Perşembe, Eylül 05, 2013
Doğa Sensin Tarkan
Beşiktaş Çarşı'da Sabahattin Abi'de nefis bir dana kavurma yiyordum ki saate baktım konsere yarım saat kalmış. Taksiye binip, trafik eziyeti çekerek de olsa konserin başlamasına 15 dakika kala Açıkhava'ya vardım. Ortalık tıklım tıklım. Tarkan'ın Geleneksel Harbiye Açıkhava Konserleri'nin son günü. Bu geceyi de Doğa Derneği yararına yapıyor. Açıkhava'ya iğne atsan yere düşmez. Giriş kuyruklarına yanaşan karaborsa bilet satıcıları, mısır, su, köfte tezgahları, ağlayan kız çocukları ortam bildiğinizden gayrı değil. Yer gösterici delikanlı, "A, B, C Blokların arasına basamak satmayacağız dediler ama hep olduğu gibi son anda satarlar" diyor. C Bloğun girişini tutan pala bıyıklı, kapı girişindeki güvenlikçilerden daha haşin bakıyor yüzüme, nedense.. Sabahattin Abi'de dana kavurma yerken beyaz tişörtüme yağ damlattığım için aceleyle aldığım enine çizgili trikodan mı rahatsız oldu acaba da, dik dik baktı yüzüme, bilmiyorum.
Konser başlamadan, Twitter'da kavilleştiğimiz arkadaşlarıma bakınıyorum. Göz teması ve el sallaşmalar sırasında ışıklar kararıyor. İnce bir ud sesi dolduruyor Açıkhava'yı. Sahne kırmızı perde ile kapalı. Ud taksimi sürüyor. Makamdan şarkıyı tahmin etmeye çalışıyorum. Bir yandan da video çekmek için telefonumu ayarlıyorum. Şarkıyı tahmin edemiyorum çünkü makamlardan anlamam. Anlarım da, Hicaz bilemedin Rast, diyelim çok zorladım, Hüzzan. O kadar. Firuze ile açıyor sahneyi. Öyle dev prodüksiyonlu, oyuncaklı bir sahne değil. Robot ışıklı, fişekli, laserli, alevli arada sis basmalı olmasına rağmen az gösterişli bir konser sahnesi kurmuşlar. Belli ki konser izleyicisinin Madonna ve Roger Waters sayesinde gözünün "sahne şovu"na doymuş olduğunu düşünerek tevazu göstermişler. Ajda olsa, gökten zembille inmeyi denerdi.
Açılışı kayıt altına alıyorum ama Twitter'a fotoğraf yollayamıyorum. Twitdaşlar ile bir hashtag belirlemiştik. Şahane muhabbet çevirecektik ama Turkcell sayesinde Twitter muhabbetine aktif katılım sağlayamıyorum. Çünkü 3G denilen nane, 1000 kişi bir araya geldi mi, DEV patlıyor. Tarkan, 6 şarkı söyleyip, Doğa Derneği'nin kısa filminin gösterimine giriyor. Kötü sesli birinin dublaj yaptığı tanıtım filmi izliyoruz. Araya sıkıştırılmış iki kare Gezi görseli, görevini yapıyor ve konser alanı, "Her yer Gezi, her yer direniş" şarkısını terennüme başlıyor. Öyle çok güçlü bir koro yok. Kısa fasıl geçiyoruz. Tarkan gerekli teşekkürleri ediyor. Dernek yönetimi, Denizli Belediye Başkanı ve Atlas Dergisi'ne.. Destek sözü istiyor seyirciden de. Avaz avaz bağırıyoruz, doğa savaşçısı olacağız SÖZ diye. Tarkan, iki şarkı daha söyleyip konsere ara veriyor. Etraf o kadar kalabalık ki yerimden kalkmaya üşeniyorum. Sigara içmeye gitsem, dönemem. Tam bunları düşünürken arka sırada ve önümdeki sırada oturanlar sigara yakıveriyorlar. Durur muyum, ben de..
15 dakika ara esnasında etrafı gözlüyorum. Önde 6-7 sıra protokol var. Hıncal Uluç baş köşede. Boşandığı için İstanbul eğlence hayatının VİP Listesi'nden düşmüş bazı mutsuz kadınlarla aynı sırada oturuyorum. Kaldı ki bu sırada oturmanın bedeli de 250 TL ama kadınların yüzlerinden düşen bin parça. Neyse.. Konserin ikinci bölümünde de sahne tansiyonu hiç düşmüyor. Tarkan sahneye, siyah pantolon- tişört kombinasyonunun üzerine taksi sarısı, üzerinde martı vinyetleri olan bir mont ile çıktı. Şık giyiniyor, Allah için. Proporsiyon sorununu da başarıyla kamufle ediyor. Kabul etmek lazım ki iyi bir konser şarkıcısı. Sahne albenisi yüksek. 5-6 kelimeyle cümle kuruyor. Fazla sevmiyor olmalı konuşmayı. Şarkı söylerken ne kadar seksi ise konuşurken o kadar Apaçi aslında, hâlâ. Orkestra da çok başarılı. Şef de yanılmıyorsam Can Şengün. Bu genç adamı da çok beğeniyorum. Yolu açık, bereketli olsun. Vurmalı takımda Hamdi Akatay'ı seçiyor gözüm, o kadar.
İkinci bölümde sahneye gelen kuyruklu piyano ve çello eşliğinde bir-iki slow şarkı okuyor. Sonra tam gaz tempo. Herkes ayakta. Protokol bile.. Konser boyunca organize edilmiş pankartlardan ve Tarkan'ın sıklıkla şarkılarını DVD kamerasına söylemesinden rahatsız olsam da eğlenceli bir konserdi. İtiraf etmeliyim. Tam sayamadım ama 13-14 şarkı söyledikten sonra konseri bitirdi. Perde kapandıktan sonra elbette kimse yerinden kalkmadı. Tezahüratlar neticesinde sahneye dönüp bir şarkı daha söyledi ve tekrar Firuze söyleyerek konseri bu sefer sahiden bitirdi. Repertuarda kendi şarkıları dışında, artık Tarkan'dan dinlemekten vallahi bıktığım "Uzun İnce Bir Yoldayım" ve Orhan Gencebay şarkıları da vardı. Finalde hep alışkın olduğumuz gibi tüm orkestrayı tek tek sayarak ve onlara kısa solo performans şansı vererek veda etmeyi tercih etmediler. Tarkan, sevenlerine ithaf edilmiş klasik teşekkür konuşmasının sahne kısmını "Hamdi, Can, Cem ve bütün ekibe teşekkür ederim" diye yuvarlayarak geçiştirdi. İlginç geldi. Elbette kusur değil. Tercih etmemiştir. Açıkçası uzun zamandır ilk kez Tarkan Konseri izledim ve eski kafa bir konser seyircisi olarak özel, planlanmış, özenli sahne vedalarını seviyorum. Bekliyorum da..
Şarkılardan fal tuttuk dedim ya benim kısmetime "Verme" düştü.
#buşarkıseninkısmetin
.
Böyle yani..
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder