Pazar, Ekim 05, 2008

Yazlık Sinema



Tahta iskemleler beyaz perdenin önünde dizilidir. Birbirlerine mahkum edilmiş gibi. Kalleş çıtalara çakılmış, gıcırtılı tahta iskemleler. En ucuzundan. Gündüzleri mermer basamaklı eşiklere serilip kapı önü sohbetlerinde görev yapan basma çiçekli minderler geceleri de tahta iskemlelere eşlikçidirler. Ağır işçidir basma çiçekli minderler. Yaz akşamlarında sinemaya giderdi gençler, mahallenin orta yaşlı kadınları sırayla bekçilik ederlerdi bu toplu gidişlere. Aynı filme her gece gidilir, aynı film her gece izlenir. Anlar biriktirilirdi. Gişeci, kuyrukta bekletmeden içeri alır müdavimleri, mahallenin hatırlı ablalarının eşlik ettiği küçük çocukları.

Herkesin oturacağı yer bellidir yazlık sinemalarda. Ablalarımız en arka sırada oturur. Makinistin tek delikli, beyaz boyalı, beton kovuğuna komşu bu iskemle sürüsü, "serseri"lerin aşka gelip dayadıkları pandiklere maruz kalmak istemeyenler için ve oynaşmaya niyetli çifler için yazlık sinemaların en güvenli yeridir. Lüks mevkii. Bir önündeki sıraya da yaşça küçükler yani bizler dizilirdik. Bizim sıranın başına Bekçi Teyze oturur,perdede film başlamadan oluşan o kısa karanlık anında da ablaların takipçisi sevgililer arka sıraya süzülürlerdi. Film izlerken konuşmak ayıptır. Yerinden kalkıp dolaşmak, başını aniden arkaya çevirip, soru sormak da.. "On dakika Ara" olduğunda içinden 20'ye kadar sayıp hareket etmelisin, arka taraf toparlansın, çeki düzen versinler kendilerine diye. Kolay değildi mahalle aralarında çocuk olmak hiçbir mevsimde.

Haftada bir film değişirdi yazlık sinemalarda. Çok eskilerde film başlamadan önce ses sanatkarları çıkarmış beyaz perdenin önüne. Meşk ederlermiş üç-beş parça sazla birlikte, seyirlik hikâyelerden önce. Hele, birinci sınıf yazlık sinemaysa mahallenizdeki, o zaman filmin kadın oyuncusunun bile çıkıp şarkı söylediği olurmuş. Ben, en çok Suna Abla'yla giderdim yazlık sinemaya. Mehmet'in yavuklusu olan Suna Abla'yla. Mehmet Abi mahallenin en yakışıklısıydı. Suna Abla da en güzeli. Nasıl tanıştığımızı hatırlamıyorum ama, akşamları elimden tutup hatta kucağına alıp, "Hava alsın biraz.." bahanesiyle arka sokakta Mehmet abiyle buluşma oyunumuzu hiç unutmuyorum. Komik bir tesadüf oyunu oynanırdı. Sevgililer buluşmazdı o zamanlar, tesadüfen karşılaşılırdı. At arabasının arkasında istifi azalmış karpuzların, sırnaşık yeşil otlardan yatağına özenle oturturdu Mehmet Abi beni. Kilisenin önüne parketmiş at arabasının arkasında hiç konuşmadan otururdum. Biri konuşur, diğeri ağlardı. Çok seviyorlardı birbirlerini. Ama kavuşamayacaklardı. Herkes öyle diyordu. Bütün mahalle biliyordu, "kimse kızını bir karpuzcuya vermek istemez" dedi, ananem sorduğumda. Neden karpuzcuya kız verilmediğini babama sordum bir gece, anlattı uzunca. Anlamadım.

Suna Abla, bembeyaz gelinliğiyle karşımızdaki apartmanın demir kapısında göründüğünde mahallenin içi kan ağlıyordu. Ben ilkokulu bitiriyordum. O uzaklara, çok uzaklara gelin gidiyordu. Pencerelere dökülmüştü bütün kadınlar. Çatıkkaş Sokak, adının anlamını öğreniyordu. Uğultuluydu sokak. Ben, Kırmızı İmpala'nın önündeki sarı saçlı gelin bebeğe bakıyordum. Suna Abla'nın gözünden süzülen yaşlara, ahşap evlerin ayrılık acısıyla gıcırdayan pencerelerine, Gönül Teyze'nin avuç avuç serptiği pirinçlere, uluyan köpeklere, gri gökyüzüne, arabanın önünü kesmeyen mahalle delikanlılarına, kenara çekilmem için kolumdan dürten Uğur'a, karşı binanın duvarına bakıyordum. Sev Dedi Gözlerim. Erman Film İftiharla Sunar! Orhan Gencebay. Perihan Savaş. Bu akşamdan itibaren sinemamızda.. Kırmızı impala gürültüyle terketti sokağı. Mahallenin daracık ağzından kıvrılarak çıktığında, Uğur'a sordum: "Yeni başlıyormuş bak.. bu akşam gidelim mi?"

O akşam minderlerimizi alıp yine sinemaya gittik. Mehmet Abi, Fevzi Bakkal'dan bira alıyordu. Bizimle gelmedi. O gece ve sonraki bütün geceler, sonraki bütün günlerde hep o kahve-siyah tekel şişesi elinde gezdi. Lale Abla'yla evlendiği o yağmurlu günde, hani Kontes'in zehirlendiği gürültülü gecede ve o korkulu bahar bayramında bile hep sarhoştu Mehmet Abi..

3 yorum :

invest stocks dedi ki...

what happened to the other one?

gülcan dedi ki...

uzun sessiz yaz gecelerinde açık pencerelerden süzülürdü sinemanın sesi,yarın geceye davetiye bırakırcasına...

orhan dedi ki...

çitalar iskemlelere arkadan çakildigi icin kallesti ran! hala sag kolumda derin bir iz tasirim hatirladin mi beni ninimini? ;)