve herifleri biz kadınlara pazarlamak için çatır çatır soyuyorlar :)) Aptal, su aygırı Amerikan kadınlarından bir kaç yüz kilo eksiğimiz dışında neyimiz eksik? Başkaldırmalıyız, seksi/yeteneksiz erkek karakterler için TV'yi reforma süreklemeliyiz!!! :))) Huuu, yapımcılar TV'yi ekseri biz karı milleti izliyoruz :)) Çok istiyorum ya kadın muadilleri gibi şöyle tipiyle sadece varolan herif oyuncular çıkmasını... Var birkaç tane de tipim değil beee... Çok zevkli oluyor heriflerin kadınlara yaptığı muameleyi heriflere yapmak... Sırf tipinden dolayı onere etmek ve yeteneksizliğinden/akıl noksanlığından dolayı eziklemek :)) Süper, süper, süper :D Yaşasın feminen kötülük! Dip Not: Kadınlar her zaman daha üstündür. Eşitlik istemiyoruz, üstün olan bir şey kendinden düşük bir şeyle eşit olamaz olmaz o yüzden kadınlar erkeklere soyadı vermeli bak bu konuda hakkaten ciddiyim :)) Biz kadınlar olmasaydık ne moda olurdu, ne TV olurdu... Bütün endüstriler yatıp kalkıp kadın popülasyonuna dua etsin! :) O yüzden TV yapımcılarına sesleniyorum: herifleri soyun da biraz da biz dalgamızı geçelim erkekler gibi... (Bu arada, bu yazıyı bir erkek okuyorsa şunu diyorum: bak kardeşim biz sizden çok daha acımasızca karşı cinsin dedikodusunu yapıyoruz... Ona göre heee :D bir daha bir kadına daha düzgün muameleni yaparsın. Abi ben kime sesleniyorum kime gönderme, giydirme yapıyorum onu da bilmiyorum be öyle klavye ishali olmuş gibi yazıyorum zırtapozik zırtapozik)

Zannımca, Murat Han'ın oyunculuğu gerçekten vasat ama vücudu hoş :) Acaba, bekarlığa veda partimde itfayeci kostümü giyip de gelir mi? :))

PS: Bütün bunlar latifedir. Dostlar beni nemfomanyak bir kadın olarak algılamayın heee ona göre uçarım sonra üstünüze :)

Ranini'm canım benim ya, benim ısrarlarımla açacağın hotboy resim dizisi köşesine Murat Han'la siftah yapalım mı be ya bebişim? Bak nemfomanyak değilim :P Hem bak yeteneksiz falan ama o kadar vücuduna uğraşmış kaaleye alalım be madiden. Yüzü boktan ama adamın vücudu hoşmuş ya :) Hem herifler bire ayrılırlar vücudu güzel olan herifler... Gerisini henüz beynimde kodlamadım :)) Avrupa Yakası'nda Dilber Hala'mız ne diyordu hem: - "Herifin güzeli çirkini olmaz, iti kopuğu, beyefendisi olur gadasını aldığım" Ben de hadsiz denyo olarak diyorum ki herifin güzeli çirkini olmaz hoş vücutlusu olur :))

Ay, n'apıcam ben bu banalliğimle bilmiyorum... "Esra Erol'la İzdivaç'a" çıkan banallerden daha banel oldum mu ne ya? :)) Galiba sonunda bir blog da ben açacağım :))

Amaaan yormayın be kafanızı Vicdan'la Micdan'la :) Hem, Hıncal Uluç (!) beğenmediyse o film kötüdür (!) Hepiniz öpüldünüz :) Hadi ben uzadım kızlar... Au revoir :)

Son dip not: Hay benim rose hatırımı (hatrımı mı hatırımı mı hangisi doğru?) yesinler :)

ranini dedi ki...

@başkan

ben acil bi başka temalı blog daha açiim, galiba yakında sana lazım olacak:)

Hadsizin Baskani dedi ki...

Seni şakacı seni :))