Cumartesi, Kasım 08, 2008

Xanadu- Bilişim Suçları- Antalya


Uçuş stresi sabahtan bastırmıştı. Kime nazım geçiyorsa, arayıp olağan vasiyetimi açıkladıktan sonra üzerime yapışan "vazife bilinci" gerginliğimi dillendirmektense mideme asit salgılamayı ve kas sıkıştırmasından mütevellit baş ağrısı edinmeyi seçti. Nispeten az sarsıntılı bir yolculukla Antalya'ya indim. Hava 27 derece. Buram buram sıcak. Gün çoktan ağarmış. Nedense sevemem ben Antalya'yı. Gergin uçak yolculuğundan sonra ayak bastığıma bile sevinemem. Yola çıkmadan evvel ve yol esnasında hatta hava alanında devamında da uçakta yediğim onca abur cubura rağmen derin bir açlıkla otele vardım. Xanadu. Belek'te dev araziler üzerine konuçlanan dev tesislerden biri. Karanlıkta girip, gün ağardığında da penceresiz toplantı salonlarında vakit tükettiğim onca Antalya otelinden biri daha benim için. Nesini seveyim bu şehrin?

Derin bir can sıkıntısıyla etrafta dolanırken otelde gördüğüm takım elbiseli insan sayısının çokluk sebebinin "Bankalararası Kart Merkezi"nin geleneksel toplantısı olduğunu öğrendim. Memleketin neredeyse bütün Yargıtay ve Adalet Bakanlığı mensupları, hakimleri, savcıları, avukatları, emniyetin bilişim suçları dairesiüyeleri, jandarma üst düzey subayları (umarım subay deniyordur), bankacılar, güvenlikçiler doluşmuşlar bu otele, işbu anda orada bulunuşumun uhrevi bir anlamı olduğuna uyanıyorum. Sabah kahvaltısından sonra (sonra dediysem saat henüz 09.30) boş boş dolanırken kalabalığa karışıp toplantı salonuna giriyorum. Beyaz örtülü güzel masalardan boş olan bir tanesine oturuyorum. Herkes takım elbiseli. Ben de fazla spor giyimli olmadığım için dikkat çekmeden aralarına sızıyorum. Bir sürü işim var ama yayılıp kalıyorum iskemlelerden birine. Neyse..

Dinlediğim ve öğrendiğim bilgiler yüzünden öğle yemeğine doğru mideme kramp giriyor. Ön sıralardan birinde oturan ve meseleden sorumlu olduğunu düşündüğüm şık bir hanımefendiye doğru yaklaşıp, bu toplantıda duyduklarımı dışarda anlatmamın bir sakıncası olup olmadığını soruyorum. "Ne münasebet, bilakis anlatınız" diyor.

Anlatıyorum. Lütfen, kredi kartınızı ve debit kartınızı (onlar banka kartı demeyi tercih ediyorlar) kimselere vermeyin. Hele de bulunduğunuz restaurant ve cafelerin garsonlarına emanet ederek kasaya yollamayın. Israrla mobil post makinesini masanıza isteyin. Ve mutlaka şifrenizi kendiniz girin. Çünkü kart kopyalama aletlerinin ne kadar küçük, ergonomik olduğuna ve işlemi ne kadar çabuk yaparak kartınızı kopyaladığına inanamazsınız. Bu kopyalama işinin de üstelik hizmet aldığınız yerle ilgisi yok. Doğrudan "öğrenci"leri yani çoğunlukla öğrencileri kullanıyorlarmış. Bir kart kopyalamanın bedelini yazmak istemem, özendirici olmasın diye. Ve lütfen size "jest" gibi sunulsa da şifre girmeden işlem yapmayın.

Emniyetin ve jandarmanın bilişim suçları ve kart dolandırıcılığı konusunda bu kadar etkin ve yetkin çalıştığına şu kulaklarımla duymasam inanmazdım. Geçtiğimiz günlerde Antalya'da yakalanan ve dünyanın ilk 4 bilişim suçlusundan biri sayılan Chao'nun takip sürecini ve yakalanma öyküsünü üşenmeyip bugün yazsam, yarın film olur, ben de milyoner olurum.

Lütfen, nüfus kağıdınızın fotokopisinin çekilmesine kolaylıkla müsade etmeyin. Oteller de dahil olmak üzere yasal olarak "kayıt" yapılması gereken yerlerde gerekli bilgilerin nüfus kağıdınızı gözünüzün önünden ayırmadan alınmasını sağlayınız. Buna yasal olarak da itiraz edebilirmişiz. Lütfen, kimlik bilgilerinizi kolaylıkla sağa-sola saçmayınız. Porno sitelerine girip çıkarken kredi kartınızla işlem yapmayınız. Mümkünse bir "sanal kart" edininiz. Detaylarını anlatamayacağım binlerce "mağdur" öyküsünün çoğunlukla kaynağının bu porno siteler olduğunu biliyor musunuz? Ben biliyorum artık.. İnternet bankacılığı kullanırken kendinize dahi kısıtlamalar getiriniz. Günlük işlem limitlerinizi küçük tutunuz. Nasılsa gerektiği anda limit yükseltebiliyorsunuz. Kredi kartınızı aynı zamanda bireysel hesabinizi yönetirken kullanmayın. Lütfen ayrıca banka kartı edinin.

Aldığınız e-maillere, telefonla aramalara dikkat ediniz. Korkunç öykülerle, dinlerken "yok yahu bunu da kim yer?" diyeceğiniz öykülerle dolandırılan insan sayısı küçümsenmeyecek kadar fazla. Üstelik bizzat Atm'ye yönlendirerek kendi elinizle, kendi paranızı istedikleri başka bir hesaba yönlendiriyorlarmış. Olur da Atm'de kartınızla ilgili bir problem yaşansanız, banka merkezini kendi cep telefonunuzdan arayın . Yok mu telefonunuz? Kartı orada bırakıp ilk ulaştığınız telefonla arayıp kartı kapattırın. Atm telefonunu da kendi ekip üyelerine yönlendirip bilgilerinize ulaşıyorlarmış.

Bu toplantı bana şehir efsanesi gibi görünen, duyduğum zaman "yok daha neler!" diyerek önemsemeyeceğim bir sürü olayın gerçekliğini hatta daha da duymadığımız binlercesini öğretti. Sadece cep telefonu numaramızı elde ederek hakkımızda ne kadar fazla bilgiye anında ulaşabildiklerini öğrendiğimde başım ağrıyama çoktan başlamıştı. Kartımı kaç kez başkalarına emanet edip hesap ödediğimi, şifremi kaç kez garsona fısıldadığımı hatırladıkça mide asidim kabardı. Geç olsun da , güç olmasın dedim.

Bunlardan da önemlisi, Profesör Erden Kuntalp'i tanımama vesile oldu bu seyahat. Ankara Hukuk Fakültesi'ndeki görevini YÖKle bırakmış Kuntalp Hoca. "Ders vermeyi o kadar özlemiştim ki, Galatasaray Üniversitesi kurulurken çağırdıklarında koşarak gittim." diye anlatıyor gençlere olan aşkını. 11 yıl Galatasaray Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı yaptıktan sonra yaş haddinden emekli olmuş. Şimdilerde Bilkent Üniversite'sinde "borçlar hukuku" dersi veriyormuş. Ferasetinden ve nezaketinden dem vursam, haddimi aşmış olurum. İnsan huzur buluyor bunca aydınlık bir ruhla tanışınca. Şu ahir ömrümde öğrencilerini kıskandığım ikinci insan olmuştur Erden Kuntalp.

Ve yanılmıyorsam, bugün de doğum günüdür: Ömrü bol olsun!

3 yorum :

ayla dedi ki...

benide korkuttun ranini!! daha dikkatli kullanmamız lazım haklısın.

ranini dedi ki...

@ayla

korku, dikkatli davranmayı sağlarsa ne ala... "bana olmaz" duygusundan kurtulmak lazım öncelikle elbette:-)

tülay dedi ki...

annemin başına benzer bir hikaye geldi. telefonla aramışlar hediye kazandınız diyerek. banka hesabı ve atm sormuşlar. annem bana anlatmasa gidiyordu atm başına adamlardan havale beklemeye iyiki bana anlattıda vazgeçirdim annemi. muhtemelen tokatlanacaktı.