Pazartesi, Mart 30, 2009

Kuyruk Acısı..


Uzun zamandır kendi kendime soruyorum bu soruyu, ben birini sevebiliyor muyum, sevdim mi, sevebilecek miyim? Hayır. Ben kimseyi sevmiyorum. Sevemiyorum değil, dikkatinizi rica ediyorum. Taammüden sevmiyorum. Çoğalmakla ilgili sorunum var. Çoğul olmak, insanlarla duygusal bağ kurmak, korumak, kollamak, onlar için üzülmek, dertlenmek istemiyorum. Bu sebeple de kimseyi sevmiyorum. Birarada yaşamanın gerektirdiği kadar saygılı, hoşgörülü ve tahammüllüyüm, bunun adı sevgi değil. Cevabı bu sabah buldum. Haddizatında bu sabah cevabımdan emin oldum.

Bu sabah ne oldu? Kapı çalındı. Açtım. Gül gelmiş. Gül, bana ev işlerinde yardımcı olacak, birbirimizi yeni tanıyoruz. Huylu ve iyi huylu bir kadın, çokça bana benziyor. Dudağının arasından sigarası eksik olmuyor iş yaparken, radyo dinliyor ve bol bol çay içiyor. Hiç yemek yemiyor. İlk gün, boş evi temizlerken çok yorulduğunu farkedince gayri ihtiyari bir refleksle sırtını sıvazlayıp (beni tanıyanlar bilir en tipik sevgi jestimdir bu hareket) "çok yoruldun, bırak artık" dediğimde, kenara çekilip " elleşme benimle, hiç sevmem dokunulmasını" diyerek azarlamıştı. Tamam dedim, tam benim kafadan bu Gül Kadın. Bu sabah Gül yine geldiğinde köpeğim onu karşılamanın sevinciyle kuyruk sallayarak dolanıyordu ortalıkta. İkimiz de aynı anda etrafın kan revan içinde kaldığını farkettik. Duvarlar kan içindeydi, kaynağını aradık. Köpeğin kuyruğu kanıyordu. Karşılama merasimi için sallarken duvara vurmaktan kanamıştı kuyruğunun ucu. Kanamaya rağmen kuyruk sallamayı kesmedi.

Rutin yaz traşını yapan yeni veteriner bütün uyarılarıma rağmen kuyruk ucunda tüy bırakmayı ihmal ettiği gibi gerekçemi açıkladığımda da bana kahkahalarla gülerek, "Ay çok yaşayın ranini hanım güldürdünüz beni, on senelik hekimim hiç duymadım böyle bir durumu" dedi. Saat 09.00'a yeni varmış. Elim hırsla telefona gitti. Vazgeçtim. Kuyruğunun ucundan kan damlamasına rağmen ısrarla sallamaktan vazgeçmeyen köpeğime baktım. "Dur, yapma!" diyorsun, hayvan anlamıyor. Bir sigara yaktım. O kadar hastayım ki öksürürken ciğerlerimin ağrıdığını hissediyorum ama yine de yaktım sigarayı. O kuyruk salladı, ben sigara içip ona baktım. Her yer kan içinde kaldı. Canı acımıyor olmalı yoksa vazgeçerdi sallamaktan. Acıyor belli. Acımasa "kuyruk acısı" lafını salmazdı ortalığa atalarımız. Ama kuyruk sallamayı durduramıyor, sevgisini gösteriyor.

Ben ne zaman vazgeçtim kuyruk sallamaktan. İlk kanattığım gün mü, canımın acıdığına ikna olduğum o en kanlı gün mü? Hatırlıyorum. İnsan denilen yaratığın, -ben de dahil- hayatı sadece kendi düzeni, keyfi, mutluluğu, huzuru üzerinden algıladığını ve planladığını anladığım gün kuyruk sallamayı kestim. Acısıyla, kayıplarıyla, mücadelesiyle, hayatta dik durmaya çalışırken yaşadıklarıyla yani kendi öyküsü, travmalarıyla bile sana karşı avantaj elde etmeye programlanmış yapısını farkettiğim gün vazgeçtim kuyruk sallamaktan. Bencil olmadığını iddia edebilecek kadar meczup ve yalancı olduğunu anladığım gün vazgeçtim kuyruk sallamaktan. Faturayı kendine kesmekten deli gibi korktuğunu, her adımına bahane aradığını anladığım gün vazgeçtim kuyruk sallamaktan. Benim kuyruğumu koruyan tüylerim yok. Doğuştan tüysüz, korunaksız kuyruğum ilk çarpmada kan revan içinde kalıyor ve çok acıyor. Bunu biliyorum ve kimseye kuyruk sallamıyorum. Tavsiye ederim, deneyin. Ya hemen kesin kuyruk sallamayı ya da inatla kuyruk sallayacak ve kanatacaksanız acısını başkalarından çıkartmaktan vazgeçin.


İyi haftalar...

19 yorum :

tuba dedi ki...

ben nedense inatla, gayet isteyerek sallayanlardanım herzaman :) bunca yanılmalara rağmen.

yazık ona.. acımıyordur inşallah..

kolay gelsin tekrar.

tuba

Lordbisko dedi ki...

kuyruk sallayan köpeğe bir şey diyemem, belki ciğeri acısa da sigara içmek gibidir onunki, ama insanoğlu senin dediğin şekilde sallıyorsa onun adı sevmek değil, yalnız kalma korkusu, korkaklık yani... yalnız kalmaktan ve sevilmemekten korktuğu için sallamaya devam eder kuyruğunu...korkaklıktan... korkak olduğu için başkasının canını yakar...

Lordbisko dedi ki...

köpekler hastalıkları ölümcül olmadıkça kuyruk sallarlar, gerçekten ciddi bir sorunları varsa da saklanırlar herkesten,kuytu bir köşeye, bizim canımızı yakmamak için mi acaba, ya da kuyruk sallayamadıkları için mi ki? insan'ın tam tersine...
Geçmiş olsun çeyrek'e.. öperim kuyruğundan...çaresine bakmışsındır mutlaka ama yine de baticon önereyim...

Sarı Kağıt dedi ki...

Abla saygılar, diyesim var. Şöyle sağ elimi kalbimin üstüne koyarak. Ben bu kuyruk sallama ve sallamama konusunu 40 yaşıma doğru ancak anladım. Tabii daha neler anlayacağım bakalım ama bu senin anladıkların var ya, senin anlamanı sağlayan olaylar var ya... Dediğim gibi: Abla saygılar...

mermaid dedi ki...

ah be ranini...

patti dedi ki...

insan denilen yaratik nicin sever, nicin asik olur? aski tetikleyen sey yalniz kalma korkusu, birine baglanma, beraber olma, birisine yakin olmak ithiyaci degil mi?
sonrasi da beraber olan sey bana gore aliskanlik. asik olmak neden cok buyuleyici, ustun sihirli bir seymis gibi sunulmaya calisilir hic anlamam. insanlarin yalnizliktan korktuklari ya da fiziksel ihtiyaclari gidermek icin kuyruk salamalarini da hor gormuyorum, hatta bu insanlari daha durst buluyorum.. en azinda ne istediklerini biliyorlar..

ben de su yasima geldim fiziksel ihtiyaclarim oldu ama cogul olmak ihtiyacim hic olmadi.

ranini yasini sorarsam cok ayip etmis olurmuyum?

Gulhan dedi ki...

Kizlarim uzaktalar Ranini, onlara iki haftada bir "Seni ozledim" karti gonderirim, guzel bir cumle bir yerde okudugum, o haftanin bir gozlemi, yahut onlari nasil ozledigime dair bir ani, eskilerden yenilerden, biryerlerden birseyler cikarir yazarim, icine biraz para ve bir hediye karti koyarim, kahve almalari icin su sevgisizligin giderek arttigi dunyada ciliz da olsa bir alevi uzaklarda canli tutabilmek icin.
yazini okuyunca kizimin kartlarimdan birisini aldiktan sonra sordugu soruya verdigim cevabi hatirladim Ranini..."kartlarini okuyup duygulanip aglamayacagim bir gun gelecek mi anne?" demisti bana. "koskocaman kiz oldum hala bebek gibi agliyorum"
Ona -allahtan- uzun uzun anlatma imkanim yoktu, sana da yok, ama duygulanabildigi icin boyle seylerin onu aglatacak kadar icine isleyebildigi icin sevinmesi gerektigini soyledim. boylesine derinden hissedebilmek her insan ogluna nasip olan birsey degil dedim. tabiatin bir lutfudur o, sana verilmis bir hediyedir, kaybetmeye calisma, yoksa birsuru insan gibi bu dunyada patates gibi yasarsin.
sevebilmek, sevgiyi gosterebilmek de bir lutuftur bence bize verilmis, sevgiyi almasi gerekn cevap vermesi gereken patates olabilir, o onun zavalligidir, ama sen icindeki derin kuyunun varligiyla gurur duymaliydin, aynen kopeginin yaptigi gibi.
o duygularini gosteriyor, gostermekten zevk aliyor, gul'un ne yaptigi o kadar onemli degil aslinda onun icin, o kuyrugunu sallayarak yasiyor dolu dolu, kanli bile olsa.
dolu dolu yasamalar diliyorum herkese...

ranini dedi ki...

@patti

soru sormanın ayıbı mı olur? elbette sorabilirsin. 1965 doğumluyum.

gülcan dedi ki...

ah be raninim , basıyorlarda kuyruğuma hala sallıyorum die kızıyorum kendime

adım dedi ki...

... bazı zamanlar yazılmış olanlar gerçeklerden müteşekkil olmayıp yalan dahi olmayabilirler... sonra ; an gelir ranini ölür. bir sürü halinde karma karışık kafa..

ranini dedi ki...

@adım

allah gecinden versin:))

tırtılın "keep the faith" dediği dedi ki...

Psikoterapi (konuşma terapisi) diye birşey duydunuz mu? Hayatın size hasbelkader dağıttığı kötü el'i değiştirmenize yardım eder.

Hayat ve başımıza gelenler, bir ölçüde, bizim hayatı nasıl gördüğümüze bağlıdır. Aslında burada ilginç bir kısır döngü vardır. Yani önce hayat ve başımıza gelenler bakış açımızı belirler, sonra bakış açımız hayatımızı ve başımıza gelenleri belirler.

Mutsuz bir çocukluk geçirenlerin yetişkinliklerinde -genelde- mutsuz bir hayat kurmaları bundandır. Hayat kendini yeniden üretir.

Bakış açısını değiştirmenin en garantili yollarından biri de konuşma terapisidir (Eğer çok ağır bir depresyon söz konusu değilse ilaç yazma heveslisi psikiatrlara hiç bulaşmamanızı tavsiye ediyorum). Birkaç sene içerisinde, hayata bakış açınızda ve duygularınızda, sizin dahi ummadığınız iyileşmeler olabilir. Arada bir "içten" blog yazıları yazmaktan çok daha büyük bir rahatlama ve fayda görebilirsiniz.

Karamsarlığa teslim olmak için daha çok gençsiniz. Bu kadar kolay vazgeçmeyin.

Karakutu dedi ki...

sevemiyor olsanız bi nebze daha iyi sanki ama sevmiyor olmak...kanadım çok belki kanattım ama yaşamak böyle değil mi sırca köşküm olmadı hiç. yine de acıtır bir şeyler, bağışıklık kazanma taraftarıyım ben.

toplumperisi dedi ki...

geri kaçtı benim kuyruk; çıkmadı daha da, bekliyorum ben..
yaş ilerledikçe mi basıyor bu sevgisizlik insanı nedir..
Bu'dur.
geçmiş olsun patili cana..
iyileşti mi, merak ettik ailecek..
baticon'u sürünce yalamaya çok meylediyorsa (gerçi kedi'den yola çıkarak yazdım bunu; köpek arkadaşlarım var ama hep sokak canları, bilemedim tam. demem o ki: baticon ile muvaffak olamazsanız açık yaralar için ..) Zefiran deneyebilirsiniz.
saygı ve selamla..
ıslak burundan öperiz

ranini dedi ki...

@toplum perisi

alçıdan hallice bir bandajla kapalı duruyor. açık tutamıyoruz vurdukça yar akapanmıyor die. sanırım yakında da düşer kuyruk :)))

bu arada, "hatır soran abilere, ablalara selam olsun!" havlaması galiba bu duyduğum

:)

toplumperisi dedi ki...

vay anam; ha benim kanatlar düşmüş ha onun kuyruk ;)
iyi haberlerinize sevindik; cevabınıza teşekkür ederiz.
tez vakitte şifa diliyoruz..

scugnizzi dedi ki...

sizin bu yazılarınızı seviyorum :))

Adsız dedi ki...

selam ben senay, gercekten super bir blog, eger facebook veya twitter varsa eklemek isterim...

Adsız dedi ki...

Merhaba
Ben Ceyda. Bloğunuzu çok beğendim. Facebook ve twitter dan da takip etmek isterim.
İyi günler...