Perşembe, Mart 24, 2011

İstanbul..


Üzerine ölüm güzelliği sinmiş bir şehir. Ve dahi bahardan kışa dört mevsimini; lodostan poyraza rüzgarlarını; erguvandan mimozaya renklerini; balıktan baharata kokusunu; göçe eyüp üstünden başlayan leyleklerinden simit avcısı martılarına kuşlarını; kubbeden çana, eskiciden yoğurtçuya sesini; dümdüz olmadığını, yedi dense de daha fazla olan tepelerini; merdivenlerini; yokuşlarını; arnavut kaldırımlarını; cumbalı evlerini, konak yaşamını, aynı kentte sayfiye evlerini, bisiklet yollarını; kapılarını; surlarını, hisarlarını, duvarlarını; asırlık ağaçlarını; bayram günlerini; yeşil alanlarını; meydanlarını; eğlence parklarını; dondurmacıdan bozacıya seyyar satıcılarını; elma şekeri ve horoz şekerini, pamuk ve kağıt helvayı, macunu, lahmacun ve dürümü, çengelköy bademi, osmanlı çileğiyle tatlarını; kayışdağı’ndan hamidiye’ye sularını; gemilerini, dolmuşlarını, motorlarını; köprülerini; iskele ve istasyonlarını; doklarını; kaptanlarını, hamallarını, trafik polislerini, yorgancılarını; sokak kedilerini, köpeklerini, sokak çocuklarını, evsiz ve dilencilerini; adalarını; futboldan optimiste sporlarını; sokak yazılarını, resimlerini; festivallerini; müzelerini; stadyumlarını; günden geceye, neonlardan yakamoza ışığını anlatmaya kalksan, ömür yetmez bir şehirdir.



böyle yani..

.


•• photo by Hakan Özdeğin

4 yorum :

erayda dedi ki...

Yabancı travel dergilerde istanbul'la ilgili övücü yazılar çıkınca bizim basın üzerine mal bulmuş mağribi gibi atlar. Kıkırdadığım anlardan biridir. Hangi İstanbul? Elbetteki o adamların bahsettiği İstanbul bizim anladığımız İstanbul'la alakalı bir şey değildir. Bir pendik, bir ümraniye, bir sultanbeyli ve niceleri yoktur o yabancıların istanbul harita sınırları içinde.
Çeperlerde yaşayan adamlara dağıtılan akp yardımı gibi bir şeydir bu da.
"açsın, virane bir hayatın var ama avrupalının gıpta ettiği bir şehirde yaşıyorsun. "
50000 dolar gelirle idame ettirilen hayatların terchih edebileceği bir şehirdesin. Sus ve dayağını yemeye devam et.
Avrupalının aslında övdüğü "eski" ve "boğaz"a ne kadar sinmiş, sinebilmiştir bunu düşünmez.
sadece yaşamadığı ama yaşar gibi yaptığı şehrin kapsayıcı adıyla yaşam kalitesi yükselmiştir.
İstanbul'a güzellemeler dizilince aklıma hep o soru geliyor.
hangi İstanbul?
İstanbul ümraniyeden ibaret olsaydı yine istanbul'u sever miydin ranini?
İstanbulları ümraniyeden ibaret olanları daha fazla kandırmasak.

ranini dedi ki...

sevmezdim.

Adsız dedi ki...

istanbul bitti yada ben boyle hissediyorum aşağı yukarı 10 yıldır ne bir yorgancı ne bir macuncu nede bir halk pasajı gördüm.eskileri verip yeni naylon aldıgımız nayloncuları tabakçıları özledim.kışın bozacı yazın alaska frigocu!!!taksitciler vardı onalrıda özledim.hergün git gide değişiyor ve ben tutamıyorum.londrada gecen 70 ler filmlerini izliyorum hala aynı...yada italyada cekilen bir film bundan en az 50 sene oncesini nlatıyorsa ve hala bugunle aynıysa sanırım istanbul bitti bitirildi bitirilmeye devam ediyor.surların iğrenç restorasyonları...şişli nin tabela kirliliği bilemiyorum offf içim sıkıldı 80 lerden bir müjde ar filmi izleyeyim fahriye abla olabılır teyzem olabilir belkide iffet biraz cocukluğumu düşüneyim.

Adsız dedi ki...

sayın adsız;
istanbul'un asli halini yokedenlerin (ya da istanbul'u bitirenlerin) aslında geçmişinden utananlar olduğunun farkında mısınız?