Cumartesi, Ekim 05, 2013

Kayıp: Korkma Baba, Korkma..



4. bölüm karanlık ve gerilimli bir ortamda elinde silahla ağlayan Kemal ile Falko'nun konuşmasından açılarak 24 saat geriye sıçradı. (Bu geri git, ileri gel hallerinin devamlılığını umarım biri sıkı tutuyordur da, patlamazlar diye dua ediyorum..) Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, Murat Şarman rolünde Kürşat Alnıaçık'ı plastik malzeme olarak çok başarılı buluyorum. Tam role biçilmiş kaftan. Ortama ve hikayeye alıştıkça eski usül fazladan mimikli oyunculuğu da azalmaya başladı. Yakında bu karakter her açıdan tadından yenmez hale gelecek. Ve elbette bahsetmeden geçemeyeceğim ikinci durum da kasabın yatağından çıkmış gibi saçı başı perişan bir halde, ailenin acısından rol çalan Elmas. O da biraz kendine çeki düzen verse, biraz toparlansa çok iyi olacak. Yoksa fena halde zan altında kalacak. Acaba Elmas o kadar korunaklı bir sitede, kaymak tabakanın kapısına gelen iki tüysüz polise oğlancağızı elleriyle şıp diye teslim etmenin vicdan azabını mı çekiyor, o teslimatta bir bit yeniği mi var, anlamadım gitti. Size de fazladan bir perişan ve dövüngen gelmiyor mu?

Leyla o kadar tatlı uyuyordu ki bütün bölüm uyanmaması için dua ettim. Uyansa da artık ağlamasın. Hem kendini hem de bizi helak etti kaç bölümdür. Leyla'nın dövünmelerini, ağlayıp inlemelerini gerçekten izleyemiyorum. Hoş, geçen bir arkadaşım, "Anne olmadığın için anlamazsın o acıyı, az bile atıyor kadın kendini yerden yere" demedi de değil. Demek beni böylesi boğan oyunculuğun total üzerinde de garip bir etkisi var. ( Pardon Vildancım ama, totalsin kabul et) Neyse.. Senaryo ilerlerken, Hansel ve Gratel gibi arkasında ekmek kırıntıları da bırakmaya devam ediyor. Aslında hikayenin karakterleri çok katmanlı dizilmeye çalışılmış. Her biri çok yüzlü ve derinlikli kurgulanmaya çalışılmış. Oldukça da başarılı ilerliyorlar. Misal Falko, hikayeye dahil olduğu ilk günden beri taammüden kötü bir karakter olmadığını satır aralarında avaz avaz bağırıyor. Bu bölümde de Falko'nun özünde ne kadar yumuşak kalpli bir "kurban" olduğunun altı iyice çizilmiş. Öyleyse Falko intikamını neden bir çocuk üzerinden alıyor, neden çocukla can acıtıyor? Bölüm boyunca en çok da bu soruyu sorup durdum. Artık Çıyan Kemal, zamanında Falko'nun bacısına mı atladı da sonra karnında çocukla sokağa attı ve bu acılara sebep oldu, sanırım gerçeği öğrenmemiz oldukça uzun sürecek.

Biliyorsunuz, hikayeyi izlemeye başladığım ilk bölümden itibaren Mehmet ve Özlem arasında acilen arızalı bir aşk tesis edilmesi konusunda ısrarlıydım. Bu bölümde artık "ilişki" kurulacağına dair net ipuçlarını vermişler. Teşekkürler Türkiye! Mehmet de yakışıklı adam Allah için.. Kim bilir, onun da bu kadar sene sapsız üzüm tanesi gibi bir başına kalmasının altında ne tuhaf kalp kırıklıkları vardır. Hikayenin tek arızalı kalbi de Özlem değil elbette. Adamın ağzı yanmamış olsa tek başına serseri mayın gibi ne dolansın ortada? Bölüme damgasını vuran da Mehmet ile Özlem'in kaza ile ağız ağıza kalmasıydı ki o sahne bana kalsa 25 saniye daha sömürülesiydi. (Lüften ilerleyen bölümlerde Mehmet ya da Özlem o sahneyi bi hatırlasınlar, korkmayın valla gideri var.) Yeri gelmişken hemen belirteyim, Mete Horozoğlu çok sağlam bir oyuncu. Ölçümü de söyleyeyim; onca sezon ekranda hem de çok popüler ve çok izlenen bir işin başrol oyuncusu olarak kaldı. Şimdi Kayıp'ta izlerken aklıma tek bir an bile olsun 'Soner' gelmiyor.

Bu bölümde kafama takılan şey, Kurye'yi bulabilmek umuduyla Mehmet'in, "Site içi güvenlik kamerası var mı?" sorusu oldu. Mehmet zaten daha ilk gün o kameralı odaya oturup, polis arabasını teşhis etmemiş miydi? O halde Mehmet, ultra nitelikli ve iyi bir "iz sürücü" olarak site ve güvenlik sistemi hakkında bütün soruları sormuş ve cevapları çoktan alıp, ezber etmiş olmalıydı. "Ay kız aklına gelmemiştir çocuğun.." cevabı beni kesmez. Mehmet o esnada, "Site içi güvenlik kamerası vardı değil mi?" dese yine sahne kurtulurdu. Şahsen, doktorun sakat kalması uğruna mikro cerrahi gerektiren parmağı iptidai şartlarda dikmeye kalkışmasına bile bu kadar takılmadım. Bölümün en tatlı yerinde tam Mehmet ve Özlem kikirderken Leyla uyanmasın mı? Bir an bakışları su bardağına takılı kalınca, dedim tamam, felç indi, kurtulduk çok şükür! Fakat sonra bıraktığı yerden, hızla ve aynı telaşlı, abartılı antik oyununa devam etti. Leyla çıkınca hikayeden ölümüne kopuyorum.

Elbette Leyla acılı bir annedir ve dövünmeli, ağlamalıdır. Ancak Leyla'nın ağzından çıkan acıya gözleri inanmıyor. Neredeyse Leyla oğlunu kaçırtıp, kocasına ders vermek istediği için böyle oynuyor bile diyeceğim. (Oyuncunun karakter yorumunu anlamlı kılmak ve olayın adını koymamak için ne şekillere giriyorum farkındaysanız.) Ekşi Sözlük'te ısrarla "Ransom"dan alıntı olduğu söylenen basın toplantısı fikri aslında bana da keskin bir viraj gibi geldi. Polisi işe karıştırmamak için yeri göğü inleten Leyla, bu basın toplantısına nasıl ikna oldu görmek isterdim. Mehmet ayağa kalkıp, "Evreka!" dedi ve Leyla'yı ikna etti. Açıkçası inanmadım. Hatta Leyla'dan daha çok şüphe etmeye başladım. Zaten iyi yürekli bir kadın olsa Elmas çarşafları değiştirdi diye o kadar kabarıp, dövünmez ve özellikle de kabalaşmazdı. O sahnede Leyla neredeyse Elmas'a vurmak üzereydi. Bence Leyla'nın bunca dövünmesinin altında bir bit yeniği var. Söylemişti dersiniz.

Dizinin son 20 dakikası oldukça yüksek tempoda finale yürüdü. Çok da iyi bir sahneyle bitti. Falko, Şarman Ailesi'nden hem düzenledikleri basın toplantısının (umarım) rövanşını aldı, hem de başına bela olan Bilal'den kurtuldu. Kemal'e gerçekten çok acıdım. (Hoş, anasına söyleye söyleye nazar babasına değdi galiba bu bölüm Kaan Taşaner de biraz over acting limitlerine dayanmıştı ama bizde kredisi bol diye ses etmiyorum.) Tekne sahnesinde Kerem, "Korkma baba.." dediğinde de gözümden akan yaşı tutamadım. Finalde Bilal ölmezse o zaman B planına geçeceğim ve bütün bu olanların Kemal için organize edilmiş, sürpriz bir doğum günü hediyesi olduğunu iddia edeceğim. Ona göre.. Özetle, gayet güzel bir bölümdü. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık.

Öyle yani..


.







2 yorum :

cenebaz dedi ki...

hem total hem de anne olarak Leyla'nın yaptıklarını yadırgamıyorum. Hele ki giden için bu kadar çırpınırken, söz konusu kızı olduğunda sanki hiç bir şey yokmuş gibi davranarak, onu olaylardan uzak tutmaya, çocuğa çaktırmamaya çalışması tam bir annenin yapacağı şeyler. Bir yandan içi yanarken diğer yandan elindekini korumaya çalışıyor. Bence de annelerin gözüne pek batmıyor. benim olay örgüsünde gözüme batan şu oldu. Bilalin (şoför), Keremi kaçırdığını hemen akıl edip şantaj yapmaya kalktığı Falkoyu Kemal nasıl hemen düşünemiyor?neyse o kadar kusur kadı kızında da olur.bu kayıp seyredilir.cuma geceleri kaymaklı ekmek kadayıfı oldu. önce yalan dünya, ardından kayıp. kanal d bizde cuma akşamı ekranı parselledi.

nesli dedi ki...

Bence anne az bile agliyor. yerine kendimi koydukca nabzim degisiyor benim ya, gidip gidip bebegimi opuyorum.