Terso gündür nazarımda. Hayatımın bütün ters köşeleri 12 Eylül'e denk
gelir. Babam, "ağzınla lanetliyorsun otu boku, kafanı bu tür boş
inançlarla doldurma!" diye uyarırdı çocukken, olmadı. Ananemin zihnime
nakş'ettiği batıl inançların çoğunu üzerimden atmış olsam da kara kedi
görünce tırsarım. Gece sakız çiğnerken sanki ağzımda kekremsi bir tad
oluşuverir. Merdiven altından geçemem, korkarım. "Uğursuz gün" tanımıyla
içini ite kaka doldurup, başköşeme oturttuğum 12 Eylül, bütün haybeci
inançlarıma inat yaşam piyangosundan payıma ağır bedeller getiren boktan
bir tarihtir neticede. Babamı gömdüğüm, evimi terk'ettiğim, arkadaşımı
gömdüğüm, işimi terk'ettiğim, dişimi kırdığım, oğlan'ın öldüğü gündür,
say say bitmez anasını sattığımının!
Velhasıl birkaç yıl arayla her bokun başıma geldiği bir gündür.
Özellikle son 12 yıldır, Eylül başından itibaren gerginliğim artar.
Durmaksızın babamla ilgili anıları hatırlar, anlatır, yazarım. 11
Eylül'de bir yumruk oturur mideme, 12 Eylül mutsuzluğumun şahikasıdır.
Hep söylüyorum, iyi kalpli bir insanım. Bu sebeple olsa gerek, dara
düştüğümde ferah bir kapı açılır, gün doğar, içimi aydınlatan temiz bir
gerekçeyi kucağıma bırakır yazgının bereketli elleri. Müteşekkirim.
Tıpkı bu gün gibi. Artık 12 Eylül'ü ölümle değil, doğumla hatırlamak,
kutlamak ve bu talihsiz çemberi kırmak için on numara sebebim var.
İyi ki doğdun...
**Bu yazı ilk kez 12 eylül 2009 günü yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder