Pazar, Eylül 09, 2012

Ahmet..

(...)
Ahmet'in babası Macenta Nazmi, o elim kazada ölene kadar Fethi Usta'nın matbaasında baskı ustası olarak calışmıştı. Ahmet de yaz tatillerini sıcak ve gürültücü matbaada mürettip yamağı olarak geçirirdi. Hoş, babasının ölümü kaza mı, değil mi hâlâ muamma... Nazmi'nin güzelliği yedi düvele destan karısı ve dahi Ahmet'in anası Leyla, Amerikan Konsolosluğu'nun gece bekçisi Ayı Orhan'la kaçtıktan iki ay sonraydı. O sabah, can dostunu kolsuz vaziyette matbaanın zemininde kanlar içinde yatarken bulmuştu, Fethi Usta. Rivayet o ki Macenta Nazmi, Elhamra Sineması'nın kim bilir kaç yıldır vizyonda tuttuğu meşhur Hint filmi, 'Avare'nin yerine nihayet iftiharla gösterime sokacağı, Ömer Şerif'in son filmi, 'Doktor Jivago'nun afişlerini yetiştirmek için tek başına sabahlarken, sağ kolunu -göstermek gibi olmasın tam da dirseğinden itibaren- makineye kaptırıp, kan kaybından ölmüştü. Çığlığını duyan olmamış, belli ki Nazmi de acısına derman aramamış, yaşama tutunmamıştı. Olay yerine hızlıca gelen hükümet tabibinin, matbaanın zeminine yayılan kan gölüne uzun uzun bakıp, sessizce kafa sallayarak doldurduğu ölüm raporuna göre mevta, niyet etse, yardım gelene kadar dayanabilir, haddizatında makinenin tam arkasındaki duvarda asılı duran İlk Yardım posterinde de gösterildiği üzre, kolu kemer marifetiyle iyice sıkarak kan kaybını dahi yavaşlatabilirdi. Fethi, aylarca matbaaya adımını atamadı. Tek marifeti can dostunun kolunu kapmak olan melun makineyi elden çıkardı. Doktor Jivago, Atlas Sineması'nda gösterime girdi. Afişler elde kaldı. Elhamra Sineması da iflas bayrağını çekip salonu kapattı. Tiyatro olacak diyorlardı, kim izleyecekse?

Önce öksüz şimdi de yetim kalan Ahmet'e, Fethi Usta'nın karısı Hatice sahip çıkmıştı. Üç çocuk anası Hatice'ye ilaç gibi gelmişti Ahmet'in varlığı, faydasız oğlu Veli'nin dolduramadığı gönül tahtını ona ikram etmek için bir an bile tereddüt etmedi. Ahmet, babası öldükten sonra eğitimine devam etmek istememişti. Kimse aksine ikna edemedi. Ödenmez borçlar içindeydi fikrince.. Bu aileye olan gönül borcunu ödemeye and içmişti bir kere. Matbaada paspas yapıp, harf dizecek yaşı geçince de Veli'nin taksisinde gece şoförlüğü yapmaya başladı. Taksinin alındığı günü dün gibi hatırlıyor Hatice, çamaşır yıkıyordu. Klordan sakındığı, her öfke krizinde sayısını artırdığı, Adana Burması bileziklerini kaptırmıştı faydasız oğluna, yetmemiş kalan senetlere de parmak basmıştı.

Bütün bu olan bitenden daha da önemlisi, Ahmet asker kaçağı. Hatice'nin Ahmet'i helâl süt emmiş bir kızla baş göz edemeyişinin tek gerekçesi de bu kaçak olma hali. Hatice Ana'nın şakası olmadığını bildiğinden midir, evlilik müessesesine inancı kalmadığından mıdır bilinmez amma, Ahmet, üç koca yıl boyunca kutsal vatan vazifesinden kaçmayı becermişti taa ki, Veli'nin göz bebeği Kırmızı Murat ile Maslak yolunda kaza yapana kadar. Kaza esnasında arka koltukta oturan ve camdan fırlayarak yolun ortasına yapışan Veli ile dostu Sarı Pakize, dört saat asfaltta inledikten sonra olay yerine ulaşan ambulansla hastaneye kaldırılmışlardı. Sekizde sekiz kusurlu bulunan kamyon şoförünü nezarete, Ahmet'i yaka paça askere almışlardı. Murat 124 de hurdaya çıkmıştı. 'Cana geleceğine mala gelsin', diyerek geçiştirmişti Fethi Usta kazayı, Hatice mutfak masrafından artırdığı kefen parasını ciğeri yana yana, sadaka niyetine yedi fakire dağıttı.. Elde kalan, Veli'nin kaval kemiği.. O gün, bu gündür Aksak Veli'dir lakabı..

Ahmet, karga tulumba askere alınmadan önce Tünel'deki meşhur havlucunun tam yanına, hem de çalıştığı taksi durağının tam karşısına açılan lüks kuaförde manikürcülük yapan Rum kızı Tasula ile gönül eğlendirmekteydi, her çapkın müslüman evladı gibi. Allah için Tasula ve Ahmet'i İstiklâl'de dahi el ele gezerken gören olmamıştı. Aşk yaşadıkları konusunda ise Huriye'nin yalancısıyız. Yalan mı? Kaç kere elinde rugan topuklu iskarpinleriyle ciğerci kedisi gibi Ahmet'in paspasında dikilirken görmedi mi, ipek çoraplı Tasula'yı? Ortada bir yalan varsa Hatice'ye göre, o da Tasula'yı Dergazaryan'ın önünde kıstırıp, Ahmet'in yakasını bırakması için gözdağı verdiğidir. Üstüne mi vazife?



.



8 yorum :

sevimsiz dedi ki...

bunları yazıp duruyorsun ama tek tek çalacaklar hikayelerini

ranini dedi ki...

@sevimsiz

ne ala! şeytana dudak ısırtacak bir keşif yok paylaştığım hikayelerde, bildiğin klişe hepsi. endişeye mahal yok ama, teşekkür ederim; çalınmaya değer gördüğünüz için :)

erayda dedi ki...

@ranini Ağır Roman'ı yazmak sana yakışırdı:) Bu çok iyiydi. Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ında "Boğazın suları çekilince" diye bir bölüm vardı. Onu hatırladım okurken. Şimdi de bir bozacının hayatını yazıyomuş galiba. Tam senin müsveddelerinde bulunabilecek bir konu. Pamuk'un geceleri gizlice gelip çöplerini karıştırdığından şüphelenirsen gülmem. Masumiyet Müzesi'ni okurken kafanı duvarlara vurduğunu da gözümde canlandırabiliyorum. Füsun sana da bir yerlerden tanıdık geldi mi:)

ranini dedi ki...

@erayda

Okuyamadim Masumiyet Muzesi'ni.. İcim kiyildi 50. sayfada, biraktim. Klise yaziyoruz. Uslup onemli. Hikaye calinsa ne olur, calinmasa ne? On milyon tane daha var onda, bende, bilmedigimiz kimler kimlerde:)

ranini dedi ki...

@erayda

Sana daha komik bi sey soyleyeyim. Ucbinden fazla kisi okudu Ahmet'i bugun kimse 'Her capkin musluman evladi' gindermeme tepki vermedi. Yazarken en cok o cumleden tedirgin olmustum. Beyhudeymis.

erayda dedi ki...

Ah be ranini. Kamyonların üstüne yazı yazılmasını da yasakladılar. Yoksa bir 88 model bmc'nin üstüne işlenmeyi hak ediyordu. "Bilmediğimiz kimler kimlerde." (Kamyon kabinlerinde ağlayan çocuk resmi eksik olmayan memleketim Tokata da ayak basmışsın:)
Bir Burhan Bayar olsam Müslüm Gürses'in gırtlağına teslim etmekten geri durmazdım. Sigaramı yakarak reverans yapabiliyorum sadece.

erayda dedi ki...

@ Dur o zaman, Şerif Mardin kılığına gireyim.
Biz sadece cemaat halindeyken, bir aradayken müslüman olan bir halkız.
Yanımızda kimse yokken tecavüz ederiz, yalnızken allah'a küfrederiz, tezgahın arkasında kimse görmezken eksik tartarız. Evde oruçsuz, dışarıda niyetliyizdir.
Padişahlar tahtın arkasında oğlancı, esrarkeş, tahtın önünde halifedir. Topluluk halindeki güruha bu yazını sesli olarak okusaydık ne olurdu?

ranini dedi ki...

@erayda

Eyvallah!
:)