Pazar, Eylül 13, 2009

Ziyan...



İstanbul'un eski yüzlü göğüne kanıp, evde oturmaya karar verdim ve giysi dolabına giriştim bu sabah. Niyetim sökükleri dikmek, düğmeleri yenilemek ve sevilmeyenleri kenara ayırmaktı. Siz de giysilerinizin düğmelerini yeniler misiniz? Bizim evde paketi yeni açılmış gömleklerin bile düğmelerini sağlamlaştırmak, ne alınırsa önce düğmelerini değiştirmek, düzenli olarak da yenilemek oldukça eski bir gelenektir. Doğal olarak evin demir baş eşyalarından biri de kurabiye kutusundan bozma o kocaman, teneke düğme kutusudur. Eskiden düğme bastırmak ve küçük el tezgahlarında kalıplanmış çeşit biçim tahta, kemik ya da sedef düğmeleri satın almak için bir ucu BalıkPazarı'na açılan Aynalı Pasaj'a giderdik. Bakmayın şimdilerde alnının orta yerine kocaman ve parıltılı harflerle "Avrupa Pasajı" yazdırdığına, bu pasaj benim çocukluk hatıralarımın aynalısıdır.

O zamanlar pasajın bitişik nizamlı dükkâncıkları baştan sona pliseci ve düğmecilerin işgali altındaydı. 80'li yılların sonlarına doğru ticareten de asimilasyona maruz bırakılan bu küçük esnaf, aynalı hattı tahliye etmek zorunda kaldı. Şimdilerde pasaj, Ergun Hiçyılmaz'ın 90'ların sonunda yerleştiği, koleksiyonerlerin uğrak yeri haline gelen küçük misafirhanesini saymazsak, turistik eşya ve kuyum satan birbirinin kopyası ruhsuz dükkanlarla doldu. Annemle birlikte düğme almak için Aynalı'ya gitmeyi severdim. Cam tezganın üzerine boca edilen çeşitli boy ve renkte düğmeleri pirinç ayıklar gibi biteviye tırtıklayarak oynanan, 'aynısını bul' oyununu çok severdim. Yolunuz İstiklal'e düşer ise pasajın hemen yanındaki Sahaflar Çarşısı'nın giriş katındaki 2 metre kare dükkana sığınarak baba mesleğini sürdürmeye çalışan o son düğmeciyi mutlaka ziyaret edin. Benim gibi eliniz boş dönmek istemiyorsanız da yolunuzu pazar gününe denklemeyin.

Hoş, ben de istiklal salınımından elim boş dönmüş sayılmam. BalıkPazarı'ndan hünnap, Mephisto'dan Ziyan, sokaktan da bir avuç kestane aldım. Kısa günün kârı... Bir de arkadaşıma rastladım. Hakan Günday'ın son kitabı Ziyan'a elimi uzattığım anda sağ omzumun üzerinde belirip, kulağıma "hani askerliğini yapmadan kitap yazmaması için gerekirse gidip kapısında yatacaktın?" diye fısıldadı. Fil hafızalı arkadaşım, sözde tutarsızlığımı yüzüme vurdu, huzur buldu. Bu arada ona söylemedim ama Hakan Günday da askerliğini yaptı, tezkeresini aldı. Ömrü uzun, yolu bereketli olsun. Neyse, demem o ki Günday'ın 'Kinyas ve Kayra'da zihnime yaşattığı büyük hayal kırıklığının sebeplerini de yeri gelirse uzun uzun anlatırım ama Ziyan'ı taammüden satın aldım. İlerleyen günler içinde kitapla ilgili izlenimlerimi sizlerle paylaşmayı planlıyorum. Kestaneler ise eve gelene kadar buz gibi oldu.

Hepimize huzurlu bir hafta diliyorum.
Böyle yani...


.

14 yorum :

Adsız dedi ki...

güzeeel! dizileri yedin bitirdin şimdi de edebiyat dünyasına mı teşne olacaksın?

ranini dedi ki...

@adsız

cık! olmayacağım adsız, diziler kadar prim yapmaz. düşünsene en kabadayısı 600 bin satsa, %1 reyting eder. elimi bile kaldırmam, endişe etme ;)

felek melek dedi ki...

kinyas ve kayra'yı beğenmedin mi????

gülcan dedi ki...

Pasajın bir ucundan bir ucuna uzanan kordonet sarma makinesi geldi gözümün önüne.Düğme mevzu aynen bendede devam :)

ranini dedi ki...

@ gülcan


aaa, bak onu unutmuştum, iyi ki hatırlattın :)



@felek melek

beğenmemiştim. elbette iki satır yazabilmenin ne kadar kanlı bir uğraş olduğunu biliyorum ve yazarının kalkıştığı yolculuğu saygıyla karşılıyorum.

ancak kitabın dizgi, dilbilgisi ve mantık hatalarını bir kenara koyarsak kitabın ortaya koymaya çalıştığı meseleyi ve yarattığı anti kahramanları abartılı bir hayranlıkla, ağzı kulaklarına fiyonk halinde karşılayanların da ahir ömürlerinde iki satır oğuz atay, bilge karasu, dostoyevski haddizatında kemal tahir bile okumadıklarını, nihilizm, hayat, ölüm, suç, ceza, anarşizm, psikoloji gibi kavramları hiç duymadıklarını düşünüyorum.

kitap, Anakin Skywalker hayranlarını fazlasıyla tatmin etmiştir ama benim için sahici bir vakit kaybı oldu.

acilin ben doktorum dedi ki...

ranini,
sen ister ki niyet et, kultablasindaki izmaritleri yazsan yine okutursun:)

yani misal nedir bu yazinin konusu? evden cikip istiklal caddesine gidip hunnap ve tanimadigim bir yazarin kitabini alip gelmissin ama okurken sanki cin seddini asmissin gibi zevk aliyorum. aniden dugmeleri ayikladim pirinc ayiklar gibi. gogun eski yuzlu halini ozledim :((

ranini dedi ki...

@doktor

esen karol, "izmarit kitabı" adında fotoğraflı bir proje yapmıştı, onu hatırlattın bana :) gerçi onların izmaritleri kültablasında değildi. yedi kişi yaklaşık bir ay boyunca istanbul'un çeşitli yerlerinde rastladıkları izmaritleri fotoğraflamışlardı. ne güzel kitaptır, bir ara detaylıca anlatayım..

havan batsın dedi ki...

haaaaa! senin sözünü dinledi yani hakan günday askerliğini yaptı öyle kitap yazdı öylemi ablası?

ranini dedi ki...

@havan batsın

üstadım,

imla denilen minik tümseği acilen atlamanızı istirham ederim. aksi halde sizin için okuduğunuzu doğru anlayabilmek meselesi K2'nin ana kampına ulaşmakla eş değer bir eylem haline geliyor.

seloke dedi ki...

Pangaltı'da var güzel düğmeci dükkanları. Küçük bir pasajın içinde. Renk renk kordelalar, fistolar, saçma sapan danteller falan.O fistolardan alıp mutfak perdeme diktim. Ben evvelki sene Nusaybin'de bir kadına 600 tl bayılıp şahane bir dantel salon takımı ördürdüm.Bayramlarda seriyorum. Aklıma birden büyük ablamın niye boş oturup da dantel örmüyorum diye attığı dayak geldi. Hey Allah'ım, Ranini senin yüzünden gemişte kalan tüm saçmalıkları bir bir hatırlıyorum. Benim de var öyle teneke düğme kutum. Şu anda farkına vardım ki, analarımızdan hiçbir farkımız yok. Sevgiler.

derin dedi ki...

sevgili ranini,
çok uzun zamandır okuyorum bloğunu ama hakan günday adı geçince dayanamadım bir şeyler söylemek istedim :)
son dönem türk romancılardan en sevdiğim isimdir hakan günday, kinyas ve kayra hakkındaki eleştirilerinin bir kısmında haklısın ama o kitabı yazmaya lise 2'de başlamış hakan onun da etkisi var tabi dilinin zayıflığının :)
azil'i okudun mu bilmiyorum ama onda daha geliştirmiş kendisini o da çok iyi bir kitap bence.
neden bilmiyorum ama çok heyecanlandım hakan günday okumana, kitabı ben de dün aldım biraz okudum şimdilik güzel gidiyor ama bence ilerleyen günlerde biraz olay olabilir bu kitap, tabu olan bir konuyu-askerlik- ele almış çünkü atatürkle ilgili de bir şeyler var sanırım o yüzden tartışma yaratabilir insanlar çok hassas böyle konularda biliyorsun.
ben bir iki güne bitiririm kitabı, senin yorumunu bekleyeceğim merakla okuduktan sonra hakkında lütfen yaz olur mu ?
sevgiler..

ranini dedi ki...

@derin

hatırlamak lazım ki dünya sanat/edebiyat tarihinde daha küçük yaşlarda daha ele avuca gelir, kayda değer 'eser'ler bırakanlar var.

derin dedi ki...

ranini,
iyi de ben hakan günday dünyanın en iyi yazarıdır veya 16 yaşında yazılabilecek en iyi kitabı yazmıştır demedim ki sadece hakan günday için konuştum kimseyle karşılaştırmadım, o kitabı yazmaya başladığında yaşı çok küçükmüş bu yüzden eksikleri elbette olacaktır diye. tabii ki daha iyi 'eser'ler bırakanlar var, onlardan da çok iyi edebiyatçı diye bahsediyoruz. hakan günday'ı ne kadar çok sevsem de iyi edebiyatçı diyemem demedim hiç zaten kendisinin de hiçbir zaman böyle bir iddiada bulunduğunu duymadım, umurunda olduğunu da düşünmüyorum açıkçası.

sanırım yanlış anlaşıldım söylediklerimde bu yüzden böyle bir açıklama yapma ihtiyacı hissettim.
sevgiyle kalın..

Laysamina dedi ki...

Ziyan'ımı sevdin mi bilmiyorum sonradan.
Kinyas ve Kayra'yı garip bir şekilde "hala" okumuyorum ben. Belki de herkesin övdüğü bu kitapla ya Hakan'dan vazgeçersem, ya hayal kırıklığına uğrarsam korkusundan.
Hakan Günday ya sevilir ya sevilmez bir adam. Niye sevmedin denmez. Kime, kimi niye sevdin diye sormadığımız gibi bunu da sormamalı...
Ama mesela, "Ziya'n" der bir yerde, Yonina'ya yazdığı mektubun sonunda. Aslında Ziyan der ama o "senin Ziya'n"dır...
Bu gibi ayrıntıları yazanlar da biraz sevilmelidir sanki?
Yandaş toplamaya mı çalışıyorum :)
Evet, ben kendisini cidden çok severim. Ama karanlıktaki insanları anlattığını düşündüğümden değil. O aslında içindeki sıkıntıları o adam ve kadınları kullanarak anlatıyor sadece. Bizim için değil, kendisi için yazıyor. Kendisine soranlara da kendisini değil başkalarını söylüyor...
Hem sanki sen de, bu sefer ne yazdı diyerek gizli bir merakla- taammüden - satın almışsın gibi... Yorumlarını ben de bekliyorum merakla. (ki ben sonunu sevmedim.) Ama düğmeler, aynalı pasaj ve diğer şeyler... Güzel olmuş a canım. Keyifle okunuyor, eline koluna sağlık...