Pazartesi, Ekim 12, 2009

Ne düşünüyorsun?


Küçük adımlar at... Kriz anlarında öncelikle ilk 1 saati planlayarak devam et hayata, demişti bir dostum. Birkaç gündür sesimin kesilmesi, tadımın fena halde kaçık olmasıyla ilgili. Kaç kere yemin ettiğimi, söz verdiğimi ben bile unuttum. Annemin her hastane çıkışında, vezne başında faturayı öderken ve ödedikten bir süre sonra yanımda yöremde bulunanlara, "ulaan bu kadını bi daha la paix'ye yatırmaya kalkarsam, iki olsun!" demişliğim vardır. Sürpriz! Annemi hastaneye yatırmam gerekiyor. Hastalandığından bu yana ilk kez manik hali bu kadar kontrol edilemez ve öfke dolu oldu. Ele avuca sığmadığı gibi aşırı derecede de saldırganlaştı. Önceki yıllarda manik zamanlarında yine gece yarılarına kadar eve girmez, susmak bilmez, uyumaz ama kimseye özellikle de bana zarar vermez, can yakmayı bağırıp çağırmayı aklından bile geçirmezdi. Bir süredir tedavisinin gerekleri ile ilgili en küçük bir cümle bile kuramayacağım kadar haddizatında bu konuda ima bile kabul etmeyecek kadar sinirli hale geldi. İlacını içmeyi unutma, dediğim anda bile öfke kusuyor, bağırıp çağırıyor. Ufak tefek darp olayına bile girmeye başladı.

Annemi bu hastalık sürecinde yalnızca depresif olduğu yani en dibe indiği zamanlarda hastaneye yatırdım. Hani artık oturduğu yerden bile kalkmamak için bahaneler uydurduğu, ağzına verdiğiniz lokmayı tükürdüğü, dolu su bardağını bile kendi başına ağzına götürmediği zamanlarda hastaneye yatırdım. O sebeple bu öfkeli hali benim için de oldukça yeni ve tedbirsiz yakalanmama sebep oluyor. Hastalığı ilk kez teşhis edildiğinde yani 10 yıl önce o zamanki doktoru yaş ilerledikçe bu manik- depresif geçişlerin zaman aralıklarının da oldukça kısalacağını söylemişti. Görüldüğü üzere de annem hastaneden çıktıktan 3 ay sonra yeniden hastaneye yatacak düzeye geldi. Gözüm aydın! Uzun zamandır annemin hastalığı ve getirileriyle baş etmeye çalışırken küçük adımlar attım. Önümde görünen ilk virajı kazasız belasız almayı hesapladım. Dur bakalım önce bugünü atlatalım, dedim. Ancak görünen o ki hızla daha radikal kararlar almak zorunda kalacağım.

Bu gece gizlice annemin evine gittim. Geçtiğimiz iki hafta içinde iki kez evinin anahtarını -bir tanesinde çantasıyla birlikte- kaybettiğini ve kapının kilidini değiştirdiğini söylemişti. Bu gece gördüm ki kilit hiç değişmemiş, kaybettiğini söylediği çantası da küçük odadaki komodinin alt çekmecesinde duruyor. Komodinin çekmecesi düzenli olarak içtiğini söylediği ilaç kutularıyla, doktorun verdiği sözde 'eşantiyon' ilaç kutularıyla doluydu. Annem ilaçlarını içmiyor. 15 gün önce yapılan kan tahlili düşük çıkınca ilaçlarını en azından düzenli olarak içmediğini anlamıştık. Doktoru bir şans daha verdi. Konuşup ikna etti, yeni bir ilaç programı hazırladı. Kullandığı diğer ilaçları bırakıp tek bir ilaca geçti. Bunu da içmiyor. Elbette gece körü tetiklenip, kıçına neft yağı sürülmüş gibi annemin evine gitme sebebim zaten bildiğim bu gerçekle yüzleşme ihtiyacı değil. Geçen hafta evde çalışan kadına telefon edip, "Yürüyen merdivenlerden düştüm kafatası kemiğim çatladı. Memorial'dayım ama çocuklarının ölüsünü gör kızıma söyleme, çok üzülür." dediğini öğrendiğimden beri zaten diken üzerindeydim. Bu akşam da yakın bir ahbabımıza telefon edip, "İki hafta hastanede yattım. Kızımın haberi yok. Hastane parasını ödemek için tefeciden borç aldım, geri ödemem lazım." diyerek para istediğini öğrenince benim mekanizma toptan iflas etti. Önce bir ağlama krizine tutuldum. Ağlamam kesilince de bir an önce evden çıkmam gerektiğini hissettim. İlk defa evde yalnız kalmaktan, tek başıma olmaktan korktum.

Tepkilerimi kestiremedim ve evden çıktım. Bir arkadaşıma gittim. Sakinleştim. Eve dönerken annem aradı ve, "feriköy'deki emekliler evine çay içmeye gidiyorum, merak etme." dedi. İki dakika sonra kendimi annemin evinde buldum. Evde ne aradım? Bİlmiyorum. Geçmiş zamanlarda annem hastaneye yattığında sağa sola, esnafa ya da arkadaşlarına küçük borçlar yaptığını öğrenirdim. Nerede ve kimde olduğunu bir türlü bulamadığımız, annemin ise hiç hatırlamadığı elektrik süpürgesi, ütü ya da düdüklü tencere taksitlerini ödemişliğim, her hafta eline makul miktarda para verdiğim halde çay bahçesinin garsonu tarafından utana sıkıla yoldan çevrilmişliğim vardır. Söylediği yalanların tuhaflığından, ihtiyaç içinde olduğunu ima ettiği anda yanımızda yöremizdeki insanların doğrudan vazifelerime yönelen bakışlarının karanlığından rahatsız olmaktan vazgeçeli çok oldu. Annemin hastalığının islâh edilemezliğini açıklanamaz bulanların inceden suçlayıcı ses tonlarını çoktandır duymuyorum. Bu gece sade ve sadece (kulakların çınlasın!) borç olarak istediği parayı acaba ne için kullanacaktı sorusunun cevabını düşünüyorum. Bu sefer oldukça yüklü miktarda paraların peşine düşmüş olmasının umarım sağlam bir gerekçesi yoktur diye umut ediyorum. Umut ediyorum ama, iki saattir de mide ağrısından kıvranıyorum. Bu ağrının, götüme girmesi muhtemel sağlam bir kazığın habercisi olmamasına da gönülden duacıyım.

İkimizden birinin bu amansız gidişi durdurması gerekiyor...




••
Yevgenizamyatin, BüyükAda -31 Mart 2008

.

17 yorum :

Gulhan dedi ki...

isin cok zor Ranini...ablami zorla doktora goturup, 15 gunluk "slow release" ignelerinden yaptirdik, biraz daha kontrol edilir hale geldi.

boyle bir ilac kullanimi imkani yok mu onun icin?

Mademoiselle Coco dedi ki...

Ağladım..

tuba dedi ki...

Sevgili Ranini,
bu yüzden hep derim..

çocuk yapacaksan 2 tane olmalı. 2. yi yapmayacaksan, 1. de olmamalı.

tek çocuk olan
tek çocuğu olan

ben..

biliyorum gerek kalmaz.. istemezsin ama neyse mail atayım bunu..

Allah yardımcın olsun..

tuba

ranini dedi ki...

@gülhan

o söylediğin iğneyi bugün vurdu doktoru... ama iğneden sonra saldırganlaştığı için yatırmak zorunda kaldım... şu anda hastanede...

Gulhan dedi ki...

Ranini,
Onun dozunu ayarlamalari vakit aliyor, sonra yan tesirleri filan. ne diyecegimi bilemiyorum, sabir dilemekten baska care yok.

ranini dedi ki...

@gülhan

anlattı doktor yan etkileri.. bu sebeple yani yan etkileri bertaraf etmesi için gerekli hapları yutmayacağı için bir faydası olacağından zaten umudum yok. zaman kazanmaya çalışıyorum. bugün saldırgan haliyle ne kendi evini ne kendi evime getirmem mümkün değildi. ya kendine ya da bana zarar verecek durumdaydı. birkaç gün zaman kazanıp kafayı toplayıp kesin çözüm olacak bir formülü uygulamaya koymam lazım. böyle yani..


@tuba

içimi ısıttın mailini okudum.. saol.. gerçekten saol..

gülcan dedi ki...

kendi sağlığına dikkat et dememde fayda varmı ?

ranini dedi ki...

@gülcan

doğal olarak on numara değilim ama iyiyim. yorgunum biraz.. bilmediğim bir mekanda rezalet çıkartması bildiğin mekan basması sorun değil de o esnada ona bir zarar gelecek diye korktum. gidip oradan alana ve hastaneye yatırana kadar ellerim filan titredi..biraz başım ağrıyor, ama iyiyim. bu hafta rahatım, görüşmemize de izin vermez doktor annem toplanana kadar.

gülcan dedi ki...

kolaylıklar diliyorum arkadaşım,bu son olur inş.

seloke dedi ki...

Sevgili Ranini;

Öyle ekrana bakıp duruyorum 5 dakikadır falan. Bir kaç ay önce bana tesellilerin en güzelini veren bu insana ne yazabilirim diyorum. Dayan diyebiliyorum sadece. Sabretmek olduğun yerde, bulunduğun noktada durabilmek, dayanabilmektir diye duymuştum. Sabret ve dayan. Bunlar için, tüm bu olanlara sabretmek için bulunuyoruz buralarda.

Çok sevgiler ve inandıklarıma ettiğim duaları yolluyorum sana.

Adsız dedi ki...

@Ranini,

Yaklaşık 2 sene önce küçük kardeşim yurt dışında herkesin aman da aman ayyy ne güzel dediği bir lise-kolejde okurken, "homesickness"tan ve "over-studying"den kaynalandığı sanılan ama bir türlü iyileşmeyen depresyonundan ötürü okulu tarafından annemle babamın onayıyla apar topar hastaneye yatırıldı... Sonra zaten, lithium deficiency yaşadığı, bipolar olduğu tastiklendi hastane komitesi tarafından. Bundan dolayı da Turkiye'ye annemle-babam geri getirdi kendisini, şu an TR'de lise eğitimine devam ediyor. İnanır mısın, hastanede (ki Avrupa'nın sayılı, en iyi clinique'lerinden biridir) yaşadığı kötü tecrübelerden ötürü (kötü tecrübeden kasıt, kelle paça, herkesin gözü önünde hastaneye yatırılmak, yaşı küçük olduğu için kendi isteğiyle çıkamaması ve orada 2 aya yakın bir süre intensive bir şekilde tedavi görerek yaşamak durumunda kalmasıdır) ilaçlarını düzenli olarak aldığı gibi, en deli çağında olmasına rağmen (aralıkta 17 yaşına basacak) alkol ile filan asla almıyor ilaçlarını. Diyeceğim şey şu: Bazen hastanelerin haddinden fazla disiplinli tutumları da hastada "Bir daha buraya gelmemeliyim, kendime çekidüzen vermeliyim aksi takdirde hayatım elimden gidecek" bilincini kazandırıyor. Umarım anneciğin o bilinci kazanır bu sefer. Kalbim seninle. Çok zor biliyorum, ama inanırsan olur tontonum. Seni seviyorum hem de çok.

ranini dedi ki...

başkan,

bu durumda annemi devlet hastanesine yatırmam lazım ki "bir daha buraya düşmeyeyim" duygusuna kapılsın. çünkü la paix'de 5 yıldızlı otel gibi servis veriyorlar.

Zelmac dedi ki...

off çok zor Ranini,

Allah veya inandıgın herneyse sabır versin. Bu zamanı çabuk atlatsın, kendini toparlasın evine dönsün

Bir de hastane dışından başka bir psikyatristi dinlese annen, belki yabancı ve hasteneden olmayan birinin telkinleri daha etkili olabilir

sinagrit dedi ki...

Ranini,benimkide hastahane konusunda çok direniyor. Vucudun genel parametreleri bozulunca demansın etkileride daha şiddetli
oluyor. Öğretmen emeklisi olmanın
en güzel yanı heryerde işinizi gördürecek eski bir öğrencinizin
bulunması. Bizimkinin eski bir öğrencisinin yardımı ile bir üniversite hastahanesine yatırdık.
Ondan sonrada başımıza bela aldık.
Her sabah gidiyorum. Sabahın köründe kalkmış.arkası dökülmüş saçlarını önden tifte tifte kabartmış. Arka taraf tavuk kıçı gibi açıkta, portakal rengi rujunu( tam olarak renk bu) sürmüş. Donunu yıkamış,radyatörün üstüne asmış,(donun alt tarafı sarı üst tarafı gri)yatağın içinde yeni gelin edası ile bekliyor. Beklediği ben değilim.Zavallı babamda değil,intern'leri bekliyor. Yemin ediyorum onlarla flört ediyor. Hali tavrı gör genç kız. Hepsinin adını biliyor. Anne torunlarını say desen onu bilmiyor.20 gündür yıkanmıyor. Hep yeni yıkandığını sanıyor.( Yada günde üç kez yıkanıyor)Bir mülayimlik geldi üstüne sorma.Hadi intern'ler
gelicek dedikmi her söylediğimizi
yapıyor.
Şimdi bu ne? Resmiyeti ve katı ahlakçılığı ile bütün gençliğimizi eriten annem 80 yaşında flörtün ne kadar heycan verici bir durum olduğunu keşfetti. İnsan beğni çok grift, çok şakacı ranini...
Çoğul olman lazım. Bu durumlar tekil halledilmez. Yokmu teyze, hala, dayı? ne biliyim candan birileri.
Sende farkındasın ranini bir gün
radikal bir karar vermen gerekecek.
Sakın geç kalma..

Gulhan dedi ki...

Sinagrit,
raniniden izin alarak bir sey soyleyeyim.. hepimizin basina gelebilecek bir olaydan bu soyledigin, senin de benim de. senin icin zor anliyorum. Ama uzulme, gul gec, ne olacak yani? filort atse ne olur etmese ne olur bu saatten sonra?
Sana bir siir yollayayim :Jenny Joseph'den tercume edemedigim icin kusura bakma isteyen olursa ederim ama..

WHEN I AM AN OLD WOMAN I SHALL WEAR PURPLE
With a red hat which doesn't go, and doesn't suit me.
And I shall spend my pension on brandy and summer gloves
And satin sandals, and say we've no money for butter.
I shall sit down on the pavement when I'm tired
And gobble up samples in shops and press alarm bells
And run my stick along the public railings
And make up for the sobriety of my youth.
I shall go out in my slippers in the rain
And pick the flowers in other people's gardens
And learn to spit

You can wear terrible shirts and grow more fat
And eat three pounds of sausages at a go
Or only bread and pickle for a week
And hoard pens and pencils and beermats and things in boxes

But now we must have clothes that keep us dry
And pay our rent and not swear in the street
And set a good example for the children.
We must have friends to dinner and read the papers.

But maybe I ought to practice a little now?
So people who know me are not too shocked and surprised
When suddenly I am old, and start to wear purple.

con-science dedi ki...

Dayan...

Bu da geçer...

Dayan...

Adsız dedi ki...

ben bu bloğu çok seviyorum.seni ranini ve yazanları, hepinizi.