Cuma, Eylül 25, 2009

Ring a ding ding


Sex and The City'nin 64. bölümünün de adı: Ring a ding ding... Aidan'dan ayrılan Carrie oturduğu evi boşaltmak ya da satın almak zorundadır. Hatırladınız mı? Dün akşam tekrar yayımı vardı Digitürk'te, oturup izledim. Sex And The City ve Cosby Show'un eski bölümlerini izlemeye doyamayanlardanım. Özellikle de Bill Cosby ve ailesinin yaşadıklarına bugün de yarın da, sonsuza kadar gülümsemeye devam edeceğimi biliyorum. O kadar sağlam yazılmış. Neyse. konumuza dönelim. Carrie, oturduğu evi satın almak için kredi kullanmak ister. Fakat son derece mat görümen mali durumu sebebiyle banka tarafından kredi kullanması uygun bulunmaz. Eski ve gedikli sevgilisine akıl danışır. Mr. Big, ön ödemeyi yapabilmesi için 40 bin dolar borç vermeyi teklif eder. Carrie de her zamanki gibi yemez içmez durumu arkadaşlarıyla tartışır. Nasıl oluyordur da şehrin en yetenekli köşe yazarı şıkışınca kelime başına 4 dolar 55 cent'e iş bulabiliyordur da kıytırık bir evi satın alacak parayı biriktiremiyordur? Sorunun cevabı el birliğiyle bulunur: Ayakkabılar!

Şıpın işi bir hesapla Carrie'nin ayakkabı mezarlığında en temizinden '40 bin dolar' gömülü olduğu ortaya saçılıverdi. Anında benim de zihnimde bir hesap makinesi harekete geçti. Ne basit bir hesap. Her şey nasıl da ortada duruveriyor değil mi? Farklı ölçülerde zuhur etse de, ayakkabı satın alma çılgınlığı denilen ve her kadının hayatının bir döneminde içine düşebileceği o dipsiz kuyunun varlığı yadsınamaz bir gerçek. İster kenarından geç, istersen çivileme atla ama inkar etme. 'Benim böyle bir zaafım yok' diyenleri kenara koyuyorum. Raflara, odalara nihayetinde de evlere sığmayan ayakkabı dağından mamül tek servetini keyifle seyredenleri muhatap alarak lafıma devam ediyorum. Tedavi oldum, hepinize tavsiye ederim. Hele de "ay ben kaçık mıyım ayakkabıya bin dolar vereyim!" diyerek semt pazarlarını gezip, kıyı köşe arayıp bulduğu tuhaf ayakkabı dükkanlarından üç- beş kuruşa satılan o ucuz ayak kaplarına sahip olarak sözde nefsini köreltenlerdenseniz, hemen tedavi olun. Aksi halde kaybettiğiniz tek şey para olmayacak, yetmezmiş gibi ayak sağlığınızı da kaybedeceksiniz.

Sıradaki şarkı Frank Sinatra ve Sammy Davis Jr'dan, bizim için geliyor: me and my shadow!




Hepimize keyifli bir hafta sonu tatili diliyorum.




.

20 yorum :

drazen dedi ki...

Ranini dizi yazasın var değil mi, itiraf et :)

ranini dedi ki...

@drazen

dizi yazasım yok. olsa, 'tavuk götü tövbe tutmazmış' der iki dakkada tornustan yapar, yazardım.

seloke dedi ki...

flo'da gördüm. böyle zümrüt yeşili, kısa boyunlu, topuklu, yuvarlak burunlu bir çift bot. günlerdir aklım orada. o renk bir çantam da var üstelik. hakim oluyorum kendime. geçen gün şişli camii'nin oraya kadar gidip geri döndüm. almayacam, almayacam. valla geceleri bile aklıma geliyo.öffff yaaa.

Donna Parigi dedi ki...

flo mu? ahahahahahahahah
flo ve ranini?? ahahahahahahah

ballerina frivolous ile sneaker punchy arasında seçim yapmak zorunda olmanın ne zor bir şey olduğunu kavrayabilmeniz için upward mobility yapmış olmanız gerekir.

felek melek dedi ki...

@ranini

donna parigi ne demek istemiş ?

ranini dedi ki...

@felek melek

inan ben de anlamadım??

seloke dedi ki...

flo'yu beğenmemiş gibi anladım. Galiba öyle demek istiyor. Sanırım yani. Başka nasıl anlamlandıracağımı bilemedim. flo ile ranini arasında kurduğu bağı da anlamadım. çünkü flo'da ayakkabı beğenen benim, ranini değil. gidin flo'dan ayakkabı alın da demedim. ben alırım o ayrı. gayette memnunum flo'nun ayakkabılarından. acıtmıyolar.

Donna Parigi dedi ki...

Sayın Seloke,

Bir an boş bulunup pek kahkahalı bir tepki vermişim özür dilerim. Ancak tepkimin kesinlikle sizin Flo beğeninizle ilgili olmadığını muhtemelen anlamışınızdır ama gene de belirtmek isterim.

Bütün demek istediğim şu Sayın Seloke ve de Sayın Felek Melek: Flo'da görülen ayakkabılar konusundaki beğeniler Sayın Ranini ile paylaşılmamak gerekir Ranini bu tür paylaşımlara kendisini enterese eden bir marka değilse pek az katılır ya da katılmaz katıldığı zaman da kerhen katılır ya da katılmamışsa susar, reyting meselesi sonuçta. Sizin Flo'nuz bana gelmez arkadaş demek okuyucu kaybetmek demek olabilir, eğer aksini düşünüyorsa Flo mağazaları konusunda yorum yapmasını isterim.

Upward mobility sahibi insanlar seçkin markaları tercih eder çünki, ne kadar parasız olsa da.

İmla konusunda da bir ders alayım.

ranini dedi ki...

@donna parigi


hah şimdi oldu. umarım hayatta da bütün derdiniz bu olsun sevgili donna :)

yazının flo ya da herhangi bir marka ile uzak yakın alakası yok. yazı, marka gözetmeksizin sadece ayakkabı çılgınlığı namlı iki yönlü bir savurganlıkla ilgili. iş böyleyken yazının altına marka içeren bir yorum geldiğinde üstelik yorum sahibi bana bir soru sormamış ve cevap beklemezken neden, "ahahhha flo mu ayol yolda görsem kafamı çeviririm kapısından içeri girmem." dememi bekliyorsunuz? bunu mantığı ne? mantığı yok. canınız sağolsun.

ancak bize bir faydası dokunacaksa konuyla ilgili fikrimi de belirtirim. tek bir flo kreasyonu görmedim, o sebeple nedir nasıldır bilmem. neden bir markayı benim üzerimden küçümsemeye çalıştığınızı da hiç anlamadım. bunlar cepte. flo'yu merak eder miyim? etmem.sadece floyu değil, tüketim meselesinde gündemi de takip etmem. etrafımdaki insanlardan biri gün gelir de 'ay flo'da süper bi ayakkabı var. görmezsen öleceğim hastalığına tutuldum' der ve fikrimi sorarsa gider görür, fikrimi belirtirim. özetle 'flo' ya da herhangi bir marka ile ilgili yeri gelir de fikrimi söylemek istersem ya da bir fikrim varsa mutlaka söylerim.

giyim kuşam ve benzeri konularda 'bana göre' özenli, özgün ve incelikli işçilik sahibi ürünleri/markaları tüketmeyi/ satın almayı tercih ediyorum. bu durum, sizin ısrarla altını çizmek istediğiniz bağlamda marka takıntısından daha farklı bir tercihtir. genel olarak ayakkabıyı ayakkabıcıdan, donu doncudan, çantayı çantacıdan, saati saatçiden satın almayı tercih eden günümüze oranla oldukça küflü bir satın alma alışkanlığım var.

son olarak bu blog sınırları içerisindeyken kimin kiminle, hangi beğenileri ve tercihleri nasıl ve ne ölçüde paylaşacağını belirlemekten de vazgeçmenizi öneririm. benimle ilgili fikirlerinizi beyan ederken dolaylı yollara sapmanıza gerek yok. dezenformasyon içeren kötü niyetli yorumları dahi yayımladığımı biliyor olmalısınız. velhasılıkelam şu fani dünyada lafı sözü taklaya getirip, binbir şekle girip ruhunuzu kurtarmaya çalışmaktan daha keyifli meşguliyetiniz yoksa başımın üzerinde yeriniz var, her daim beklerim.

Gulhan dedi ki...

Hep anlatirlardi biz buyurken, herkes bilir ama bir kez daha yazayim.

Babasi ogluna boyle gidersen adam olamazsin dermis. Hikaye bu ya, ogul bir gun vezir olmus, babasini cagirtmis ayagina, "bak baba" demis "sen adam olazmazsin diyordun ama gordugun uzere ben vezir oldum."
"Ogul", demis adam, "ben sana vezir olmazsin demedim ki adam olamazsin dedim."

Kendi icimizdeki "upward mobility" canavarina yenildigimizi insanlari ayagimiza cagirarak anlatmanin anlami da boyle birsey olmali..

felek melek dedi ki...

donna,

üç-beş yazı okudum olayı çözdüm tadında takıldığın değerli cevabını okudum.

Upward Mobility tadında af buyur sikindirik kibir kokan tanımları zahmet olmazsa türkçe'ye çevir de, ne demek istediğini anlayalım. tek derdin ranini'yi bozmaksa, o ingilizce bilmediğini açıkça söylüyor.

bir tane son olarak da benden gelsin. bir kadının ayakkabı satın alırken 'ballerina frivolous' ile 'sneaker punchy' arasında tercih zorluğu yaşadığı ironisi üzerinden çakmaya çalışırken kadın olmadığını çok fazla açık etmişsin. zaten senin de niyetin bu değil mi?

hayırdır çaylak mı oldun? can sıkıntısından yolun buralara kadar düştü ;)

süha dedi ki...

ranini

"neden bir markayı benim üzerimden küçümsemeye çalıştığınızı da hiç anlamadım."

yemin ederim, süpersin :))))

ranini dedi ki...

ilahi süha, kendi çöplüğümdeyken "aslında bardak boş!" dememi mi bekliyorsun : )))

ayla dedi ki...

gülhan ama haksızlık etme ranini kimseyi ayağına çağırmamış her zaman beklerim diyerek misafirperver bir cümle kurmuş.

kadıköylü dedi ki...

bende bu yeminli tercümanlara hastayım ahahahahhahaha

Gulhan dedi ki...

ayla,
sozum ranini ye degildi zaten. :))

ayla dedi ki...

tam olarak ne dediği anlaşılmayan her yazının altından ranini ye atılan bir taş çıkıyorda kusura bakma o zaman gülhan:)

seloke dedi ki...

şu hayatta ne şaşkınlık verici insanlar var. artık şaşırmıyıcam diyorum, yine şaşırıyorum. ruh kirleticileri.

seloke dedi ki...

donna parigi

ayrıca ranini ile neyi paylaşıp neyi paylaşamayacağımıza isterseniz biz karar verelim. o kadar aklımız var, o kadar hukukumuz da var. istemezse kendi söyler, sizden icazet beklemez sanırım. töbe, töbe.

Adsız dedi ki...

selam. kucuk bir detay ama mr big 30 bin dolar vermeyi teklif ediyordu 40 bin degil.