Cumartesi, Nisan 02, 2011

Festival Başladı!




Dün gece açılış törenini Cnn Türk'den canlı olarak izledim. Festival organizasyonu dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir görgüsüzlüğe de ödül töreni esnasında imzasını attı ve ödül alacak oanı sahneye çağırıp bekletip ödül verecekleri sonradan anons etti. Şakir Bey'in mirasçılarına bu büyük gaf hiç yakışmadı. Neyse..

Festivalde ilk izlediğim film John Turturro'nun Napoliten belgeseli, 'Passion' oldu. Festival acemisi Fitaş'da, 4. salonda izledim. Turturro hayranlarının yaş ortalaması 50+ gibi görünüyordu. Ergonomisi tuhaf koltuklarıyla Fitaş'da, festival seyircisinin alfabe ile imtihanı komikti. Ortalıkta yer gösterecek kimsecikler olmayınca reklamlar bitene kadar harfler havada uçuştu. Turturro'nun, Napoli'ye ve müziğe olan tutkusuna saygım arttı ama belgesel beni çok heyecanlandırmadı. Belki belgeselin adı, beklentimi büyüttü ama aradığımı bulamadım. Belki de müzikli övgü/ sövgü etiketini katbekat hak eden bir kentte yaşıyor olduğum için heyecanlanmadım. Bilmiyorum. Ama Turturro'yu 'Petrol' klibine rağmen fazla mülayim gördüm. Yine de Napoli gettosunu görmek ve yıllar sonra Mina'yı dinlemek de keyifliydi.

Festivalde günün ikinci filmi Marc Fitoussi’nin yönettiği ve Isabelle Huppert, Aure Atika, Lolita Chammah ve Jurgen Delnaet’in oynadığı 'Copacabana' oldu. Açıkçası film bana yeni birşey söylemedi. Vaad etti mi? Elbette. Eğer hikayenin kıblesini son 50 yılın en popüler klişesine dayarsan, seyirci olarak ben de farklı bir söz, yol, bakış açısı, öneri beklerim. Isabelle Huppert'i izlemek, bilmediğim bir Belçika şehrinin kıyısını dikizlemek, gülümsetici sahneler görmek hoş olabilir. Üstelik senaryonun akışı filmin ilk yarısına bile gelmeden hikayenin finale yürümesini sağlayacak çözümle ilgili bütün ip uçlarını gözüme soka soka bir hal olunca canım sıkıldı. Takdir edersiniz ki bilinen bir eserden uyarlama değil ise sonunu bildiğim/ tahmin edebildiğim filmleri izlemeyi sevemiyorum.

İstanbul çok soğuk, yağmur çok şiddetli, rüzgar çok sert. Hapşırıyorum!

İyi seyirler..





•• Fotoğraf, filmin resmi web sitesinden alınmıştır.



.

3 yorum :

erayda dedi ki...

Festivaller umurumda değil. yapanlardan tek isteğim ne olur, ama ne olur, yabancı konuk çağırmasınlar.
Elim ayağıma dolaşıyor. Biz bize olunca rezillik üzerimizde durmuyor, alışığız. Ama o yabancının sahneye çağrıldığı anda yerin dibine giriyorum. Evde bütün konforum kaçıyor, davetsiz misafirin gelmesiyle üzerine bir şeyler geşiştirmek zorunda kalan ev sahibine dönüyorum. Ve yırtık çorapları değiştirmeyi hep unutuyoruz.
arap şeyhinin ünlü ağırlamasına dönüşüyor. O yabancı konuğun ne kadar değerli olduğu hissettirilmeye çalışıldıkça laubalileşiyoruz muntazaman.

biz bize rezil olalım, yırtık çoraplarımıza alışığız.

ranini dedi ki...

@ erayda
intibak süreci nasıldır hiç bahsetmeyecek misiniz?

erayda dedi ki...

"when i was a child i had a fever. my hands felt just like two balloons. now i got that feeling once again.
i can't explain, you would not understand.
this is not how i am.
i have become comfortably numb."


m.youtube.com/watch?gl=US&client=mv-google&hl=en&rl=yes&v=0wtiNzci1Wc