Çarşamba, Haziran 24, 2009

Kendini kolla...


Eğer evde köpek besliyorsanız ve misalen Coca Cola'nın neredeyse boşalmış şişesini mutfağa götürmeye niyet ettiyseniz, aynı zamanda da dibinde kalan o son yudumu içmeye yeltenmeyin. Düşersiniz. Çünkü köpeğiniz oyuncak sepetindeki irili ufaklı bütün oyuncakları salon- mutfak arasındaki kısacık yola serpiştirmiş olabilir. En azından benimle yaşayan it, böyle yapıyor. Küçük sepetin içindeki oyuncaklarını gün boyunca evin dört bir yanından toplayıp sepete atıyorum, o tekrardan tek tek alıp evin içine yayıyor. Sokaktan eve döndüğümde de hersini tek tek toplayıp bulunduğum yere getiriyor. Soyunuyorsam, yatak odasının kapısına yığıyor. Duşa girmişsem, banyo kapısına istifliyor. Oyuncak yayma eylemini de eğlencesini benimle paylaştığı bir oyun sandığından şüphe etmekteyim. Bu rutin devinim haliyle ortalığa yayılan zararsız oyuncaklardan biri görmeden attığınız herhangi bir adımın altında mayın gibi patlayabilir. Köpek besliyorsanız evin içinde havalara bakarak yürüme huyundan vazgeçin. Önünüze bakın.

İlkokuldan mezun olup, Kız Meslek Lisesi'ne başladığım ilk günlerde annem eski alışkanlığını yenememiş ve beni ısrarla okula götürüp, eve getirmeye devam etmişti. Bu mevcutlu git-gel halinden sıkılınca babamdan bir çözüm bulmasını rica etmiştim. Babam isteğimi ikiletmedi ve akşamına, "Maruşka düş çocuğun yakasından bırak kendi gidip gelsin okula" konulu küçük konferansı verdi. Annem babamın bu önerisine defans yapınca küçük bir arbede çıkmıştı. Önceleri karşı soru- soruya yeni cevap şeklinde nezaketli başlayan konuşma, sonunda babamın meseleyi annemin gizli siyonist yayılma planına kitlemesiyle kavgaya dönüşmüştü. Annem o kavganın intikamını ertesi gün aldı benden. Temiz bir sopa yedim, tabağımdaki makarnayı bitirmediğim bahanesiyle. Hafta sonu olması sebebiyle babamın her an eve damlama ihtimaliyle hırsını alamayan annem tabakları camdan sokağa atarak durulmuştu. Anlayacağınız annemin temyiz tadında attığı dayak da kar etmedi, ilgili karar ebediyen onaylanmıştı.

Hiçbir isteğimi kırmayan babamın bu durumu tez elden çözme yoluna gideceğini ve beni de kendi meşrebince sınayacağını bildiğim için haftanın ilk günü heyecandan kalbim ağzımda atarak evden çıktım. Başımı önüme eğdim, uslu ablalarımdan öğrendiğim gibi sağa sola bakmadan, kimseyle laflamadan, göz göze gelmeden mahalleden çıktım, doğruca okula gittim. Her köşeyi temkinli döndüm, babamım önüme çıkmasını bekledim. Ayakkabımın bağını bağlıyormuş gibi yaparak arkamı kolladım. 10 dakikalık yolu uçarak gittim, babam ortada görünmedi. Ömrümde ilk kez mahalle sınırlarını tek başıma aşıyordum. Yolun yarısı da babamın çalıştığı taksi durağının kenarından geçiyordu. Uğradım. Yoktu. Okul dönüşünde de babama uğradım. Eve birlikte döneriz demişti, ama yerinde yoktu. Altındiş Fevzi'ye göre Konsolos Bey'i Marine House'a götürmüştü. Babamla yaşıt ama en iyi arkadaşım Salça sallana sallana kahveden çıktı. "Eve benimle döneceksin Turşu!" dedi. Sınanmış ve kaybetmiş olmalıyım. Salça kaybettiğimi onayladı ama dedikodu yapmadı. Yine başım önümde, Salça'nın elini yutarak ve hiç konuşmadan eve döndüm.

Eve dönünce olanları anlattım, ananem dinledi. Annem beni beklemeden erkenden işe gitmişti. Annanem uyku vakti gelene kadar susmadı. "Ateş var yakar diyoruz illakim elini yaksın?" diyerek babama söylendi durdu. Sokağa yalnız çıkacak kadar büyümediğim onaylanmıştı. Süngüm düşmüştü. Ağlayarak uykuya teslim oldum. Ertesi sabah yenilgimi unutmuş ve mevcutlu olma halini kabullenmiş olarak uyandım. Çok çocukluğumuzda unutmak, az çocukluğumuza nazaran daha kolay. Babamın ilk lafı, " Kızım sen kereste misin, bütün yolu önüne bakarak yürüdün? " oldu. Babam beni takip etmişti. "Takip ettim ama sen tabanvay geleceğimi sandığın için beni görmedin." Kahvaltısı bitene kadar taklitimi yaptı, sabahımı cehenneme çevirdi. "Nasıl yetiştiriyorsanız, bütün yolu defolu Matruşka gibi önüne bakarak yürüdü." O sabah okula babamla beraber gittik. Bütün o yolu neden önüme bakarak gittiğimi itiraf ettim. "Fingirdeyeceğinden korktuğumuz için değil, kendini kollamayı öğrenip öğrenmediğinden emin olamadığımız için yalnız gitmene izin vermiyoruz. Uslu kız rollerini bırak da, kıçını kollamayı öğren" dedi.

Ertesi gün ve devam eden günlerde evden okula tek başıma gidip geldim. "Uslu" bir kız olmadım ama, kendimi kollamayı erken öğrendim.


Böyle işte...






•• Art. Lebedev Studio




.

12 yorum :

zeytin dalı dedi ki...

sen yine iyi kurtarmışsın liseyi bitirene kadar beni okula annem götürdü. utanırdım kapıda beklediği için ve arkadaşlarıma annem değil bakıcım olduğunu söylerdim:((

kadıköylü dedi ki...

uykum kaçtı!

Hadsizin Başkanı dedi ki...

Ulan kızıııım ne şanslıymışım beeea! Ya Türkiye'de okusaydım ortayı ve liseyi, hiç çekemezdim annemi de başımda düşünsene tam mavi boncuk dağıtmaya başlıycam, okul eteğimi mini yapıcak yaşlarda annem benimle okul kapısında, offf düşünmesi bile akıllara ziyan yaaa :))) Kesin annem kalp krizinden vallahi de billahi de ölürdü heee ama beni öldürdükten sonra o ayrı :P

ranini dedi ki...

başkan

o değil de, ares meselesini atladın. ülben ergen doğurdu. ikizlerden birinin adını da "ares" koydu :))

Hadsizin Başkanı dedi ki...

Aaaa o kadın geçen sene bi çocuk doğurmadı ya? Bak görüyo musun kıtalar arası çok geri kaldım çooooook beeea! Yaaaa acaba burda konuyla alakalı workshop mu alsam nedir? :)))

ranini dedi ki...

atlas'ı doğurmuştu. plan dışı bir doğum daha yaptı ve ikiz doğurdu: ares ve güney

Hadsizin Başkanı dedi ki...

Çok mitolojik bir çiftmiş kocasıyla... Ares ve Atlas düşman diiller miydi birbirlerine beea? :)))

seloke dedi ki...

Çok kar yağardı Kars'a. Okul çok yakındı, kimse gidip gelmezdi yanımızda. 2.ders bitip tenefüse çıkınca bakardım babam geliyor, uzun boyu, kalın siyah paltosuyla. Okulun bahçe kapısı kilitli falan olmazdı. Koşardım, bacağına sarılırdım. Bi gazoz bi simit parası verirdi. Başımı okşar, işine giderdi.6 çocuğun 6.sı olmanın güzel tarafı babamın otoritesinin yumuşadığı zamana denk gelmiş olmamdır. Sonra 4.sınıfa geçtiğim sene İst'a göçtük. Kar yağınca okul tatil oluyodu bu şehirde. Niye ki diye sorup duruyodum kendime.Güzeldi okul yılları.

Gulhan dedi ki...

kana susamis tanri adi verilince cocuga acaba gelecegi nasil olur diye dusundum bir an, kiz mi oburu bilmiyorum ama olsaydi ona da Atena deselerdi, o da ovey kardesinden geri kalacak bir tanri degildi nasil olsa..

Anonymous dedi ki...

DİZİ HABERLERİ

tomris hanımın üç projesi

kül ve ateş. iki genç kızın hikayesi. edebiyat uyarlaması. çekimler antakyada yapılıyor. oyuncular bergüzar korel, özge barok, okan yalabık, şerif sezer.

uyan sevgilim. 1980 sonrası türkiye. hatırla sevgilinin devamı. bülent inal belli.

ve ünlü my fair lady nin dizi uyarlaması. teklif tuba büyüküstüne gitmiş. ama kabul edip etmeyeceği belli değil.


tek ilginç gelen uyan sevgilim oldu benim için.

gold filmin edebiyat uyarlaması hanımın çiftliği çekimleri tarsusda olacakmış.
oyuncular özge namal, mehmet aslantuğ.

cevriye dedi ki...

özge barok demeyin şu kıza:))) onun adı: özge borak şakrak

kül ve ateş, star tv için iki senedir hazırlanıyor.

my fair lady'i kanal d alacak bergüzar korel de o projede oynayacak kül ve ateş'te değil.

Anonymous dedi ki...

özgü namal olması gerekiyor, özge namal değil.