Perşembe, Nisan 09, 2009

La Rabia


Festivalde şu ana kadar izlediğim (benim listende olanlar arasında) en iyi filmdi. "Gümüş Ülke Altın Sinema: Arjantin" bölümünde gösterime giren "La Rabia"nın 10 bilemedin 13. dakikasında pornodan hallice ama çok da yerinde bir sevişme sahnesi perdeye düştüğü anda salonda bir ayaklanma yaşandı. 7-8 mütedeyyin genç kız salondan dışarı çıktı. Benim hemen yanımda oturan genç oğlan da çıkanlara bakarak, "filmin adı Rabia ya, acaba belgesel mi sandılar?" dedi. En az bu terkediş kadar keskin bir film, La Rabia. Albertina Carri'nin yazıp yönettiği filmi izlerken, öykü kurgulayan kimi insanların mutlak kendi hayatlarından bazı referans noktaları bulup öyle yola çıktıklarına, en azından yakından şahit oldukları kimi kırılmaları kurgu kuralları kılıfıyla sergilediklerine inanmaya başladım.

La Rabia'nın hikayesi 10 yaşında, dilsiz bir kız çocuğunun etrafında gelişiyor. Dağ bayır gezinen, resim yapan ve tek arkadaşı Ladeado ile vakit geçiren bir kız çocuğu Nati. Birgün tarlada soyunuyor. Babası ona, soyunan kızları önce peleriniyle örten sonra da öldüren, kafası kesik bir hayalet hikayesi anlatıyor kızına. Nati çok üzüldüğünde, Ladeado'dan öğrendiği gibi avcıların ateş etmeden önce yaptıkları uyarılar mahiyetinde çığlık atıyor ve durmadan resim çiziyor. Nati'nin soyunarak aslında annesini taklit ve belki de ihbar ettiğini anlıyorduk mütedeyyin kızlar salonu terkettiği esnada çünkü Nati'nin annesi, yörenin zengin ailelerinden birine ait bir malikanede kahyalık yapan, üstelik de Nati'nin tek arkadaşı olan Ladeado'nun babasıyla ilişki yaşıyor. Nati onları gözlüyor, düzenli olarak.

İşte böyle. İnadına mı seçiyorum bu filmleri hiç anlamadım ama çok canımı yaktı yönetmen.

İyi seyirler cem-i cümlemize!


.

8 yorum :

teletabi dedi ki...

La Rabia da ilk sevişme sahnesinde salondan çıkan türbanlı hatunlara dair ben de içimden o genç oğlanın yorumuyla benzer şeyler geçirmiştim. ama öte yandan gerçekten mideyi zorlayan görüntüler olduğunu da belirtmek gerek, özellikle hayvanlarla ilgili. benim de şu ana kadar festivalde gördüğüm en iyi filmdi la rabia.

teletabi dedi ki...

bir de nati nin babası karanlıkta tüfekle gezerken çalan müzik fragmanda da çalıyor, çok yerinde bir müzik bence.
http://www.youtube.com/watch?v=susH_1E-VT0

Gulhan dedi ki...

rabia yasadiklari koyun adi degil mi?
kizginlik anlamina geliyor, filme de uyuyor.
o dedigin -bazi kimselerin kalkip gittigi-sahnelerin *gercek* oldugu iddia ve ima ediliyor..
Ama rabia diye bir filim daha var. Muhammet ali hasan tarafindan yapilmis, rabia genc bir kadin (filistinli 2002 de olen, ilk kadin canli bombasi vefa idris'in hayat hikayesi oldugu soyleniyor) belini sardigi bombalarla kendini ve digerlerini oldurmeye gidiyor, filimdeki geri donusler rabia'nin gecmisie ait. bir baska depres olma filmi yani...

karanlik filimleri, ozellikle darbelenmis cocuklarin oldugu filimleri seyretmek kolay is degil.

Mum Boya dedi ki...

:) ranini arabada beyaz sevmiyor galiba :)
bence kirmizi mini cooper'i guzeldi, arabalardan pek anlamam ama ufak tefek, sirindi.

yaziyla ilgisiz olacak ama daha onceki yorumlardan anladigim kadariyla yorumun yaziyla ilgili olmasi zorunlulugu olmadigindan konuyu biraz dagitayim.

sozlukteki yazilarinizin hatiri sayilir bir kismini okumustum, ozellikle her okuyusumda guldugum yaran anne sozleri basligindaki yazilarinizdan annenizle biraz limoni bir iliskiniz oldugunu cikarmistim ama sebebini cozemiyordum. daha once yazdiginiz "bana musade" baslikli yazinizda biraz anladim sanirim.

sanirim siz kendiniz de farketmis ve belki bir yazida yazmissinizdir ama hayatta kendi basiniza ayakta durmaya calismanizin, kimseye cok fazla acilmayip, kimseyi hayatiniza/kalbinize cok fazla almayisinizin, gardinizi hicbir zaman tamamen indirmeyisinizin nedeni, benim buradan anladigim kadariyla, kucukken ya da buyurken diyelim, savunmanizi indirdiginiz anlarda hep yaralar almis olmanizdan. boyle hayatlara icim burkuluyor, keske o kadar yaralanmasaydiniz, keske gardinizi indirdiginizde sizi yaralamayacak insanlarla karsilassaydiniz (oyle insanlar yeryuzunde var mi kesin emin degilim ama)

hobbit ranini ile ilk karsilasmamda, sohbet odasinda simdi nicklerini pek hatirlayamadigim (triumph gibi bir sey, owedunsk gibi baska bir sey daha, baska yok) insanlarla birlikte bademlerden bahsediliyordu. bademlerin lezzetinden, aci tadindan vesaire. hatirladigim kadariyla o sira sohbete dahil olan insanlar kendilerini bademe benzetmislerdi. ranini'yi sanirim hep o sohbet odasindaki huzurlu, sakin sakin yazan, sesini duyurmak icin farkli renkler, buyuk harfler kullanma ihtiyaci duymayan, iki nokta ile sag parantez sari bi yuze degismesin diye arasina bir bosluk birakan biri olarak gorecegim.

(biraz daldan dala bir yorum oldu.)

ranini dedi ki...

@mum boya

ben, o odayı, hikayeleri ve shire'ı çok özlüyorum.
: ))

cenebaz dedi ki...

Bi de 1973 yapımı Hülya Koçyiğit'in İlk Kadın Evliya;Rabia'sı var, zaar o zannettiler...

mcdonell dedi ki...

bugün emek'te belalı düğün öncesinde tam önüme john malkovich'in oturması festivalin en büyük sürprizi oldu benim için. lan 2. sıradan film izlenir mi diecekken adam alkışlar arasında geldi oturdu önümdeki koltuğa:) festival boyunca az ama öz film seçerek marjinal faydanın dibine vurduğumu söyleyebilirim yani

NN dedi ki...

iyi pazarlar sevgili ranini,
umarım keyifler iyidir. vakit yokluğundan ne zamandır ne yorum atıyorum ne okuyabiliyorum seni.

festival filmleri genelde güzel oluyor. ama dvd'lerini bulmak kolay değil.

Aşk-ı Memnu iyi gidiyor bence en azından sezon tatiline girmeden hareketlendi.

selamlar xxx