Aşkın ve cesaretin yolculuğu, Kanal D’nin ‘çocuk
dizisi’ne yenildi.
Nermin Bezmen’in yayınlandığında da çok ses getiren kitabı Kurt
Seyt & Shura, Star Tv için uyarladı. Projeyi, Ay Yapım için Ece Yörenç ve
Melek Gençoğlu kaleme aldı. Ve uzun süren bir bekleyişten sonra
Kurt Seyit Ve Şura yayına girdi. Hemen söyleyeyim ki diziyi değerlendirirken,
yayınlanacağını duyduğumda ikinci kez okuduğum kitaptan bağımsız davranacağım.
Sizin de Kurt Seyit Ve Şura’yı kaynak aldığı eserden bağımsız bir projeymiş
gibi odaklanarak izlemenizi tavsiye ederim.
Celil (Ushan Çakır) eğer hikaye hak ettiği kadar
yer açarsa kalbimizi çalacağa benziyor.
Müziklerini Toygar Işıklı’nın yaptığı dizinin oyuncu
kadrosunda Kıvanç Tatlıtuğ (Seyit Eminof), Farah Zeynep Abdullah (Şura), Birkan
Sokullu (Petro), Ushan Çakır (Celil), Serdar Gökhan (Mirza Mehmed Eminof),
Şefika Tolun (Zahide), Seda Güven (Valentina), Aslı Orcan (Barones Lola), Elçin
Sangun (Güzide), Neşe Baykent, Mehmet Yılmaz, Berk Erçer (Mişa), Doğu Alpan
(Vlademir), Petro Sergei, Zerrin Nişancı, Oral Özer (Mahmut), Barış Alpaykut
(Osman), Selçuk Sazak, Emel Erel, Atay Gergin, Tuğçe Karabacak (Nina), Atilla
Kılıç, Sümeyra Koç (Havva), Filiz Kaya ve Sarpcan Köroğlu rol alıyor.
Dizinin tanıtımı için basına dağıtılan
fotoğraflar, televizyonda izlediğimiz işten çok daha kaliteliydi.
Büyük prodüksiyon olduğunu, masraflı proje olduğunu
söylemeye gerek var mı?
Oyuncu kadrosu, yazarı, saha ekibi, mekanlar, dekor- kostüm,
yönetmen Hilal Saral ve ille de ilk kez bir televizyon dizisinde görev alan görüntü
yönetmeni Gökhan Tiryaki.. Rüya takımı toplanmıştı. Bütçesi de arş’a ulaşmış
olmalı. Ya hikâyenin izleyene vaad ettiği o masalsı aşk ve cesaretin yolculuğu?
İşte tanıtımları gördüğüm ilk andan beri beni korkutan tek nokta bu olmuştu.
Fragmanlarda gördüğüm dünyaya inanmış olmama rağmen Şura ve Seyit arasında tesis edilecek olan aşka bir türlü
ikna olamamıştım. Fragman eldeki malzemeyle ve aceleyle kesiliyor dizi daha iyi
olacaktır diyerek iç sesimi haftalarca susturdum. Kurt Seyit ve Şura’yı
izlemeye işte bu kaygularla başladım. Ne yazık ki korktuğum da başıma geldi…
Petro (Birkan Sokullu) dizinin en kusursuz
parçasıydı.
Açık söyleyeyim ki eğer Radikal Blog’a söz vermiş olmasaydım
Kurt Seyit ve Şura eleştirisi yazmaz, izlememiş gibi yapardım. Öncelikle Kıvanç
Tatlıtuğ, prime time’da ekrana çıkıp ilaç prospektüsü okusa bu kadar reyting
alırdı, bunu bir kenara koyalım. Bunun dışında Kurt Seyit ve Şura bana gore muhteşem
bir teknik başarısızlık abidesiydi. Işık karmaşası yüzünden ne gün olduğunu
anladık, ne de gece.. Sanki gün çekip, gece diye bağlamışlar gibiydi. Oyuncular
kafalarında kandille gezer gibiydi. Mekanlar ışık zaafı yüzünden dekor
gibi göründü. Mükemmel mekanlar ve kostümlere rağmen bir dünya kurmayı
başaramayan reji, hikayeye dev çelme takmış. Renklerle her sahnede başka bir
konsept oluşturmuş. Ya beyaz patlıyor ya da karanlık. Color correction yapan
arkadaşın bileklerini kestiğini ya da iki bölüm sonra kesmeye niyet edecek olduğunu
düşünüyorum.
İlk bölümde kadraja dolan Mirza’nın beyaz saçlı
ensesi beni benden aldı.
Kurgucuyu da hiç beğenmedim. Hilal Saral’ın çektikleri kusursuz
değil ama kabul edelim ki kurgu da parlak değildi. Yanlış yere bakan, talimatla
sipere dizilen oyuncuları, kadrajı dolduran ‘kakafoni’yi görünce sanki kanala
vaad edilen süreyi tutturmak için elde ne varsa kullanmışlar hatta ‘ekşın’dan bir tık öncesiyle bile iş
bağlamışlar gibi hissetmemi sağladı. Sahnelerin çoğu ‘radyo tiyatrosu’ gibiydi.
Ses var, görüntü yok. Birileri konuşuyor ama biz konuşanın yüzünü görmüyoruz. Dublaj
ise, yanlış seçilmiş ve kötü planlanmış müziklerden sonra kulağımıza kast eden
üçüncü öğe oldu. Flaş Tv canlandırmalarında, herkesin alay ettiği Samanyolu
dizilerinde ya da B sınıfı prodüksiyonlarda teknik aksaklık/ eksiklik görünce kuyruklarına
teneke bağlıyoruz da aylarca ve tonlarca para harcandığı duyurulan bir projenin
teknik yeterlilik çıtasını yerin dibine çakmasına ses etmeyecek miyiz?
Farah Zeynep’den masum yerine ‘hastalıklı kız’
resmi çıkaran rejiyi ayrıca tebrik ediyorum.
Oyunculuklara gelince Birkan Sokullu ve Ushan Çakır dışında
kimseciklere inanmadım. Kıvanç Tatlıtuğ rolü giyememiş. Kuzey askerde! Zamanla
role ısınır, karakteri de giyer hayırlısıyla. Nasılsa bizde sistem böyle
işliyor ve güzel olan her şeyi affediyor. Farah Zeynep Abdullah, çok sevdiğim, bakmaya
kıyamadığım, çok özendiğim, yetenekli bir oyuncu ama bu dizideki performansı
için tek bir kelime dahi etmeyeceğim. Elbette bu suskunluğumda rejinin başrol
oyuncusuna attığı golün de önemi büyük. ‘Yılın Aşk’ hikâyesinde Kıvanç Tatlıtuğ
gibi ‘Seks İkonu’ olmuş bir adamın karşısında basına dağıtılan fotoğraflardaki
akça pakça kadın yerine göz altları
mosmor olmuş, adeta hastalıklı bir Şura diktiler ya, çok teşekkür ederim.
Sabaha kadar dans!!
Kitabı iki kez okumuş biri olarak, hikâyenin ilk bölüm
sunumunu da oldukça sıkıcı buldum. Kalktık dans, oturduk dans.. Bu sahnelerle
mi aşka inanacağız? Senaryoyu original hikaye üzerinden eleştirmeyeceğimi
söylemiştim. Şapkasız selam veren asker ve benzeri hatalara da girmeyeceğim. O
kısmına tecrübeli abla ve ağabeylerimiz değinir nasılsa. Ama diziyi izlerken çok sıkıldığımı
söylemeliyim. Dört kişi güle oynaya izlemeye başladık sonunda salonda tek
başıma kaldım. Bu kadar ‘klişe’ bir hikaye kurgusu beklemiyordum ama senaryoyu
kısmetse ikinci bölümü izlemeden ince görmeyeceğim çünkü reji senaryoya da gol
atmış. Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu’nu (ilk beş bölümü birlikte yazdılar
sanırsam) uzun zamandır izlerim. Beğenmediğim, hikâye seçimlerini sevmediğim
anlar oldu. Fakat Yörenç, senaryo matematiğini bilen, sol tarafı sağlamve iyi
diyalog yazan bir kalem işçisidir. Ece Yörenç gibi bizi sezonlarca bir yalının
içine tıkıp, senaryonun üçte birini telefon konuşmalarıyla kurup, deli gibi ekrana
yapışmamızı sağlayan bir yazardan bu kadar eklektik ve nereye hizmet ettiği
belli olmayan dolgu sahneler hiç izlemedim. Dizide gördüğüm sahne ve diyalog
özensizliğinin de ‘eldeki malzemeyle işi
toparlama’ kaygusundan oluştuğunu düşünüyorum.
Kuzey askerde!
Özetle elbette dizi birkaç bölüme kadar kendini toplar, reji
ve teknik zaaflar giderilir, oyuncular karakterlere ısınır da ‘sektöre level
atladığını’ iddia eden ‘yılın en iddialı’ yapımlarında sıradan ve küçük bütçeli
işlerin zaaflarını görmek çok yorucu oluyor. Ha, “bu da mı sana gam?” derseniz,
elbette değil. Nasılsa yapımcı firma/ kanal bu diziye harcanan parayı ekrandan
kazanamasalar da yurt dışı satışlarından kazanırlar. Ama kimse bana ‘sektöre
çağ atlattık’ demesin. Çok fena gülerim. Ben olsam teknik ekibi sıfırlar,
pılımı pırtımı toplar tez zamanda Beykoz Kundura’ya veya Belgrad Ormanı’na geri
dönerim. Twitter’da diziyi izlerken attığım tweetlere gerek mention, gerekse
özel mesaj atarak, “ama çok zor şartlarda
çalışıyorlar ve çok para harcadılar” diyen arkadaşlara da bir çift sözüm var: Diğer
yapımlar boncukla mı prodüksiyon yapıyor ya da daha mı kolay şartlarda çalışıyorlar?
Kurt Seyit Ve Şura’ya emeği geçen herkese, özellikle sanat ve kostüm ekibine
teşekkür ederim. Yolu bereketli olsun.
Ece Yörenç’in, Farah Zeynep Abdullah’ın,
Kıvanç Tatlıtuğ’un bende kredisi gani, Petro ve Celil hatırına birkaç bölüm
daha izlerim…
Böyle işte..
R.
.
*Fotoğraflar ilgili kanalın resmi web sitesinden alınmıştır.
.
1 yorum :
Raninicim ellerine sağlık, içim soğudu yazdıklarını okuyunca. Daha 10.dakikada Kuzey bu bildiğin dedim ben de. Güzelim Farah'ı da neye benzetmişler, genç ve makyajsız göstericez hesabına. Kuzey neyse de Farah'a nasıl kıydınız :)
Yorum Gönder