Pazartesi, Ağustos 10, 2009

Mavi Hapı Yutanlara Dair...


Birini çok sevmek ve o çok sevdiğinizden ölesiye korkmak... İnsan evladının yükleneceği en acımasız duygu karmaşası bu mudur? "Döver de, sever de" öğretisiyle yetişmiş nesiller için son derece doğal bu iki duygu, insanlık için zurnanın son deliği olmamalı. Şimdiki çocukları bilmem ama biz bu korku ve sevgi bataklığına burnumuza karar batarak yetiştik. Korku ve saygı arasındaki o ince çizgide beceriksiz cambazlar gibi dengemizi bulmaya zorlandık. Etrafımızı çeviren sazlı sözlü, meşeli kızılcıklı korku çemberine kısılıp kaldık. Pek çoğumuz derin yaralar alarak çıktı bu savaştan. Daha şenlikli bir çocukluğum olmadığı, daha iyi bir insan olmadığım için üzgünüm. Şimdilerde sadece kendi yaralarımı sarabilmekle övünüyor ve faturayı kimseye kesmediğime dua ederek avunuyorum. En büyük marifetim budur! Pek hoşmuş...

Üzgünüm, yaralarımı sıradanlaştıran, çektiğim ağrıyı önemsizleştiren hikayeler yaşayan onca çocuk olduğu için. Kenarda durup seyrediyorum ve benim gibilerin soyu kurusun diye dua ediyorum. Kimsenin suçu yok. İnsan evladının içgüdüleri çoğalarak yaşamaya uygun değil. Tekamül yalanıyla ötelenmiş, sosyal gerekler kılıfıyla fren yaptırılmış eski dürtüleri var, yeni kazandıklarını bünyesinden kusmasına sebep olan. Çaresiz bir illet gibi. Hayatta kalmaya çalışıyoruz, sadece kendimizi kurtarmayı öğrenmişiz ve bunu inkar ederek insanlaşmayı deniyoruz. Sokaktan geçen köpeğe ölümüne saldıran yavrulu bir anne kediyi görünce, gözünü kırpmadan doğurduğu çocuğu sokağa bırakan insan evladına "anne" ya da "baba" demekte zorlanmıyor musunuz? Hastalıklı ya da zayıf doğan yavrusunu oracıkta boğuveren mi daha zalim yoksa doğurduğu çocuğu binbir sosyal gerekçe ve gerekle kocaman ve kıllı kucaklara teslim eden mi? Bilmiyorum. Asıl büyük haksızlık da, çoğalmayı kazara öğrenmiş bir yaratıktan doğurduğuna ya da muhafaza altına alarak yamacında tuttuğuna kıymet vermesini beklemek ve bu sorumluluğu omuzlarına yüklemek değil midir?

Başka hayatlar üzerinde tasarruf hakkı tanıyan o arsız ve çekici mavi hapı yutmadan önce durup düşünün. Kendinize dürüst olun. O zaman içinizde hortlamaya hazır bekleyen canavarı siz de görecek ve ölesiye korkacaksınız vaad'edilen kudretten. Küçük bir itiraf kurtaracak seni, bizi, hepimizi...


Böyle işte...


.

19 yorum :

Tido dedi ki...

Daha bir günlük bile olmamış yavru kedinin annesi tarafından yendiğini gördüm.Diğer yavruların da üzeri kanlar içindeydi.midem bulanmıştı.bir anne nasıl yapar bunu?içgüdüleri nerede bu hayvanın?çok öfkelenmiştim.anne kediyi ensesinden tutup fırlatmayı düşünürken teyzem:"o yavrucak ayaksız doğdu.sen hiç ayaksız doğupda yaşayan koca kedi gördünmü?anası yemese bile başka kedi-köpekler yer."düşününce mantıklıydı.İnsanın bozulan doğasında durum farklı.yaşatıp şevkatimize muhtaç ediyoruz.insanızya kıyamıyoruz.vicdanımız elvermiyor.Vicdanımız diğer insanlara çoğu zaman zarar getiriyor.Birde vicdanın sömürülme durumu var o da bize zarar veriyor her iki durumdada zararlı bir şey.benim vicdanım varmı? evet var. azabıda çok kötü oluyor.gösterdiğimde sonuçların(iyi yada kötü)kabul ederek yaşamaya devam ediyorum.

Anonymous dedi ki...

senin tedavi görmen lazım şu sorguladıklarını bir psikiyatriste anlatsan yatılı tedaviye ihtiyacın olduğu teşhisini şıp diye koyar.

simge dedi ki...

@adsız
bence tam tersi bi durum olmalı sizin dediğinizin, bu kadar yaşadıklarından sonuç çıkarabilen bi insanı kendi koltuğuna oturtmalı çünkü.
ayrıca bu yazıdan da bunu anladıysanız, daha çok kitap okuyun okuduğunuzu anlayamıyorsunuz sanırım.

@ranini

gerçekten döküntü etiketli yazılarını özlemişim. daha öncede demiştim lütfen daha fazla yaz. gerçekten büyük keyifle okuyorum. dönem dönem eski yazılarını tekrar tekrar okuyorum, daha çok yaz ki onlara ihtiyaç duymayayım:))

gezentimezenti dedi ki...

ranini;

Senin dizi teaser verdi, bence harekete geçme zamanın gelmiş yazısal anlamda :)

nevrotik sindirella dedi ki...

babadan nefret etmek

ranini dedi ki...

benim dizi?

gezentimezenti dedi ki...

Hanımın Çiftliği :) Faruk Teber çekmeyecek mi? Sevdiğin bir yönetmen olduğu için şakayla karışık takıldım sana:)

Bu arada bu yazın da süper böyle yüreğimize dokunuyorsun cümlelerinle. Yüreğine sağlık.

Ymm dedi ki...

faturayı kimselere kesmemekle övünmek nasıl bir ruh halinin sonucudur ki, anlamadım. bu kadar travmatik bir hayatta bu mümkün mü? şansınız "belki de" kimselerin size iade faturası kesmemesidir.

felek melek dedi ki...

@ymm

bu yazının 'övünme' içerdiğinden emin misiniz? ben değilim.

insan ne görmek isterse onu okuyor sanırım. ben o yazıda bu durumla övünen birini görmedim.

saygılar.

Ymm dedi ki...

>felek melek
kıçımla okumuşum. özür dilerim.

süha dedi ki...

@ymm

"faturayı kimseye kesmediğime dua ederek avunuyorum."

gerçekten kıçınla okumuşsun.

gezentimezenti dedi ki...

Karşıyım herşeye karşıyım var mı? Rabbim adaletin bu kadar mı?

Böyle bir girizgah yaptım, ranini'nin blogunu çok uzun zamandır okuyorum blog'ta sinirimi bozan hiçbirşey yok, ranini'ye yapılan sataşmalar hariç.

Burada bir bayan tüm teknik bilgileriyle TV izlenimlerini ve tüm samimi duygularıyla yaşadıklarını, kalbine batan can kırıklarını, açık yüreklilikle, pek çok erkeğin yapamayacağı bir mertlikle paylaşıyor. Ve karşılığında blogda ne okuyoruz? "Senin tedavi olman lazım" (ki buna özellikle ifrit oldum, ben olsam yayınlamadan hemen sonra okkalı bir cevap oturturdum, ranini nezaketinden cevap verme gereği bile duymamış), ya da çift kaşarlı tost yazısındaki gibi "çocuklar melektir ve hislerinde asla yanılmazlar bakalım ne gibi bir negatif etki yarattın çocukta" şeklindeki uyuz ifadeler okuyorum.

Bunları yazanlara da ancak iki düşünüp bir yazmalarını salık verebilirim bir de karşınızdaki herşeyden önce bir bayan yamyamlar. Azıcık nazik olun. Korkmayın dünya başınıza yıkılmaz!!!

Ymm dedi ki...

>bazı blog yazarları:
"faturayı kimseye kesmediğime dua ederek avunuyorum. En büyük marifetim budur!" marifet iltifata tabidir. marifetle övünülür.
hatta, "marifet iltifata tabiidir,
iltifatsız marifet zayidir."

fatura meselesini ise belki başkalarına sormak lazımdır; ne dersiniz?

Merope dedi ki...

Adsız kusura bakma ama yazdıgın yoruma göre cidden tam bir angutsun. bu yazıyı okuyup nasıl böyle diyebilirsin?? insan bazen açık açık yazamadıgı söyleyemedigi konuşamadıgı şeyleri böyle anlatır. bence yakın zamanda bir tornacı ziyaretinin vakti gelmiş hehehe

fianna dedi ki...

@adsız

bir gün bir psikiyatriste gidin hatta bir devlet hastanesinin yatılı bölümüne gitmeniz daha faydanıza o zaman belki böyle bilmedeğiniz şeyler hakkında alakasız yorumlar yapmaktan vazgeçersiniz..

Bir Psikiyatr dedi ki...

Sayın Fianna'ya;

Uzmanlık alanı psikiyatri olan tıp hekimlerinin uzmanlık ünvanını doğru yazmamışsınız. Psikiyatr olmalıdır doğrusu.

Herkesin birbirine bir şeyler öğretmekten zevk aldığı bu dünyada, blog adı verilen sanal ortamlardaki yazıları, yorumları ve diyalogları izlemeyi iş edinmiş sıradan bir tıp mensubuyum ve sizin kadar etik sahibi olamadığım için adımı vermiyorum. Bu kadar bol malzemeyi bir arada görmekten de çok mutluyum.

Saygılarımla,
Bir Psikiyatr.

Bir Psikiyatrist dedi ki...

devlet hastanesinin yatılı bölümü de nedir ki? ne demek bu? neden devlet hastanesi? neden yatılı? Ugo Cerletti'nin Conegliano'daki kliniği olmaz mı?

kadıköylü dedi ki...

ranini emekli o yüzden arkadaş yönlendirmeyi devlet hastanesine yapmış ahahahahhahahahahah

fianna dedi ki...

öncelikle hatamı düzelttiğiniz için teşekkür ederim bir psikiyatr..sizin kadar bu konuda dikkatli değilim uzmanlığım olan bi konuda değil sadece bir hasta yakınıyım..devlet hastanesi konusunda espri yeteneğinizi konuşturmuşsunuz ama ordaki cümleyi sonradan değiştirdiğim için farklı anlaşılmış orda bi eleştri vardı konuyu uzatmamak için değiştirmiştim budur mesele ama benim neyi kastetiğim önemsiz...önemli olan kelime hataları bir dahaki sefere daha dikkat ediceğim