Çarşamba, Ekim 09, 2013

A.Ş.K: Kerem'in Seçimi..


Balkanlar ve Uzak Asya'nın en fashionista mafyası Orhan, geçen bölüm Azra'nın kafasına silah dayayınca (Utanmıyor da bücür şey, hesabını Kerem ile göreceğine kadın üzerinden baskı kurmayı hangi memleketin mafyasından öğrendiyse?) Kerem, Şebnem'le evlenip, mirasa konma planına yanaştı. Öfkesini dindirdi ve plana uymayı kabul etti. Elbette kazın ayağı öyle olmayacak ve Kerem tez zamanda Şebnem'e gerçekten aşık olacak. Asıl çatışma da bu aşamada başlayacak. Azra'nın daha ilk bölümden itibaren ipuçlarını verdiği kıskançlıkları ve hırsı da, Kerem'i canından bezdirecek. 

Doktor'un, Şebnem'in sağlık durumunu annesinden gizlemesi biraz tepki topladı ama unutmayın ki Şebnem reşit olduğu için bu bilginin saklanmasını isterse doktoru da, hastahane de uymak durumunda kalır. Ancak bu kadar güçlü bir kadının eğer huylanırsa kızının sağlığıyla ilgili bilgilere ulaşması 5 dakika sürerdi, öyle de oldu. Neslihan, kızının hastalığının nüksettiğini ve tedavi olmak istemediğini öğrendi. Ağladı durdu. Laf aramızda Neslihan Hanım'a da ağlamak hiç yakışmıyor. Neslihan demişken, bu bölüm Neslihan hiç işe gitmedi. Asistan eve geldi. Can'ın da işe gidesi yok belli ki. O zaman boş yere bir "iş yeri" tesis etmenin, mekan açmanın, para harcamanın anlamı ne? Hiç. Neyse.. Azra ve Kerem, Orhan'ın elinden kurtuldukları geceyi birlikte geçirdiler. Umarım, Kerem gider ayak bir de Azra'yı hamile bırakmaz. Azra'nın da dertleri Kerem'in arkasını toplayınca bitmiyor. Evde de başı rahat değil. Arızalı bir kız kardeş, ayarı her an kaçabilecek gözü yükseklerde bir anne ile uğraşması gerekiyor. Hayata bu kadar asılmasının, hırslı olmasının sebebi de zaten baş belası haline gelme potansiyeli yüksek aile bireyleri ve onlar sebebiyle yaşadığı travmalar olmalı. Azracık, anası ve kız kardeşinin önüne bir çuval para atsa doymaz, akşamına kalmaz kapısına dikilirler.

Bu arada hikaye Azra'yı, Can'ın kucağına doğru iteliyor ama kızcağız Bücür Orhan'ı alsa daha mutlu olur. Söylemedi demeyin. Orhan, sinek'i göbekten vurdu bu bölümde kumar masasında.. Şık planlanmış bir sahne olması dışında ne işlevi vardı diye düşündüm. Sanırsam, Orhan'ın taammüden kötü olmadığının altını çizmeye çalışıyorlar. Orhan'ın da bu üçlü aşk hikâyesinin kenarına köşesine tutunmasını sağlamaya çalışıyorlar. Kalsın. Benim için mahsuru yok. Tugay Mercan izlemesi keyifli bir oyuncu, sezonlarca hikayede kalsa ses etmem. Ancak ufak sahneler halinde dizilen yan hikâyeler dolgu malzemesi olmaktan hızla çıkmalı, anlam kazanmaya başlamalı. Saçma sapan holding/ moda tabanlı iş konuşmaları ve sahneleri yazılacağına yan karakterlerin hayatlarına derinden bakmak daha keyifli olacak. Kerem'in yardım istediği polis arkadaşı da bana göre etkisiz eleman. İleride işe yarayacak diye bu kadar sayfa kaplaması beyhude. Zamanı gelince girer hikayeye işini yapar, çıkar. Keşke polis oğlana harcayacağınız eforu Can'a harcayıp, onun varlığını anlamlı hale getirseniz. Can'a kesik asistan bize yetmez..

Neslihan, Kerem'e gidip Şebnem'in hastalığını anlattı ve yardım istedi. Kızını tedavi olmaya ikna etmesi için adeta Kerem'e yalvardı. Para teklif etmesini bekledim. Etmedi. Ha, Neslihan neden Kerem ile kızının üye olduğu Spor Salonu'nda görüşme riskine girdi derseniz, zamanı geldiğinde Şebnem'in bu ziyareti öğrenmesi ve sorun çıkması için derim. Ayrıca Neslihan gibi hikayenin başından beri güçlü, tuttuğunu un ufak eden, kıvrak zekalı, yedi düvelin hakimi iş kadını olarak kurgulanan bir karakter nasıl oldu da Kerem'den ve tepkisizliğinden huylanmadı? Neslihan, kızının hastalığını anlattı. Kerem ise çok normal bir bilgi gibi zerre şaşkınlık/ üzüntü belirtisi göstermeden dinledi ve yardım etmeyi kabul etti. Normal şartlarda her insanın bu kadar tepkisizlik karşısında huylanması gerekmez mi? Ben olsan, Kerem'in vukuatlı nüfus kaydını bile çıkarttırmış, bağırsağında dönenleri bile kayıt altına aldırmıştım. Olanları, "ne yapsın? O da acılı bir anne neticede, denize düştü, yılana sarıldı." diyerek açıklamak yeterli olur mu dersiniz? Can, uyardığı halde Neslihan huylanmadı. Hikaye böyle de kurgulanabilir elbette ama o kadar uyanık ve güçlü bir kadının Can'ın uyarısına rağmen uslu kedi gibi "dur bakalım dün bir bugün iki" demesi ikna edici değil.

Bölümde acemice planlanan ve önemli bir yere bağlanmayan tesadüfün üzerinde durmayacağım. İstanbul gezmelerini fotoğraftan görmek de aniden buz kesen yağmurlu havanın aziziliği olsa gerek diyorum. Yoksa standart senaryo/ reji, doğası gereği o İstanbul gezmelerini klip yapar, arkaya da bir Sezen Aksu dayardı. Şimdi bakalım önümüzdeki bölümde Şebnem, Kerem'in evlenme teklifini kabul edecek mi? Açıkçası önümüzdeki bölümü heyecanla beklememi sağlayan Şebnem'in cevabı değil Neslihan ve Can'ın alacağı tavırdır. Açık söylemek gerekirse diziyi sadece Hazal Kaya'nın cesur seçimi, level atlattığı oyunculuğu, Bücür Orhan ile Müzeyyen'in akıbeti ve Ömür Atay'ın tatlı rejisi için izliyorum. Takdir edersiniz ki bu hikayenin beni cezbetmesi mümkün değil. Üstelik sahne sıralamasında karmaşa ve diyaloglardaki yavanlık, inandırıcılıktan uzak cümleler de baki..

Emeği geçen herkesin eline sağlık olsun..



Öyle yani..


.















Hiç yorum yok :