Salı, Eylül 11, 2012

Fethi Usta..

(...)

Asmalı Mescid'in en fiyakalı sokağını yuvarlayarak tam köşesine yerleşen, cumbalı, mermer basamaklı, altı katlı apartmanın en üst katında Fethi Usta, karısı Hatice ve iki kızıyla birlikte yaşıyordu. Bir de oğlu vardı Fethi Usta'nın, olmaz olasıca.. Bu oğlanın derdinden hastalık sahibi oldum diye, söyleniyordu her gece, ille de çilingir kurulunca. Allah da biliyor, asker ocağından döneli beri, ben diyeyim otuz yıldır neredeyse tek öğünle besleniyordu Fethi Usta. Hoş, faydasız oğlu Veli'nin, sarhoş bir gece yarısında koca salon camını yerle yeksan ederek cehennem olup gittiği o günden sonra da, sabah akşam demedi, kendi evinde de tek bir kez sofraya oturmadı ya, şimdinin konusu değil bu mesele. Oğlu Veli gidince rahat mı etti Fethi? Yine her sabah selamsız soluksuz yapışıveriyordu menteşesi boklu kapı tokmağına da, dar atıyordu yorgun bedenini evden dışarı. Derin bir soluk alıyor, cebinden baba yadigarı tabakasını çıkarıp, avucunda gezdiriyordu bir süre. Hep bırakılmaya yeminli sigaralardan birini dudağına kıstırıp, iniyordu basamakları. Tuz ruhu yemekten rabbiyesi silinmiş, on sekiz mermer basamağı yıllardır ezber ederdi ayakları. Çift kapılı dairenin önünde durup, sigarasını yakıyor. Her seferinde.. Porselen tokmaklı kapının önünde duran saksının toprağına sotalı anahtarla, üşenmeden, hevesi dinmeden onca yıldır, Matilda'nın asma kilidini açıyordu.

Matilda kim mi? Hani başlarına erkek belledikleri, Tünel'de işportacılık yaparken, o illetli Eylül günü tam da akşam alacasında tezgahını toparlarken, yanaşıp 'Pis Yahudi!' diye, tekme tokat girişen bir adapsızı bıçaklayınca, yaradana sığınılıp girişilen, kan revan meydan dayağını takiben sokaklarda sürüklenen sonra da nezarete düşen ve bir daha da izi zinhar bulunamayan dayısı İshak'ı mezarsız bırakıp, anacığını alıp, apar topar Yafa'ya göçen yeşil gözlü. Hani doğup büyüdüğü, şimdilerde eşyalarıyla birlikte olduğu gibi kilitli duran, beşinci kattaki dairenin de, altı katlı Nergis Apartmanı'nın da asıl sahibi Matilda. Gayrısı yok! Fethi Usta ve Matilda'nın dostluğundan şüphe edenle külahları değişiriz, bilesiniz. Ezcümle, Fethi Usta uzun yıllardır çalıştırdığı matbaanın yanı sıra Matilda'nın ata yadigarı evine göz kulak oluyor işte, kurcalamaya değmez.

Fethi Usta'nın edindiği bu tuhaf vazife, gözünün nuru, kınalı kızı Beyhan'la yaşıt, neredeyse. Eşrafa göre onca vakti bilabedel heba ettiği yetmezmiş gibi karısı Hatice ve büyük kızı Nadide de, -sahibi demode bulsa da bu isim Fethi'ye neneciğinin yadigarı- ayda bir, insansız evin temizliğini de yapıyorlardı. Bir tek Hatice şikayetçi değildi, mahallenin ruhu kokuşmuşlarına tasası düşmüş bu zul'den. Eline mi yapışıyordu? Toplanan kira paralarıdan, o da toplanırsa elbette, Matilda'nın zoruyla, yemin billah, deterjan parası ayırıyordu Hatice, hepsi bu. Haftada bir merdaneli emektarda yıkadığı, bilek kuvvetiyle sıktığı modası çoktan geçtiği halde inatla çivitlediği çamaşırları da Matilda'nın balkonuna seriyor, sahipsiz bellemesinler diye kapısının önünde Fethi'nin eski ayakkabılarını istifliyordu. Kocası evi terk ettiğinde de aylarca adamın gömleklerini yıkayıp asmıştı pencere önlerine, erkeksiz kaldı demesinler diye. Fethi Usta bir kez evi terk etti, evet. Şimdinin mahalleye başı önde girip çıkan, geçkine bile yan gözle bakmayan sadık kocası Fethi, Hatice'nin deyimiyle kuş kanadını kırmadan önce pek çapkındı ve karnı burnunda karısının eteklerine yapışmış gözü yaşlı bebelerinin hasretini bile görmezden gelecek efsane bir aşk yaşamış, yuvasını dağıtmayı göze almıştı.

Onca yıldır, Refik'in meyhanesinde istisnasiz her gece kurulan çilingir sofrasında, kadehini masaya vurup yudumlayışının, o şarkıyı nerede duysa gözünden akan yaşın sırrıdır bu izansız aşk.. Matbaadaki ışıklı masanın kilitli çekmecesinde saklanan yarısı yırtık bir fotoğraf, birkaç mektup da, bu aşktan bakiye kalan..

Kapın her çalındıkça o mudur diyeceksin...
Beni kaybettin artık sen çok bekleyeceksin






Hiç yorum yok :