Perşembe, Ocak 07, 2010

Efsane üçüncü olur mu?


Tmc ve Atv yayıma giren yeni projeleri "Aşk ve Ceza"yı haftalarca "Efsane" sıfatıyla tanıttı. Salı günü "Canım Aile"den boşalan yere kapılanan dizi ise maalesef üçüncü oldu. Efsane üçüncü olur mu? Olmaz. Efsane, Küçük Kadınlar ve Papatyam'a geçildi. Üstelik dizinin ikinci bölümü, yılbaşı günü yayımlandığı için bu hafta yayına girmeyen Geniş Aile ile birlikte çıkacak arenaya. Umarım ekibi büyük bir hüsran beklemiyordur. Yoğun olarak ekran eleştirisi yazdığım zamanlarda da TMC ve Kudret Sabancı zaafım yüzünden projeleri fazla hırpalamazdım, bilirsiniz. Bu sefer de öyle yapacağım. Açık söylemek gerekirse ekran matematiğini çözmüş, üzerine de tur bindirmiş olan Kudret Sabancı'nın kadrajlarını, artık imzası haline gelmiş kuş bakışı "Establishing Shot" seçimlerini özlemişim. TMC ise yine prodüksiyonundan, figürasyonuna kadar özene bözene hazırlanmış yani efsanenin payına düşen kısmını fazlasıyla yerine getirmiş. Az biraz Tango biraz geleneksel tema, iki dirhem zurna beş ölçü yaylılarla kurgulanmış küçük melodiden büyük gürültüler çıkarma ustası Kıraç'ın müziği de tam formül olmuş, şaşırmadım.

Hikaye yine kıymeti bir bölümden menkul olanlardandı, her TMC yapımında olduğu gibi. Senaryo ise efsane senaristlerimizin paşa gönlü istedi diye kurgulanmış ve inanmamızı bekledikleri yavan sahneler ve gerekçelerle doluydu. Hikayeyi geliştirecek pek çok gerekçenin ayakları yere basmıyordu. Misalen, evet, Yasemin Londra'ya toplantıya gider ayak Mehmet'i en yakın arkadaşıyla bastı. Neden? Senaristler pasaportunu evde unutturduğu için. Oysa, iş toplantısına gidecekseniz o çapta bir ajansın da elemanıysanız zaten pasaportunuz günler evvelinden patron sekreterinin masasında olur. Olmalıdır. Bunları da kenara koydum ama Yasemin'i psikiyatristine "Veremiyorum abi! Bu yaşa geldim kimselere veremiyorum!" diye dert yanarken görseydim, o tek bir sahneyle bile inanırdım kurduğunuz hikayenin öznesi olan kadına. Kısmet değilmiş. Hoş, geç kalmış da sayılmazsınız, işinize karışmak gibi olmasın ama araya küçük bir sahne sıkıştırın ilk fırsatta. Yasemin'in "Doktorcuğum beş senedir ahan da şu koltuğa oturuyordum biliyorsunuz ama buna rağmen kimselere vermiyordum ya, işte bir gece hiç unutmam Bora Bey ile Londra'ya gidiyordum" diye açılımlandığı bir sahne yazıverin derim.

Kısacası senaryo bu ve benzeri özensizliklerle doluydu. Teknik bir sorunu olmasa da içerik olarak haylice sorunlu ve boştu. Kalabalık açılım yapmak hikayenin renkli ve özgün olduğunu değil, senaristin tedbirli olduğunu gösterir. Berdel, kan davası, uyuşturucu ticareti, rekabet, bekaret, ihanet tekmili birden hesaplanmış formüller yumağı. Sözün özü, muhatabımız nitelikli bir hikaye değil, bol bütçeli ve bilindik formüllü bir "soap opera"dır. Açıkçası "Aşk ve Ceza"nın hikayesinin de, senaryosunun da yayınlandığı süre boyunca beni şaşırtacağını sanmıyorum. Üstelik ne yazık ki "efsane" iddiası taşıyan bir iş için kısa vadede kurulup, yazılmış gibi düz duruyordu. Misalen, "Ezel"i izlerken yazar grubunun sahiden de 1 yıl çalıştığını, bütün çengelleri planladığını ellerinde en az 26 bölüm senaryo olduğunu anlıyorsunuz. Aşk ve Ceza ise bende böyle bir his yaratmadı. O sebeple proje efsane olamayacak. Neyse.

Dizinin başrol oyuncularına gelirsek Nurgül Yeşilçay estetik malzeme olarak avantajlı bir figür ve eğer ehil ellere düşerse başarılı performanslar sergileyebilen ortalamanın haylice üzerinde bir oyuncu ama yerini bulmamış. Bekaretini evlendiği adama saklayan genç kadın hırkası için fazla şişman ve yaşlı kalmış. Murat Yıldırım'la enerjileri tutmamış. Yakışmamışlar. Nurgül Yeşilçay, babasına söz verdiği için bekaretini saklayan ve ihanete uğradığı için karşısına çıkan ilk erkekle yatan genç bir kadından çok, en az 6 yıldır evli ama ihanete uğramış ve bu sebeple karşısına çıkan ilk zararsız tıfılla yatıveren bir orta yaş kadınına benziyordu. Allah da biliyor ki hikayenin göbeğine oturan kadının daha taze olmasını ya da taze görünebilmeyi becermesini bekledim. Olmadı. Olsun. Hiç değilse bana malzeme çıktı çünkü bu proje, "efsane" gazıyla önümüze sürülmese hakkında tek satır bile yazmayacaktım.


Emeği geçen herkesin keyfi daim, projenin yolu bereketli olsun...

Böyle yani..




•• Fotoğraf, ilgili tv kanalının resmi web sitesinden alınmıştır.

.

14 yorum :

Zelmac dedi ki...

Yaşasıııınnn, efsane geri döndü demek istiyorum.
Yeni yılla bilikte yoksa yeniden mi ekran eleştirilerini okuyabilecegiz, süppperr :XXX çok özledik

Deniz dedi ki...

Biz bir Ezel değerlendirmesi beklerken(ortalığı kasıp kavuruyor malum) resmen ters köşe yaptınız:))

Yazdıklarınıza aynen katılıyorum
çoğu ilk bölümü izlerken aklımdan geçen şeyler. Ellerinize sağlık.

Murat Yıldırım ile Nurgül Yeşilçay'ın yakışmayacağı zaten belliydi.

Bu kadar iddialı geliyorlar yapım şirketleri, madem kendileri anlamıyorlar bu işten bari hazırlık aşamasında web sitesinde başrol seçimi ile ilgili anket falan yapsalar da bu kadar elektriği tutmayan, yakışmayan oyuncuları çift diye çıkarmasalar karşımıza.(Bkz. Vildan Atasever-Özcan Deniz)
Zaten pek çok açıdan dökülen
projeler bir de başrol uyumu elektriği olmayınca hepten inandırıcılığını kaybediyor.

Bir de yapımcılarımızın cast oluştururken yaratıcılıktan uzak
seçimleri adeta copy-paste yaparak
oyuncuları bir önceki projede oynadığı rolün neredeyse aynısında oynatmaları rezalet boyutunda artık. Yeşilçam'daki bütün filmlerde aynı uşak,aşçı,kötü adam
saplantısının mirasçısı gibiler.

İnandırıcı olur düşüncesiyle yaptıkları işin ne kadar inandırıcılıktan uzak olduğunu
ne zaman anlayacaklar merak ediyorum doğrusu.

Dizideki Hanımağa ne zaman Şehrazat
ya da Ali Kemal diye seslenecek diye bekledim durdum...

Esra dedi ki...

Efsane üçüncü olur mu başlığı ile Nurgül Yeşilçay ın şaşkın bakışları çok uyumlu olmuş.Beklemiyorlardı herhal :)

tuba dedi ki...

ahh ahhh

ben twiti görünce aha dedim.. gelecek bu konuyla ilgili yazı..

ben kudreti sevmiyorum.. direkt şahsıyla alakalı ama.. işleri ile alakalı değil, şahsi kıllığım mevcut..

çok umut bağlamıştım.. bu sene tek dizi hakkım vardı kendime tanıdığım.. kış masalı maalesef gidince aha dedim budur..

hanımım ç. de nasıl yanıldımsa bunda da yanılırım zannımca ama ınhh bende sevmedim..

haa seyreder miyim.. seyrederim.. günü ve saati.. senin malum bitmeyen battaniyenden başladım.. çıkırt çıkırt onu yapıyorum tv başında.. ama sorun şu.. hem tv ye bakarken hem öremiyorum.. yorumları okurkenn ene böyle bi sahne mi vardı oluyorum.. gözüm elimde olduğu için :)


üzüldüm ben.. hayal kırıklığı oldu işte.. ne gerek vardı bu kadar çabuk geçmeye.. nasıl aşıl oldu savaş anlamadım ben..

o kolye.. atom taşları gözüm kadar olmak zorunda mıydı? daha şık bişi bulunmaz mıydı? madem paraya kıyamıyorsunuz.. bari emitasyon ama şık bişi olsaydı.. adam ölmüş.. anne bodrumda yazlık evde.. kız galatanın dibinde bir çatı katında.. o atom taşlı kolyeden daha iyisini alabilirdi sanki baba. bide hanımağa mıdır nedir onun terlikleri aynı bg deki terlikler değil miydi ayol ?

aynı ne biliyim.. işte..

tuba işte :)

adsumcu dedi ki...

Efsane üçüncü de olur beşinci de olur ilk bölümüyle.Bence asıl mesele asla orası değil.Oturmuş bir KK ve Papatyam'ın karşısında üstelik de düşüşte olup eski görkemli günlerini mumla arayan ATV'de antene çıkan bir dizi için bence başarılı bile denebilir.

Bence asıl sorun benim Kudret Sabancı ekolü dizilerinde bulduğum komedi.Resmen kahkahalarla izledik bir arkadaşımla diziyi, hatta Canım Ailem'den bile fazla güldürdü beni bu bölüm desem yeridir.Ama sanıyorum dizinin amacı beni ve en gibileri güldürmek değil de 1001 Gece izleyicisini çekebilmek.Onda da ne derece başarılı olur bilemiyorum.

En başta aralarında nereden baksanız altı yedi yaş olan NY ile MY, bir çiftin kadın-erkeği olarak asla ekrana yakışmadılar.Aynı Aşk Yakar'da ÖD ile MC çiftinin uyumsuzluğu gibi.Bunun ötesinde, yazıda bahsedilen ve daha da artırılabilecek ayrıntılara girmek istemiyorum -zira girersem çıkamam gibime geliyor.Ama netice olarak bu dizinin ömrünün çok uzun olamayacağını seziyorum -ki sezgilerim genellikle tutuyor bu konuda.

Canım Ailem'i başka bir akşama almayı göze alabilen ve yerine AC'yi koyan kanal yöneticilerine de -genel müdürsüz bir biçimde çalışmalarını takdir etsem de- akıl fikir diliyorum.ATV'nin hızla yokuş aşağı inişine bir dur demeyi nasıl başaracaklar merak içindeyim.Ama bunun AC ile olamayacağı ilk bölümden aşikar oldu bence.

ayla dedi ki...

Kıraç'a ağır girmişsin rannik ama haksız sayılmazsın. buna benzer bir yorumu sina koloğlu'da yapmıştı okudun mu? bütün söylediklerine katılıyorum ama dizinin müziğini beğendim.

drazen dedi ki...

Çok fazla izleyemedim. Ama görebildiğim kadarıyla senaryo şu aşamada " deli kızın çeyizi" gibi duruyor; ne bulmuşlarsa atmışlar içine bir yerden yakalarız nabzı diye. Böyle senaryoları yazmak çok ciddi uzmanlık ve çalışma gerektirir, ona sahip değilmiş gibi bir izlenim bıraktılar.

Castingden de pek hoşlanmadım. Piyasada bir oyunuya bakire genç rolü oynatma deseler, Nurgül yeşilçayı seçerdim. Çok fazla olgun, görmüş geçirmiş duruyor. Görünen o ki Nurgül Yeşilçay üstüne kurulmuş proje, bari , biraz da ortayaşlı bir erkek başrol bulsaydınız da ; belki biraz daha gerçekçi dursaydı.

Yönetmenlik kısmındna pek anlamam ama iyi gibi durdu.

Adsız dedi ki...

nurgül kilolu değil ama yüzü şişmiş . acaba ufak bir botox mu yaptırmış diye aklımdan geçti. bende murat y. beğenmiyorum. sesi çok kötü, mıy mıy... bir oyuncu sadece güzel bakıyor diye bu kadar
abartılır mı? temiz yüzlü bir çocuk. onun dışında hiç bir özelliği yok bence.

Adsız dedi ki...

Your blog keeps getting better and better! Your older articles are not as good as newer ones you have a lot more creativity and originality now keep it up!

safeta dedi ki...

umarım,bu bölüm ve diziyle bitirmezsin,dizifilm.com takip edip
kurteşen döküyorduk,ilaç gibi geldin,"sessiz fırtına"yı çöpe atamadılar,bari erkan petekkaya ile geri getirselerdi ,kimya tutardı ikili arasında....

ranini dedi ki...

@safeta

açıkçası ben de nurgül yeşilçay ve erkan petekkaya'yı görüntü olarak birbirlerine yakıştırıyorum.

ranini dedi ki...

@adsumcu

Adem Gürses görev başında şimdilik.. sahipsiz değel yani ATV.

Bostonlu Adsız dedi ki...

Out through the night An the whisperin breezes To the place where they keep The imaginary diseases oh yeah baby establishing shotmuş yesinnlerr

rahat yazar dedi ki...

klişe görmekten bayıldık ailece:) ağa, hele töre- berdel konusu 10 dizide işlenmiştir. tek farklı yanı bekaret konusunu çok konuşmaları. o konuyu da daha inandırıcı duygu yüklü bir şekilde ele alabilirlerdi. kamera sürekli hareket halinde biraz sabitlemeleri lazım. başımız döndü. bodrum-van-istanbul kuş bakışı kamera çekimleri güzel. kıraç müzikleri olunca da aliye ile karışık binbir gece melodileri oluşmuş.