Cumartesi, Ağustos 24, 2013

Leyla ile Mecnun bahane, sistem şahane






TRT, Leyla ile Mecnun dizisini yayından kaldırdığını duyurdu. Şaşırmadım. Bu açıklamadan birkaç gün önce de İbrahim Şahin, 'Henüz gözden çıkarmış değiliz.' duyurusunda bulunmuştu. O zaman da umutlanmamıştım. Proje yayına girdiği ilk günden beri ekrana pamuk ipliği ile bağlıydı. TRT'nin, eline geçen bir proje dosyasını -kim bilir kaç hevesli taze yapımcı adayı, müteahhit eskisine gösterdikten sonra- Onur Ünlü'ye uzattığı o ilk günden bu yana sektörde çok şey değişti. Fanatik bir Leyla ile Mecnun seyircisi değilim. İtiraf etmeliyim ki projenin içinde çok kıymet verdiğim isimler olmasa, o 20-30 bölümü de izlemezdim ama iddia ettiğim bu sektörel değişimin ipini çözen projenin Leyla ile Mecnun olduğunu inkâr edecek değilim.

'Ticaret ile samimiyet aynı çuvalda uslu durmaz. İlla biri diğerini yaralar.' derdi, rahmetli babam. Ticaret de, siyaset de bilmem ama entrikanın hası ile büyüdüm. Hem de kafa koparan cinsinden entrika.. Neyse.. Leyla ile Mecnun'un ekran macerasıyla ilgili rivayet muhtelif. TRT, sırf malum cemaate yakın durduğu için Onur Ünlü'yü mutlu edecek bir proje dosyasını tozlu raflardan çıkarıp gündeme getirmiş olabilir. Onur Ünlü'nün önüne bırakılan proje dosyasına sevgiyle sarıldığına, hevesle çoğalttığına ve ham halinden çokça da değer kattığına inanıyorum. Onur Ünlü, birilerine yakın, birilerine uzaktır. Mühim mi? Meslek adamı olarak kıymetini etkiler mi? Tartışalım. TRT, dizinin sosyal medyada çıkardığı sesin etkisine kapılıp, kısacık bir an da olsa 'Vizyon- Misyon- Marka Değeri' gibi kavramlara itibar etmeye heves etmiş olabilir. Olamaz mı? Bu heves, TRT'nin var olduğu ilk günden beri muktedir olanın elinde oyuncak olduğu gerçeğini değiştirir mi? Konuşalım.

Kim, hangi düğmeye bastıysa bastı ve dizi yayına başladı. Kısa sürede topyekûn Eflatun Film, Türk Televizyon Tarihi'nin en cesur işine imza attı. Tartışmasız. Leyla ile Mecnun ekibi, 'Gezi Parkı' sivil direniş tarihimizin fenomen ikonu olmadan çok önce de Gezi ve benzeri bir çok 'sosyal' meseleye destek atmış, muhalif durmuş ve dahi 'TRT Zihniyeti' ile de dalga geçmişti. Hatırlarsınız. TRT Yönetimi de, 'Arkadaş, zaten karneniz kırık dolu yetmezmiş gibi utanmadan bi de Gezi'yonuz!' diyerek sabrını tüketmiş olabilir. -Hangi günlerde ve hangi prensiple, ne kadar gezindiğinin artık o aşamada hiçbir önemi yoktur.- Olamaz mı? Leyla ile Mecnun'un yayında olduğu süre zarfında ticareten dişe dokunur bir kıymeti olmadığı sır değil. Sağır Sultan dahi biliyor. Reyting listeleri, kanalın reklam pastasından ne kadar didiklediği ortada.. Dizinin bilinirliği 'internet gençliği'nin temel taşı, meşhur 'Y Kuşağı'nın ötesine geçemedi. Aksini iddia edene, neden dizinin 'fenomen' karakterlerinin reklam alamadığını sorarım. Kabul edelim, çok sevgili 'İsmail Abi', Bakkal Erdal', 'Mecnun', 'İskender Baba' tiplemelerinin Samatya'dan ötesi için 'Selahattin Kocabaş' kadar bile tanınırlığı olamadı. Eminim, Eflatun Film reklam sektöründen gelen kimi tekliflere de yanlış fiyat politikası uygulamıştır. Neden mi eminim? Kuzgun'a yavrusu hep Şahin görünür de ondan. Çok şükür ki konumuz bu değil.

Özetle; arkasında bir 'güç' olmasaydı 'Leyla ile Mecnun' belki de ilk sezonun ortasını göremeden yayından kalkardı. Leyla ile Mecnun asla total'i avucunda oynatacak bir iş olmadı, kabul. Ancak pek çok sektör dinazorunun silkelenmeye niyet etmesini sağladığı da, su götürmez bir gerçek.. Yayın tarihi itibariyle sözde bağımsız diğer kanalların prototipine koymaya kolay kolay cesaret edemeyeceği bu projenin ekrana çıkmasında, 103 bölüm boyunca bir avuç izleyicinin dimağını hoş etmesinde eğer bir cemaatin, lobinin parmağı varsa, Allah onlardan da razı olsun. Çünkü bu gündelik siyaset rüzgarları dindiğinde, bu körlemesine itibar kıyımının modası geçtiğinde, temiz sermaye yalanları bittiğinde, sular yön değiştirdiğinde Leyla ile Mecnun'un televizyonculuk tarihi açısından ne kadar önemli bir adım olduğu konuşuluyor olacak. Gün gelecek yazarından oyuncusuna, yapımcısından yönetmenine, bakkal yönetmekle tv kanalı yönetmek arasındaki farkı öğrenmiş olacağını umduğum kanal yöneticileri de dahil olmak üzere bütün sektör mensuplarının saygıyla anacağı bir proje olarak tarihe derkenar olacak.

Kişisel olarak, ancak yolda görsem parmakla gösterebileceğim, sinemasının da, kafasının da hastası olmadığım Sevgili Onur Ünlü'ye 'güç' ile kurduğu rivayet edilen bu 'emsalsiz' ilişkiyi kolay yoldan ekran başarısına dönüştürmek ve yat bayır, tekne çayır gezinmek varken neden yokuşa vurup kıçından* ter akıtmayı tercih ettiğini de sormak isterim.

Öyle yani..


.

.

*Mahmut mu diyem?

Hiç yorum yok :