Cumartesi, Temmuz 11, 2009

Palamut, Martini Bianco ve Bebek Bar


Bu akşam için kendime iki parça balık ayırmıştım, ayıptır söylemesi kızartırken ikisini de yaktım. Bildiğin kömür parçalarına döndü, o caanım palamutlar. Kısmetten ziyade olmazmış. Bir saattir tabağımdaki zifiri lezzete bakıyorum. Keşke tavada tıkırdayan balıkları bırakıp, çalan telefonumu açmaya gitmeseydim. Sonunda balıkları seyretmekten vazgeçip çöpe attım. Aç kalmadım. Kadim bir dostumun tariflediği limonatamı yudumlayarak, aç doyuran salatamı atıştırıyorum. Sivrisinek saldırısı başlamadan yemeği bitirip, ışıkları kapatıp, bahçeden eve kaçmalıyım. Her sezonda mutasyona uğrayan sivrisineklerle artık ben de başa çıkamıyorum. Kolum bacağım anti sivrisinek bantları, bileklikleriyle dolu, 24 saat elektrik prizinde yaşayan likit kovucular da cabası! Yine de özenle ısırılıyorum.

Dün gece, uzun zaman sonra ilk defa Bebek Bar'a gittim. Kandilli Kız Lisesi'nin tepesinden doğan pancar renkli ay'ı seyrettim. Bebek Bar'ın en popüler olduğu zamanlara ne son gençliğimde ne de ilk gençliğimde yetişemedim. Benim zamanımın en popüler mekanları Ortaköy Ziya ve Maçka Zihni idi. İstanbul gece hayatının tam zamanlı müdavimi olduğumda ise Bebek Bar çoktan motor yatağı olmuştu, en popüler tanımıyla. Bu sebeple eski zamanlarda Bebek Bar'a pek takılamadım. Üstelik herşeye ve uğradığım mutasyona rağmen içimde her an hortlamaya hazır gibi bekleyen, Tombalacı Arap'la kaçmaya meyilli ucuz ruhumun korkularına baş kaldıramaz ve bir otele girip çıkarken görülme riskini göze alamazdım. O zamanlar en çok "Aşifte" yaftası yemekten korkardım. Sonraları bu korkuyu da atlattım.

Açıkçası bu korkuyu da aklıma salan, rahmetli babam olmuştur. 18 yaşına kadar deneysel bir metod kullanarak çocuk büyüten adamın "kanka"lık hali aniden değişmişti. "Yalan söylemediğim tek erkek" ünvanını hâlâ elinde tutan adam, attığım her adımımdan şüphe duyan huysuz biri olmaya başlamıştı. Gittikçe bana daha az inanır, daha çok kuşku duyar olmuştu. Evi terk etmesine sebep olan ilk ve son kavgamızın nereden kıvılcımlandığını ve detaylarını pek hatırlamıyorum (Gerçekten hatırlamıyorum. El insaf, üzerinden 26 sene geçmiş.) ama damarlarından her an kan fışkıracakmış gibi morarmış yüzünü uzun yıllar unutmadım. Ağzından dökülen, "Orospu mu olacaksın?" sorusunun ruhumu kanatan çınlaması öldükten sonra aniden kesildi. İlginçtir. Sözde, Bebek Bar 'la ilgili izlenimlerimi anlatacaktım, lafın ucu yine kaçtı. Bu kısmı hemen bağlıyorum. Babam ölmeden evvel geçirdiği bu derin mutasyonu tüm samimiyetiyle anlattı. Gerekçesine ikna oldum. Konu kapandı. Geçelim...

Bebek Bar eskimiş. Yine de denizin esintisini hissetmek, şehrin oynak ışıklarını (ne kokuşmuş bir metafor silsilesi! Başkası yapsa kızarım. İnsan kendine kıyamıyor.) izlemek keyifliydi. Hayrettir, ortalıkta 4 kadın olmasına rağmen konu indirim zamanlarının karmaşası ya da kadın-erkek ilişkilerine dair yavan dedikodular değildi. Masamızın meselesi derindi. Satışa çıkarılan okullar konusunu uzattılar masaya. Uzattılar diyorum çünkü ben hep olduğu gibi sustum. Sadece dinledim. Martini Bianco içtim, viski bardağında bol buzlu. Bende "susmak", mesleki deformasyon. Uzun uzun tartıştıktan sonra uzlaşma sağlandı ve asıl karşı çıkılması gerekenin İstanbul'daki 22 okulun satışa çıkarılmasına değil, bu okulların havassa peşkeş edilmesi olduğuna karar verildi. Konu nereye bağlandı yine hatırlamıyorum. Bebek Bar kadar eskidiğimi düşündüm dönüş yolu boyunca... Ayrıca reşit olsam, İstanbul'da takılmak isteyeceğim tek mekanın, "Uyanık Bar" olduğuna karar verdim. Yolu açık olsun. Umarım bu geceden sonra da ilk yüz listesinde yerini alır.


Hepimize, Cebelitarık kıyısında gün doğuranlara, Laguna de Chapala'ya bacakları sarkıtıp keyif çatanlara ve eskimiş şehirlerde gün batıranlara da ılık bir pazar sabahı diliyorum.



•• photo by Yevgenizamyatin- 13 Mart 2009, Akçay



.

8 yorum :

kim olduğum mühim değil dedi ki...

ranini

acilen profesyonel bir editöre ihtiyacın var. gelişkin bir kurgu yeteneğin var henüz ehil değil. sivrisinek, sen, baban ve bebek bar'la ilgili "mutasyon" tabanlı yazını bir profesyonel ele alsa ve üzerinde biraz zaman ayırıp çalışsa ortaya edebiyat şahaseri çıkabilirdi. eline sağlık :)

ranini dedi ki...

@ kim olduğum mühim değil


ama ifrad sahiden günahtır :))

gezentimezenti dedi ki...

ranini;

Yazınla alakasız kalacak belki ama senin TV ile ilgili duyumlarını doğrulayan haberler aldım, bloguma ekledim, baya yüksek tutturmuşsun her zamanki gibi :) Bir bak istersen.

ranini dedi ki...

@gezenti


okudum, takip ediyorum blogunu:)

Anonymous dedi ki...

raninim neden tatil günlerinde cebini kapatmıyorsun?

kadıköylü dedi ki...

karşısında disko kralı var kim izler uyanık barı ranini?

Yüksek Topuklar dedi ki...

Bebek Bar'ı çok severim. Bana yaşattığı duyguları çok özlerim. Bu akşam gidip birer şarap içsem mi kendi başıma? İmrendim, Özledim.

Esra dedi ki...

Akıcı ve çok hoş anlatımla güzel tespitler :)Okurken keyif alıyorum.