Cumartesi, Eylül 05, 2009

Anahtar cebindeyse dönmek için bahanen var demektir


Yorulmuşum. Yorgunluk mu, uykusuzluk mu canımı acıtıyor, bilmiyorum. Aklım karışık. İçim bulanık. Benim çocukluğumda günlük tutmak pek yaygın bir alışkanlıktı. Kaç kez başladığımı, kaç kez yarım bıraktığımı unuttum ama düzenli olarak günlük tutan arkadaşlarımı nasıl kıskandığımı çok iyi hatırlıyorum. Cicili bicili, ucuz ama parıltılı bir kilitle güven altına alınmış, envai biçim defterlerim oldu ama, kağıt ve kalemle düzenli bir ilişki kurma konusunda sebat gösteremedim. Olmadı. Kısmet değilmiş. Şiir merakına da bulaşmadım genç kızlığa adım attığım yıllarda, masal da uydurmadım. Tebeşirle düz çizgi bile çekmedim sokak taşlarının üzerine...

Yazıyla ilişkim çok geç yaşlarda iş icabı kuruldu. Satışa çıkmak için hazırlanan özenli satırları denetledim. Çok basiretli insanların ticari cümleleriyle aşina uzun zamanlar geçirdim. Sevdim beğendim, sattım ya da ayar verdim. Tuhaf ama mesafeli bir ilişkimiz oldu. Yıllar sonra bir blog sayesinde düzenli olarak yazmaya başladım. Gündelik yazıyla ilişkimi düzenli kılan bir sebebim vardı. Artık yok. İçinde bulunduğum sebepsizlik dehlizinde sürünürken, düzenli olarak gündelik yazılar kaleme almaya devam edebilecek miyim? Bilmiyorum. Merak ediyorum. Eğer kendimi tanıyorsam sebepsiz yazamadığıma eminim. Du bakalım...


.

•• Fotoğraf: Vedat Ozan

23 yorum :

kadıköylü dedi ki...

biriiiinç!

felek melek dedi ki...

of be ranini ödüm patladı davet edilmeyeceğim diyerek :))))))

bu yorum kutusundaki harfleri kaldıııır göremiyorum.

adsız dedi ki...

ranini diyorki;


"Gitmek bir çöl resmiyle başlıyorsa, orada uçağı kazaya uğramış bir pilot da olmalı. Ve pilot tam da Küçük Prens'in istediği gibi bir koyun çizmeye başlamalı."


Canım sıkkın. Biraz da yoruldum. Aylar önce, detaylarını net hatırlayamadığım bir vesileyle, sanal hayatla ilgili bir yazı yazmış ve meseleye kendi bakışımı açıklamıştım. O yazı esnasında da, "Kim olduğumun önemi yok. Eğer gün gelir de, adalet duygumu ve samimiyetimi yitirdiğimi hissedersem zaten blogu kapatırım." demiştim. O gün geldi. Tam 12 saat oldu. 12 saattir, döne dolaşa blogu kapatma kararını kendimle tartışıyorum.

Kalemi elime aldığım ilk günden beri adaletli davrandım ve samimiyetle yazdım. İşbu sebeple şu andan sonra yazmaya devam edersem, "mış gibi" yapmak zorunda kalacağımı anladım. O zaman son noktayı koymanın ve yola çıkmanın zamanıdır.

Bu yolculukta bana eşlik eden herkese teşekkür ederim.
Keyfiniz daim, yolunuz bereketli olsun...

Böyle yani...

evren dedi ki...

sebepsizlik dehlizinde yüzerken mi? ranini... bir yıl içinde 250 bin kere okunmuşsun, 200'e yakın takipçi listeliydi eski sayfanda daha sağlam sebep mi olur?

Adsız dedi ki...

Adsız insanının bana gönderdiği o salak yorumun ardından var ya eve geldim ama hala başım ağrıyor :) Bak 4. ticket'ı aldığımda ehliyetime suspend yaparlarsa var ya kızıııım artık bi zahmet buraya gelirsin beni sağa sola götürürsün heee kızııım :) Seni tüm çirkefliğine (şaka şaka) rağmen bütün 'helk'ın olarak seviyoruz. Kızıııım, manini'ne noldu, onu öbür blogta mı bıraktın, niye nick sünnetine gerek duydun? :D

Adsız dedi ki...

O anahtarın da yedeğini yapıp bana gönder, dönmek için başka bahanelerin de olur fena mı kızıııım? :) Gerçi benim çantalarımda nah buluruz anahtarları, o ayrı beeea :D

ranini dedi ki...

başkan aşkolsun ahahahha intihar fikrini hiç sevmem tek bir satırımda da böyle bir eylemin ipucunu vermedim. kanma bir daha böyle şeylere :)))

e, manini dizi eleştirirken nikime taktığım bir ekti, o yüzden kestim attım.

kerem karadağlı dedi ki...

bir rica

eski bloğuna giremiyoruz ama ben eski yazılarını arada sessizce okuyordum. mümkünse eski döküntülerini buraya taşır mısın? bir yıldır okuyorum ilk defa yorum yazdım. şimdiden teşekkür ederim.

ranini dedi ki...

@kerem karadağlı

denerim. hemen yapabilir miyim bilmiyorum ama zamanla taşırım eski döküntüleri

ben teşekkür ederim alakanıza..
:)

süha dedi ki...

sayfanın tasarımını yadırgadım. vedat bey'in fotoğrafına o kadar alışmışım ki birden bire yabancılaştım.

büyüklerimiz 'tebdil-i mekânda ferahlık var', derler. ferahladım ama mekandan değil, yeniden yazacak olmandan. açıkçası dizi eleştirilerini çok seviyordum ama yazmazsan da ipimde değil. uzun süre kafamdaki "ranini izliyor mu acaba, bakalım ne diyecek?" balonuyla dolaşırım ama sen dizi yazmazsan gider komşunu, köşedeki börekçiyi yazarsın sana malzeme mi yok?

hep yaz, hep!

açıkça söylemek gerekirse sadece söyleşilere ulaşamayacağıma üzüldüm...

Mum Boya dedi ki...

bilmem ki blogu kapatmak yerine, adaletsizlik ettiginizi dusundugunuz konu hakkinda bir sey yazip o konuyu kapatmak daha rahatlatici bir cozum mu olurdu. yine de yeni blogunuz hayirli olsun.

blog tasimak icin ice aktar, disa aktar (import, export) gibi bir ozellik var, ranini manini'deki yazilari disa aktarip, sonra bu bloga ice aktararak tasimak istediginiz yazilari, tum yorumlar, etiketler, ve eklendikleri tarih ile birlikte tasiyabilirsiniz.

ranini dedi ki...

@ mum boya

adaletsizlik ettim demedim.

"Kalemi elime aldığım ilk günden beri adaletli davrandım ve samimiyetle yazdım. İşbu sebeple şu andan sonra yazmaya devam edersem, "mış gibi" yapmak zorunda kalacağımı anladım."
dedim..

Mum Boya dedi ki...

pardon yanlis anlamisim :)

Adsız dedi ki...

@then 'ranini manini' now just 'ranini',

11 senedir açık bakır-çilek kızılına boyatsam da saçımı, naturasında Boşnak, pek sarışın olan bir kadınım. Dolayısıyla sarışınlıktan dolayı okuduklarımı zaman zaman 3-5 kez okumam icap edebiliyo :D Eee ne demek oluyo o şimdi? Yani ne anı, o andan sonra nedir noldu? Mış gibi muş gibi nedir? Ayyy anlat da bilelim, içim şişti... Başımın ağrısı geçti ama :)

korhan dedi ki...

@ranini
meğer ne iyi yapmışsın eski blogu kapatmakla eline sağlık. hiç bilmediğim yazılarını farkettim bu sayede teşekkür ederim.

@arkadaşlar,
en eskilerde 'Ziba' başlıklı bir yazısı var okumanızı şiddetle tavsiye ederim...

seloke dedi ki...

üzüntüden mahvettin beni. zaten düşmüşüm bir nara, yanıyorum. gecem yok, gündüzüm yok. zaten herkes gitti dönülmeyecek yerlere. ben böyle bir boşluktan bir boşluğa düşerken yaptığın iş miydi yani? aşkolsun. (işte insan tanımadan da, hiç sesini duymadan da bir başka insanı sevebilir böyle. sanal gibi gözükse de içtenlikle dost hissedebilir kendini. bana en güzel sözü sen söylemiştin o zaman ''ağla'' demiştin. Herkes ağlama üzülme derken, senin sayende doyasıya ağlayıp kahretmiştim kendimi. bu günlerde yine çok ağlıyorum. uyku durak kalmadı. gitme bi daha.)

ranini dedi ki...

@ seloke

ben de ağlıyorum bu aralar gündüzleri içime, gün geceye dönünce de dışa salıyorum gözyaşlarımı. az biraz daha ağlayalım ama sonra duralım olur mu...

seloke dedi ki...

olur..

gokcen dedi ki...

bu kadar çabuk geri donmenize cok sevindim, az bir zamandır takip ediyorum yazılarınızı fakat bir önceki yazınız beni oldukça korkutmustu. yazılarınızı yeniden takip edebilecegimi bilmek guzel..

elinize saglık

polat alemdar dedi ki...

üç saattir okuyorum çok güzel hikayelerin varmış. bayıldım harika yazıyorsun

tanımadığın biri dedi ki...

ben de çocukken başlamıştım yazmaya (çocuk dediğime bakma 18-19 lara tekaül ediyor) acayip gereksiz hiçbir önemi olmayan komik olmayan bişey olmayan geyik yazılardı. Galiba zamanla gelişti, gerçi ben ilk yazıları da seviyordum ama geliştikçe, eskilerden utandım, sildim. Yazdım yazdım günlük, saatlik bayıla bayıla, geyik yazmanın matematiğini bile çözdüğümü sanıyordum, yani geyik yazcam şöyle şöyle yazcam herkes gülecek bayılacak. Amacım oydu zaten, beğenilmek, tanınmak; yüzümü görenlere gösteremediğim ben i gösterebilmek. Ben geyik olmayan, zor anlaşılan, sadece kendimin tam anlayabildiği yazdıklarımı seviyordum. yazayım diye düşünmeden, kasmadan. sonra birden bitti. yazamadım. kastım zorladım bişeye benzemedi. ilaç içiyordum onu bıraktım yine olmadı. kuytuya çekildim olmadı. Geri gelmedi. Sadece; yazdığını bildiğim, okumak isteyip de üşendiğim birisin. Yazabiliyosan devam et. Ben gibi olursan sonra çok üzülürsün. Ha ben yazıyodum ama çok az hatta -hiç- okuyordum. O da benim ayıbım olsun.

Adsız dedi ki...

Hayırlı olsun; yeni yüz, yeni soluk, yeni tarz artık diziler ve filmler yok galiba.... Hiç bir şey eksilmemiş ama; hala aynı anda 10-15 kişi online görünüyor.

Neyse uğradıydım, kolaylıklar dileyip öyle gideyim dedim.

Kolaylıklar

gezentimezenti dedi ki...

Sanırım artık dizi eleştirileri yok, onun yerine öyküler, anılar mevcut. Ranini, kaleminiz çok güçlü çok özel bir kalem ama düpdürüst olmam gerekirse tv eleştirilerinizi manyak derecede özleyeceğim. Öyle alttan alttan ayar verişlerinizi, lafları çat çat korkmadan söyleyişinizi, diziyi izlerken "ben bu diziyi beğendim, beğendim ama işin erbabı ranini nasıl giydirecek acaba buna" diye düşünmeyi bile özleyeceğim. Gene de yazmaya devam etmenize sevindim. Okumak çok keyifli çünkü.