Pazar, Aralık 02, 2012

Disosya: Harikalar Dünyası


Disosya; insan nüfusunun -ahir ömründe en az bir kez- depresyona kapılma oranının çift haneli rakamlarla zabıtlara geçtiği çağımızda, izleyicisinin rahatlıkla empati kurabileceği türden bir oyun. İkinci Kat'ın hazırladığı minimal broşürde bahsedildiğine göre İskoç yazar Anthony Neilson, Royal Welsh Müzik ve Drama Koleji'nden itaatsizlik sebebiyle atılmış. BBC'nin açtığı "Genç Yazarlar Projesi"ne katılarak eğitimini tamamlamış ve radyo oyunları yazmaya başlamış. "The Wonderful World of Disosya", yazarın on üçüncü oyunuymuş. Oyunu dilimize Özlem Karadağ çevirmiş, Sami Berat Marçalı da sahnelemiş. Disosya'da Özgür Özgencer, Güçlü Yalçıner, Murat Mahmutyazıcıoğlu, İpek Banu Kılar, Pınar Çağlar Gençtürk, Özge Keskin, Tolga İskit ve Aziz Caner İnan'dan oluşan ve henüz bir televizyon yapımcısı tarafından keşfedilmemiş 'genç' yüzler rol alıyor.

Disosya'yı izlerken kafamda hep aynı şarkının nakaratı döndü: Eksik bir şey mi var? Eve döndüğümde internette oyunla ilgili yorum/ bilgi ararken Sami Berat Marçalı'nın bir röportajına rastladım. Geçtiğimiz yıl, oyunun prömiyeri esnasında yapılmış bu röportajdan öğrendiğimize göre orijinal metin yaklaşık olarak 35 dansçı/ oyuncuyla sahnelenme ihtiyacındaymış ve Mançalı bu prodüksiyon engeli sebebiyle iki perdelik oyunu tek perdeye indirmiş. Oyuna 'eksikli' etiketini yapıştırmamı sağlayan da, galiba, Marçalı'nın taammüden vazgeçtiği o parçalar olmuş. Hoş, ustalarımdan biri, eğilip bükülünce bütünlüğü ve anlamı bozulmayacak metinler yazmak zor iştir derdi. Kulakları çınlasın. Ancak şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki hikayenin -bana göre- kilit karakterlerinden biri olan 'Yemin Alıcı'yı, Yeşilçam filmlerinden fırlamış abartılı, klişe bir gay gibi yorumlatmayı tercih edince, oyun şıp diye sertleşip, 'in yer face' rafımızda dosyalanmış olmuyor.

Yemin Alıcı demişken, oyunculuğu meslek edinen herkese saygım sonsuz ama esas kız Lisa'yı canlandıran Pınar Çağlar Gençtürk başta olmak üzere Güçlü Yalçıner, Aziz Caner İnan ve Tolga İskit dışında sahnede dikkate değer bir enerji de hissetmedim. Tutkulu girişimler desteklenmeli, özverili genç oyuncular heveslendirilmeli, kabul. Gel gör ki; koreografi tembeli danslar, aksayan ezberler, Bahçekapı'da ekstraya yetişecekmiş gibi münferid oyunculuk tempoları, ses- ışık teklemeleri, "Star Tiyatrosu" mamûlünde kolaylıkla araya kaynayabilecek ve görmezden gelinebilecek kusurlarken, alternatif sahnelerde hayli tatsız ve itici olabiliyor. Yine de Disosya, mensubu olduğu sanat disiplinini parlatmak ve tiyatroya taze izleyici kazandırmak uğruna ter döken, ses yükselten, iyi niyetli, yer yer de başarılı olmuş örneklerden biri olarak hafızamda yer tutacak.

İyi seyirler..

Hiç yorum yok :