Perşembe, Haziran 11, 2009

Arkadaş Islıkları


Dün gece, daha açılmamış çok uzun zaman da açılacağını umud etmediğim, kitaplarımın bulunduğu kolilerden birinin aralık ağzından dışarı çıkmaya çalışırken yakaladım bu kitabı. Firara niyetlenmesinden etkilenmiş olmalıyım, alıp masamın üzerine bıraktım, yeniden okuyacağımdan değil. Uyandığımda masanın üzerinde durmuş beni bekliyordu, umursamadım. Arkadaş Islıkları, "Okudum" diyerek hava atılacaklar sınıfına asla girememiş bir eserdir, etrafımda bulunan okur-yazar sınıfından hiçkimsenin de adını zikrettiğini duymadım. Elbette barıdırdığı karakterler ve küçük öykücükler evvel ezel eli kalem tutan sözde yaratıcılara tükenmez bir kaynak olmuştur amma, benim şimdilik esinlenmeye de ihtiyacım yok. Bu sebeplerden dolayı üşenmeyip eski yerine yani çıktığı karton kutunun içine tıkıştıracaktım ki sayfalarını çeviriverdim. Gayriihtiyari...

O andan beridir de kitabı seyrediyorum. Az evvel ara verdim seyre, kitabı kapattım, yerine kaldırdım. Yüzümü yıkadım. Aklımın bulanıklığı durulsun diye sigara yaktım. Anlatmaya karar verdim. Uzun saatler boyunca seyrettiğim bu kitap, Orhan Kemal'in "Arkadaş Islıkları" adındaki romanının üçüncü baskısı. Sararmış hafifçe sırtına doğru. 300 tl'ye alınmış, etiketi hâlâ üzerinde duruyor. Sayfalarında yırtık yok, eksik yok. Yapraklarına kat izi yapmaya kalkışmanın idamla yargılanmamı sağlayacağı zamanlardan kaldığı belli. Arka kapak içinde "Ocak-1982 /Ranini Manini" yazıyor. Demek o zamanlar da modaymış okumayı bitirince tarih atmak. Arka kapak içindeki bu imza ve tarih aynı zamanda da kitabın bana ait olduğunu gösteriyor. Babam da kimselere kitap vermez, çok lazımsa aynısını alır hediye ederdi. Evden ayrıldığı zaman bir öfke anında giysileriyle birlikte kitaplarını da Asmalı Mescit'e yığmıştı annem. Kimbilir nerede o kitaplar şimdi. Neyse. Kitabın ön kapak içinde ise dolma kalemle yazılmış bir not var:

"Sinkaf ne demekmiş, oku da öğren eşşek sıpası!"

Sene 1982, "sinkaf"ın manasına varamadığım yıllar. Serde ergenlik var, muhtemelen kafam içmeden bi dünya. Hadi, ben evvelden dersimi almamışım da soruvermişim, önüme 256 sayfalık romanı atacağına iki cümle kurup izah etsen, dilini yormak istemiyorsan da farz-ı misal "Anana sor" diyerek başından savsan ne olurdu acaba? Taş olayım, son yıllarda en çok bu sorunun cevabını merak ediyorum baba...

.

3 yorum :

macit k. dedi ki...

sayın ranini

anlattıklarınız kurgusal hikayeler mi, yaşanmış olaylar mı? eğer kurgusal hikayelerse çok yeteneklisiniz ve mutlaka yazmalısınız. anlattıklarınız sizin hayatınızdan gerçek kesitlerse çok yüce bir insan tarafından yetiştirilmişsiniz, kutlarım ama yine de yazmalısınız.


:)

ranini dedi ki...

sayın macit k.

şu kısa ömrümde "k." kullanan bir arkadaşım vardı onu hatırlattınız bana, teşekkür ederim.

yetenekli olduğum aşikar da aktardıklarımın ne kadarının kurgu, ne kadarının gerçek olduğunu artık ben de bilmiyorum :)))

hoş geldiniz, gözünüze sağlık...

Berrin'deniz' dedi ki...

kitap bittikten sonra okudugum ay ve seneyi yazar birde hangı sehırdeysem onu not ederim. ve belkı kısa bır kac cumle.. bunu yamayı sevıyorum..
kıtabın kıymetını bılecek guvendıgım kısılere verebılıyorum. hepsı benım ıcın cok degerlı. lıse yıllarında ve sonrasında cok kıtap verdım arkadaslarıma ama hıc bırını gerı alamadım. bunlardan bırıde seker portakalıdır. hala aklımda bır ara alacagım bır tane daha..

gunaydın ve guzel bır gun dılıyorum..keyıflıydı okumak..